15 Temmuz 2016, bir milletin kendi içinden çıkmış polisiyle, askeriyle hainlere uşaklık eden bir esfele safilin guruhunun, uçağına, tankına, silahına karşı şehit, gazi olma pahasına gövdesini siper edip yazdığı bir tarih.

1071 Anadolu'nun fethi ile başlayan 1920 lere kadar süren cihan devleti imparatorluk süreci, sona eriyor. Bundan sonra yaklaşık 100 yıl sürecek bir fetret devrine giriyordu. Ülkem bu süreçte ne zaman ayağa kalkmaya kalksa, dahili ve harici hainler tarafından tökezletiliyor. Her 20 yılda bir yapılan darbelerle bu ayağa kalkma süreçlerinin önü kesiliyordu.

1920 de başlayan bu Fetret Devri 15 Temmuz 2016 da yapılmaya çalışılan darbe girişiminin başarısızlığı ile sona eriyordu. Birilerinin ülkemi yok etmek için giriştiği darbe hamlesi ters tepiyor, gecenin alacakaranlığında başlayan hain kalkışma camilerden okunan selalarla ayağa kalkan bir millet sokaklara dökülüyor, güneşin ilk ışıklarıyla biten kutlu bir direniş ve zafere dönüşüyordu.

Artık perde kalkmış millet 60 yıldır süregelen, son 40 yıldır din iman adı altında bir kene gibi milletin kanını emen hain yapı gözler önüne serilmişti. Artık dahili ve harici hainlerden Ülkemi Devleti'mi kurtarma temizleme zamanı başlamıştı.

Bugün doğanlar hariç ben ve bu kutlu davanın neferleri olan sizler 70- 80 sene sonrasını göremeyeceğiz, ama o güne erişecek olanlar bugünler için yazılanları okuduklarında bugünün bizlerin geçmişin iki liderini ve bugünün iki liderine minnetle anacaklar.

Bunlar Recep Tayyip Erdoğan ve onun maddi ve manevi yetişmesinde mimarı olan Necmettin Erbakan ve Devlet Bahçeli, onun bugünkü devlet anlayışının ve bilge kişiliğinin mimarı Başbuğ Alparslan Türkeş.

Nasıl Fatih'i yetiştiren bir Akşemseddin, nasıl Kanuni’yi yetiştiren bir Ebussuud Efendi var idiyse, işte Erdoğan'ı yetiştiren bir Erbakan, Bahçeli’yi yetiştiren de bir Türkeş vardı.

Milli görüş hareketinin lideri Necmettin Erbakan yola çıkarken milli görüşü şöyle tarif ediyordu. Milletimizin şanlı tarihi boyunca Malazgirt'te heyecandan coşan, Kosova'da bir kılıç gibi parlayan, Niğbolu’ya bir yıldırım gibi yetişen İstanbul'u fetheden, böylece bir çağı kapatıp bir çağı açan. İstiklal harbimizi yapan ve en son Kıbrıs'ta yeniden büyük Devleti ortaya koyan cevher, ruh ve manadır. Şehidi şehit, gaziyi gazi yapan ruhtur. Hak gelince yanlış kaybolur. Hak gelince batıl zail olur diyordu.

İşte ülkemin maddi ve manevi mimarlığı yolunda, hayatını adamış Muhterem Necmettin Erbakan hocanın tedrisatından geçmiş bir adam, partisinin gençlik kolları başkanı, ilçe başkanı, İl başkanı, Büyükşehir Belediye Başkanı sürecinden geçiyor başbakan ve arkasından bugün Cumhurbaşkanlığına kadar yükseliyordu. Bu kişi Recep Tayyip Erdoğan’dı.

Milli doktrin 9 ışığın, yani ülkücünün ana ilkelerini ortaya koyan, devlet millet aşığı Muhterem Başbuğ Alparslan Türkeş 1969 Adana Kongresinde ekibiyle Hüseyin Nihal Atsız'ı kongrede mağlup ediyor. Parti'nin Cumhuriyetçi köylü Partisi olan adını Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştiriyordu. Bozkurt olan amblemi yerine 3Hilali getiriyordu. Tanrı Dağı kadar Türküz sloganının yanına, Hira Dağı kadar Müslümanız sloganı yerleştiriliyor. Parti laiklikten kopmaya başlıyordu. İslami söylemlerin etkisi artıyor, Tanrı Türk'ü korusun sözünün yerine kanımız Aksa'da Zafer İslam'ın alıyordu.

İşte Muhterem Alpaslan Türkeş'in dava şuuru ile yola çıkIyor,, 1967 yılında Ankara iktisatta Ülkü Ocağı kurucusu olarak başlıyor 1987 yılına kadar Öğretim üyeliği yapıyor, 19 Nisan 1987 de yapılan MHP kongresinde Genel Sekreterlik görevine getiriliyordu. Sonrasında Başbuğ'un vefatından sonra 6 Temmuz 1997 de MHP Genel Başkanlığı süreci başlıyor 2016 yılı itibariyle genel başkanlığı devam ediyordu. Bu kişi Sayın Devlet Bahçeli idi.

Ülkemin maddi ve manevi duygulardan uzaklaştığı ,komünistlerin kahrolsun Şeriat diye sokaklar da cirit attığı, Al bayrağın yerine kızıl bayrağın göklere çekildiği, İstiklal marşı yerine enternasyonel marşın çalındığı, 1969 yılında ülke siyasete giren iki lider Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş 1975- 1977 birinci MC hükümetlerinde ve 1977-1978 ikinci MC hükümetlerinde AP ile koalisyon ortaklığı kuruyorlardı. 80 darbesiyle siyaset dışına İtilen, iki ülke sevdalısı lider hapishane, yasaklar sürecinden sonra, 6 Eylül 1987 de yapılan yasakların kalkması referandumuyla 4 Ekim'de Alpaslan Türkeş, 11 Ekim 1987 Necmettin Erbakan partilerinin tekrar genel başkanları oluyorlardı.

1987 yılında İki partiye inananların tek çatı altında birleşme fikri hayat bulmuyor, yapılan seçimlerde Refah Partisi yüzde 7.1 MHP yüzde 2.9 oy alıyor, birleşmelerinde geçecekler yüzde 10 barajının altında kaldıkları için meclise milletvekili gönderemiyorlardı.

1987 de gerçekleşmeyen birliktelik 20 Ekim 1991 seçimleri öncesinde Melih Gökçek'in aracılığı, Hasan Hüseyin Ceylan ve Şevket Yahnici’nin ön görüşmesi ve Necmettin Erbakan hocanın Başbuğ Alparslan Türkeş'in ziyaretiyle gerçekleşiyordu. Beraber girilen seçimlerde Refah Partisi yüzde 16.87 oy 62 milletvekili ile meclise giriyordu. 11 yıl sonra Erbakan Hoca ve Başbuğ Türkeş tekrar Meclise adım atıyorlardı. Burada birlikten güç doğacağı ve bereket doğuracağı ortaya çıkıyordu.

Bunları neden yazdın diyeceksiniz. Bugünleri anlamamız açısından geçmişi, devlet, millet sevdasıyla iki büyük adamın birlikteliklerini, bugün ülkem her çıkmaza ve kaos ortamı oluştuğunda Sayın Devlet Bahçeli'nin adeta bir Hızır gibi olaylara nasıl el koyduğunu göstermek, bu terbiyeyi ve akil kişiliği nereden aldığını anlatmak amacımdı.

28 Şubat sürecine hepimiz biliyoruz. Bilmeyenlere kısaca anlatayım. 95 seçimlerin den 1. Parti çıkan Refah partisi ile DYP nin kurduğu hükümet, irticanın odağı ilan ediliyor. Müslüm Gündüzler,Fadime Şahinler,Aczmendiler ortaya sürülerek, Refah partisi Doğru yol üzerinde oyunlar oynanıyor ,milletin üzerin de algı oluşturuluyordu. Refah Partisi, 28 Şubattan bu güne bakıldığında fetönün içerisinde olduğu postmodern darbe girişimi iktidardan düşürülüyor. 16 Ocak 1998 tarihinde kapatılıyordu. Erbakan Hoca yasaklı konuma düşüyor, Refahın 150 milletvekili 17 Aralık 1997 de kurulan Recai Kutan başkanlığındaki Fazilet Partisi ne geçiyordu. 18 Nisan 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi yüzde 15.41 oyla 111 milletvekilliğine geriliyordu. Bu süreçte 1997 yılında Merhum Başbuğ Türkeş'in vefatıyla, Devlet Bahçeli’li MHP yüzde 17.98 ile 129 milletvekili çıkarıyordu.

99 seçimlerine giderken DSP azınlık hükümetinde, bebek katili apo'nun Amerika tarafından teslim edilmesi, yerine fetö'nün gönderilmesi sonucu oluşan yapıyla gidilen seçimlerde, DSP, MHP nin oy patlamasıyla neticelenmişti. 28 Şubat'tan doğurduğu sonuçların faturasını millet Refahın devamı Fazilete ve Doğru Yol partisine kesmiş, iki parti oy kaybına uğramıştı.

99 seçimleri Meclis'in açılmasıyla kavgalara, tartışmalara neden oluyor, daha yemin töreninde Nazlı Ilıcak'ın Merve Kavakçı'nın başörtülü bir şekilde meclise getirmesiyle yemin etmesine izin verilmiyor, Fetönün şefaat edeceğini söylediği Ecevit'in bu kadını Meclisin dışına atın tepkilerine, burası laikliğe başkaldırının yeri değildir haykırışlarına neden oluyordu. Oysa meclis başkanı Septioğlu ile anlaşılmış gecenin ilerleyen saatlerinde Merve Kavakçı yemin ettirilecekti. Bazı Fazilet Partililerin ve Nazlı Ilıcak'ın ısrarıyla Merve Kavakçı ismi okunduğunda kürsüye getiriliyordu.

Bugünden bakıldığında fetocu çıkan Nazlı Ilıcak ve bazı Faziletlilerin o günde devrede olduklarını, bu sürecin Fazilet Partisinin kapatılmasının mihenk taşı olduğu gözüküyor. Bu olayları gören Devlet Bahçeli Fazilet ,DYP hükümeti yerine DSP .ANAP hükümetinde ortak oluyordu. İŞTE ÜLKEMİN MAKUS TARİHİ O GÜN İTİBARI İLE YENİDEN YAZILMAYA BAŞLIYORDU.

İktidara ortağı olamayan Fazilet partisinde özeleştiri ve istişare mekanizması devreye giriyor ,yenilikçi gelenekçi ayrışması kongrede gün yüzüne çıkıyordu. Açılan kapatma davası neticesi 22 Haziran 2001 Fazilet Partisi kapanmasıyla sonuçlanıyor. Yerine kurulan Saadet Partisine bazı milletvekilleri katılmıyordu.

Tarihler 14 Ağustos 2001 gösterdiğinde ülkemin üzerine bir güneş doğuyor AK Parti'nin ampulü bütün hanelere Işık saçıyordu. O günlerde bizim aile bireyleri bile ikiye bölünüyor, yarımız AK Partili, yarımız Saadet Partili oluyorduk. Neredeyse evde her gün Erbakan hocaya, davaya ihanet ettik diye kardeşler arasında tartışmalar oluyordu. Babam Saadette, biz AK Partide saf tuttuk.

Bugün baktığımızda Erbakan Hoca'nın AK Parti'ye karşı sert muhalefetinin altında, büyük Türkiye oluşturacak olan, kendi bünyesinden çıkmış evlatlarını dışlar gibi görünüp, onlara hain muamelesi yapıp, koruma altına aldığını, yaptığı sert muhalefetle ve Saadet içerisindeki oyları AK Parti'ye kanalize etmeye çalıştığı görüyoruz. Bunun neticeleri ilk seçimde görülecek, bizim evde bile 4- 4 oy bölünmüşlüğü, babam dahil AK Parti'ye oy vermesi sonucunu doğuruyordu, Bu sayede AK Parti bütün toplumdan aldığıyla destekle tek başına iktidara gelmesinin önü açılacaktı. Öylede oldu.

2002 erken seçimleri Sayın Devlet Bahçeli DSP içerisindeki troykoların oyununu görmüş Ülkem üzerinde oyunun farkına varmış Haziran ayında Erken seçim kartını ortaya sürerek bütün oyunları al aşağı etmişti Hem de kendi Partisi baraj altında kalma pahasına, mesele devletse gerisi teferruattır diyerek.

Bundan sonra Cumhurbaşkanı seçimlerinde meclise girerek gösterdiği tavır, çözüm sürecinde sert muhalefet gösterirken ülkücü camiayı sokağa dökülmesini engellemesi, Partisi'ni fetöcülere teslim etmemesi,Gezi olaylarında gösterdiği tavır, 7 Haziran seçimlerinde aldığı tavır ve ülke yeniden seçime gitmesindeki aldığı rol Ayrıca Feto operasyonlarına desteği, 15 Temmuz'da gösterdiği dik duruş, televizyona çıkıp konuşma yapan , Cumhurbaşkanımızdan, milletimizden yana tavır koyması ülkücü camiayı darbeye karşı sokağa çıkmaya davet etmesi PKK ile olan mücadele, Suriyeye yapılan operasyonlara destek vermesi, Sayın Devlet Bahçeli'nin genel başkan olduğu tarihten itibaren ülkemin her önemli olayında, yaptığı hamleler bunların tesadüf olamayacağını, Bu Bilge kişinin Ülkem her çıkmaza girdiğinde Rabbimin izniyle adeta bir Hızır gibi ortaya çıktığını göstermektedir. Şer sandığımız her olayın altında, zamanla Hayır çıktığı görülmüştür.

Bazılarımız amma da büyütüyorsun diyecek. O zaman bekleyin görün, ülkem yakında anayasa değişikliğine ve bu sayede Devlet Bahçeli'nin desteğiyle başkanlık sistemine geçiyor. AK Parti MHP el ele Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli büyük Türkiye'nin anayasasının Başkanlık sisteminin temellerini atıyorlar

Neden başkanlık sistemi destek veriyor Devlet Bahçeli İşte nedeni Yıl 1975 Temel Görüşler adlı kitap sayfa 79 yazarı rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş şöyle diyordu. milliyetçi Türkiye'nin siyasi yapısı millet devlet esprisine dayanır. Milli devletle her Türk devletini meydana getiren yürütme, yasama ve yargı organlarına doğrudan doğruya katılır. Türk tarihinde devlet bir kuvvet ve otorite timsalidir. Devlet kadife eldiven içinde demir bir yumruktur. Her Türk devletine karşı güven ve sevgi beslemesidir. Güçlü kuvvetli devlet şahsiyetli dirayetli Devlet Başkanıdır Bunun için biz Başkanlık sistemini getireceğiz. Çünkü cesur, adil ve bilgili bir Başkan kuvvetli devlet yapısının ilk şartıdır.

İşte Devlet Bahçel’yi yetiştiren insan ve takipçi olduğu davanın kurucusu Başbuğ’un fikirleri istekleri amacı.

Gelelim Erbakan hocanın fikirlerine. Milli selamet Partisi 1973 seçim beyannamesi Devletin yönetim şekli olarak başkanlık sistemi olması gerektiğini, Devlet Başkanlığı olan Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığın birleştirilerek icraya, kuvvet sürat ve müessiriyet yani etkinlik sağlanacak diyordu.

Rahmetli iki büyük devlet adamının millet, bayrak, sevdalısı insanın büyük Türkiye'nin olabilmesi, inşaatı için olması gerektiğini söyledikleri idare şekli başkanlık sistemidir.
Şimdi neden Recep Tayyip Erdoğan’ın AKşemseddini, Necmeddin Erbakan, şimdi neden Devlet Bahçelinin Ebusuud’un Başbuğ Alparslan Türkeş olduğunu anladınız mı? 
Rabbim bu dört büyük Devlet adamından da razı olsun.
ESSELAMU ALEYKÜM