Konuyu temcit pilavı gibi önünüze koymak değil amacım. Her şeyde olduğu gibi bir ritüel ve eylemin suyunu çıkarmaktaki maharetimize güvenerek konunun ayrıntısına girmeyeceğim.

ABD’nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi kadın, 8 Mart 1857 tarihinde “insan gibi haklarımızı istiyoruz” diye grev yaptı. Çıkan yangında fabrikaya kilitlenen 129 kadın yaşamını yitirdi.

BM, insan hakları temelinde tanımlanan 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü kabul etti. Bu özel gün, uluslararası boyutta kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarıların kutlanmasına ayrıldı.

Yapılanları küçümsemiyorum da... Çoğunu komik buluyorum hatta gülünç!

Çoğunlukla erkekler kutluyor değişik mecralarda…

Kadınlar” diyor şah damarını kabartarak konuşan eril ses, “Baş tacımız, kutsalımız…” diye sürdürüyor coşkulu konuşmasını.

Dikkat ettiniz mi kadınların başarısı bile erkekle kıyaslanarak övülüyor.

Medya haberlerinde “Kadınlar da pilot olabiliyor” diye sözde pozitif ayrımcılık yapma uğruna cinsiyetçi bir üslup kullanıyor.

Kadın da yapabilir” yaklaşımı ötekileştirmeden öteye; değersizleştirmenin başka bir yolu.

Ben bir hekim seçerken uzmanlık alanındaki bilimsel araştırmalarına, makalelerine yıllık hasta kabul ve tedavi istatistiklerine bakarım. Tercihimi bu bilinçle yaparım. Bir de beşeri iletişimi iyiyse güvenle teslim olurum. Kadın mı erkek mi diye ayırmam.

Bu örneği hayati değer taşıdığı için verdim.

Kas gücü gerektiren bir işte bile kişisel beceri, zihinsel işlerlik ve hedeflenen amaca uygun iş yapan ustanın cinsiyetine bakmam.

Kadının cinsiyet kimliği zadece kişisel mahremiyet alanımda özel mahiyet kazanır.

İtiraf edeyim bunu öğrenip içselleştirerek zihinsel dünyama kabul ettirmek kolay olmadı.

Toplum olarak bunu başarabilirsek; ülkenin sorunlarının yarısı halledilmiş olur, inanın…

POZİTİF AYRIMCILIK

Bakar mısınız giderek cinsiyetçi bir yöne akıyor yazı…

Çünkü toplumsal şekillenme bu yönde hareket aldı.

Biz de “dur” diyelim mi?

Burada erkek yazar olarak bir noktaya dikkat çektim.

Yazıyı kadın bakış açısıyla noktalayalım.

Kadınlar da bir dönem “pozitif ayrımcılık” söylemine takılmıştı.

Feminist yaklaşım içindeki kadınlar bile bu tuzağa düşerek erkeği yüceltiyor, hemcinslerinin başarabilme ihtimalini zayıflatıyor, emeğinin değerini küçümseyebiliyor.

Kadının, kadını övmesi sık rastlanılan bir durum değil.

Genellemede aşırıya kaçmak istemem. Ancak yaşadığımız gerçeklere göre bu böyle…

Bir kadının, başka bir kadını başarısından dolayı övmesi ancak kendi başarısı olarak da kabul edilirse gerçekleşebiliyor.

Sivil toplum girişimleri, sosyal projelerde “Birlikte yaptık”, “Kadın isterse yapar” gibi genellemeler aslında kadının birey olarak toplumsal varlığını kabul ettirmesinin güçlüğünü de ortaya koyuyor.

Erkeklere not: Bu özel günü sevgililer günü gibi telakki ederek bir kadına “sen bir meleksin” diyerek konuyu sulandırmayın. Bu sizi bilgisiz, bilinçsiz gösterir. Günün anlam ve önemini yazının başında anlattım. Ona uygun davranın.

Kadınlara not: Bu özel günde size “kadınlar melektir” gibi sözlerle güzelleme yapanlara kanmayın. Kesin çıkar amaçlı bir yaklaşımın adımını atıyordur.