Bugünkü takvim yapraklarına 'Çalışan Gazeteciler Günü' olarak not düşülmüş..
Biz gazeteciler için Bayramdı bugün.
Öyle kutlanıyordu, öyle biliniyordu çok yıllar önce..
Diğer günlerden farkı veya anlamı  kalmadı artık 10 Ocak'ların.
52 yıl önce onurlu gazetecilerin sergiledikleri dik duruş ve kararlı mücadele sonucu  kazandıkları hakların neredeyse hiçbirine sahip değiliz bugün..
10 Ocak'ın sadece nostaljik anlamı var bizim için.
Eskileri yad etmekten başka birşey değil aslında.
Bunun adına ister teselli deyin, isterse kendini avutma..

**

Kazanılmış  hakları bir bir elinden alındı çünkü.
Gazetecilerin yıpranma hakkı vardı, şimdi yok!
Geçmişte bayram gazeteleri çıkardı, şimdi yok!
Habercilerin olmazsa olmazları arasında ilk sırada yer alan ulaşım, iletişim noktasında çeşitli hakları vardı, şimdi yok!
Gazeteciler için 'prestij' olarak kabul edilen Sarı Basın kartının bir ayrıcalığı vardı, şimdi yok!
Gazetecilerin itibarı, bir saygınlığı vardı, şimdi yok!

***

Siyasetçisi, işadamı, sendikacısı, bürokratı
Gazete sayfalarında yer almak, sihirli camda görünmek istediğinde;
'Güzide' , 'Seçkin', veya 'Değerli' ifadelerini dillerinden düşürmez basın mensupları için..
Sonrasında ne olur biliyor musunuz?
Kötü olan, tu-kaka ilan edilen her zaman gazeteci olur!
..ve yine bizler sesimizi çıkaramayız..
Çıkaramadığımız gibi ezilip-büzülürüz!

***

Bugünde açıklamalar yapacak bir takım çevreler
Yere-göğe sığdıramayacak gazetecileri.
Başlarının tacı yapacaklar mesajlarında.
Dünlerde olduğu gibi bu 10 Ocak'ta tek bir gün içinde unutulup gidecek!
İşi düşenden başkası arayıp sormayacak gazeteciyi.
Ama...
Gazeteciler onları yılın 365 günü asla unutmayacak!
Sokağında lambası yapmayan gazeteciyi arayacak.
Evinin yolu bozulanın, doğalgazı kesilenin aklına ilk gazeteci gelecek.
Her dertlerine derman olmaya çalışacak,
Halk ile devlet arasında köprü vazifesi görecek
İyi-kötü günlerinde hep yanlarında olacak.
Acılarını da mutluluklarını da ülkeyle paylaştıracak.
Dertlerine derman olmaya çalıştıklarımızla seslerini duyurduklarımız ise
Balıkesir'in gazetesini okumayacak, televizyonunu izlemeyecek, radyosunu dinlemeyecek,
Okuyanlar, izleyenler, dinleyenler de aleyhlerinde en küçük haber yapıldığını görünce, duyunca; "bana gazete gönderme" diyecek, "sana ilan-reklam vermiyorum" diye aba altından sopa göstererek tehdit edecek!

***

Anlayacağınız başkalarının hakları için mücadele veren bizler,
Başkalarının günlerini, haftalarını, bayramlarını önde giderek kutlayan bizler;
 "Mum kendi dibine ışık vermez' misali kendimizi ilgilendiren konularda  dertlerimize derman olmaları için başkalarından medet umacağız!
Ne bayramlarımızı doğru dürüst kutlayabildik.
Ne 52 yıl önce meslektaşlarımızın büyük bir mücadele vererek kazandıkları haklara sahip çıkabildik.
Başkaları izin verdiğimiz mücadeleyi,
Kendi özgürlüğümüz için, haklarımızın korunması için veremedik, veremiyoruz maalesef..
..ve  bir 10 Ocak günü daha ağıtlar yakıyoruz!
Ne meslek örgütlerimize sahip çıkıyoruz
Ne omuz omuza verip sorunlarımıza çözüm yolu arayabiliyoruz.
Sorun bizim sorunumuz olunca
En güzel yaptığımız iş ağlamak..

***

Her nedense, gazetecileri sadece gazetecilerin koruyabileceğini unutuyoruz.
Örgütlenme hakkını kullanamayan, "Ya işten atılırsam" korkusuyla sendika üyesi olamayan bir gazeteci hangi hakkı talep edebilir ki?
Neden bunu sormuyoruz kendi kendimize?
Neden bizi bu hale getiren olayları sorgulamıyoruz?
Neden bunun karşlığını bulmak için vermiyoruz kafa kafaya.
Neden giremiyoruz kol kola.
Mesleğimizi, bizlerle mesleklerini paylaşmayan, paylaşsalarda 'üzerimize vazife olmayan işlere bulaşacağımızdan' asla yapamayacağımız gibi el becerisi de gösteremeyeceğimiz meslek dallarıyla uğraşanlarla, yani geçimini gazetecilik dışındaki işlerden sağlayanlarla paylaşırken, baş köşeleri onlara ayırıp hatta başımızın tacı ederken...
Aynı geminin yolcuları olan bizler neden birbirimizi hırpalıyor, başkalarının kayıklarına binerek uçsuz bucaksız okyanuslara yelken açıyoruz?
Neden.. Neden.. Neden?

***

50 yıl önce kazanılmış hakların en azından yarısını geri alabilmek için 10 Ocak 1961 öncesine gitmek, o günlerin gazetecilerinin hangi şartlarda  nasıl  mücadeleler verdiğini okumak, öğrenmek, bilmek, anlamak, uygulayıp hayata geçirmek gerek.
Eski değer yargılarının bilinmesi, algılanmasıyla geleceğin şekillenebileceğine inanıyorum.
Yapılan işin kutsallığını iyi bildiğim için gerçekten sevgili, değerli, güzide, seçkin olduklarına yürekten inandığım basın mensuplarına sözüm..
Siz siz olun asla unutmayın;
Gazetecileri ancak gazeteciler korur!
Bayramınız kutlu olsun...!
...