Ülkemiz bir süredir milletimizi üzüntüye düşüren, ocaklara ateş düşüren afet, kaza ve saldırı imtihanları ile karşı karşıyadır. Rabbim öncelikle kazalardan, belalardan, afetlerden bu milleti muhafaza eylesin. Ateş düştüğü yeri yakıyor. İdlip’te şehit düşen askerlerimize, Van’da çığ altında kalanlara, depremde vefat edenlere, uçak kazasında ölenlere Rabbim rahmet eylesin. Yaralılara acil şifalar dilerim. Yakınlarına sabır.

Bizim elimizden üzülmekten, temennide bulunmaktan, acıları paylaşmaktan başka bir şey gelmiyor. Gelişmeler yüreklerimizi dağlıyor. Ama hiçbir figanımız ateş düşen ocakların ızdırabını dindirmeye yetmez.

Afetlere karşı, kazalara karşı, saldırılara karşı tedbir alması gereken, afetlerin, kazaların, belaların, saldırıların yaralarını en aza indirecek devlettir. Devleti idare edenlerdir. Devlet onun için vardır. Devletlerin doğuşunun nedeni insanları her türlü olumsuzluktan korumaktır. Devlet her türlü olumsuzluğa karşı zamanında ihtimaller ve potansiyel durumları göz önüne alarak tedbirleri almakla görevlidir.

Devleti idare edenler görevlerini tam ve zamanında yapmazsa afetler, kazalar, saldırılar felakete döner.

Türkiye açıkça ateş çemberinin içindedir. Dünya resmen olmasa bile hem bölgesel, hem ekonomik, hem ticari hem kültürel hem de Çin’de ki durumla birlikte biyolojik savaş durumundadır. Türkiye ise bu yapı içinde resmen önce ABD-İsrail, şimdi de Rusya-Suriye-İran –Arap ülkeleri ile adı konulmamış bir sıcak savaş içindedir.

Elazığ depremi dâhil olmak üzere, Van çığ felaketi, Sabiha Gökçen Hava alanı faciası, hatta İdlip’te 8 Askerinizin şehit olduğu Suriye rejimi saldırısı dâhil benzeri bütün olaylar geriye dönük masaya yatırılmalı, milleti üzüntüye sevk eden ocaklara ateş düşüren durumların nelerden kaynaklandığı mutlaka ortaya konulmalıdır. Depremler olacak, çığlar düşecek, kaza riskleri her zaman olacak, birileri her zaman saldırmak için fırsat kollayacak. Ama devlet olarak devleti yönetenler olarak her türlü risk üzerine tedbir almak zorundasın.

Şunu açık söyleyeyim, İdlip saldırısının fotoğraflarını gördüm, Van çığ faciasını izledik, Sabiha Gökçen Hava alanıyla ilgili perde arkası bilgilere sahibiz, Elazığ depremi kurtarma çalışmalarını takip ettik.

İletişim kanalları, medya durmadan milleti eğitmenin onları bilgilendirmenin peşinde. Ekranları başında, monitörlerinden izleyen, medyadan takip eden milletin eğitimi bir yere kadar.

Asıl görev devlete ve devleti yönetenlere düşmektedir.

Yaşanan olaylarda buna İdlip’te ki rejim saldırısı da dâhil ihmal ve insan zafiyeti çok fazladır. TSK İdlip gibi ateş çemberinin orta yerine askeri sevkiyat yaparken bölgesel güvenlikten emin olmak zorundadır. Sen askeri konvoyunu şehrin ortasında dev dönme dolaplarının dibinde korumak zorundasın. Koruma konusunda problem varsa bunun sorumlusu vatan evlatları değil yetkililerdir.

Ulaştırma Bakanlığı, son altı ay içinde pisten çıkan kaç olay yaşanırken bunların nedenlerini masaya yatırmamışsan sorumluluktan kurtulamazsın. İki yıldır yapılması gereken yedek pistin inşası için sudan sebepler üretiliyorsa bunun sebebi pilotlar ve hava durumu olamaz.

Van’da çığ altında kalanları kurtarma sırasında ekiplerin güvenliği sağlanmadan yapılacak her türlü çalışma yeni acılar oluşturur. Öyle de oldu.

Son dönemde yaşadığımız olaylarda acımızı artıran nedenler sorumluluk sahibi olan devlet ve devleti yönetenler tarafından masaya yatırılmalıdır. Devlet mazeret üreten değil çözüm üretme makamıdır.

Afetler, kazalar, saldırılar değil acılara neden olan, tedbirsizliklerdir. Önceden alınması gerekip de alınmayan önlemlerdir. Her konuda devlet birimleri üzerlerine düşen gerekli tedbirleri önceden almazsa yeni acılar kaçınılmazdır. Bu konularda zafiyete yer yoktur.

Buradan çağrımızdır. Çin’de çıkan korona virüsü konusunda olduğu gibi her alanda devleti yöneten sorumlular her türlü duruma göre zamanında ve gerekli tedbirleri simülasyon yöntemleri ile almak zorundadır. İnsan zafiyetinden kaynaklanan felaketler dönemini kapatmak zorundayız.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…