Daha kötüsü ne olabilir ki…

Eminim ilk aklınıza takılan budur. Belirsizlik ortamını kainattaki tüm canlılarla birlikte yaşıyoruz. Belirsizlik insana her şeyi düşündürür.

Başlık ve girişteki felaketi çağrıştıran ifadeler yazıya ilginizi artırmak için değil.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, her gün konunun önemini aynı cümlelerle duyuruyor: Kurallara uyun, dikkatli olun! Yoksa…

Nezaketli insan, konumuna yakışmayacağını düşündüğü için “Yoksa ölürsünüz!” yerine neredeyse yalvarırcasına, “Tablo korkutucu boyutta değişiyor, biraz daha sabredin, hep birlikte yeneceğiz…” gibi sözlerle tedbirli olmaya davet ediyor.

Üniversitede iletişim öğrencilerine alan gazeteciliği dersi veriyorum. Güz yarıyılındaki vize ve final sınavlarında ağırlıklı olarak “afet gazeteciliği” ve “sağlık gazeteciliği” bölümlerinden sorumlu tuttum.

Çünkü zaman açısından kalıcı öğrenmeyi sağlamaya en uygun ortam var.

Deprem, sel, fırtına gibi afetlere açık, pandemi nedeniyle sağlık sorunlarına da maruz yaşıyoruz.

Ancak her iki alandan haberlerin yayımlanmasında medya sınıfta kalıyor. Öğrencilerimin sınav yazılarını okurken, “Keşke… Keşke bu ideallerle gazetecilik yapabilme imkanları olsa…” diye geçirdim içimden.

Bir yandan da o kadar duygulandım. Meslek etiği, toplumsal değerler, ahlaki erdemler haberlerin içinde öyle yerleşmiş ki…

Ödev vererek yaptığımız sınavda kimi deprem bölgesinden haberler yapmış, kimi Kovid-19 geçirmiş yakınıyla röportaj…

Bu gençlerden bazısı öyle özgün çalışma yapmış ki, iddia ediyorum hangi ulusal gazeteye koysanız manşet değerinde…

NİTELİKLİ HABER

Sağlık muhabirinin temel görevi, insan hayatıyla doğrudan bağlantılı olan sağlıkla ilgili konularda kamuoyunu doğru / yeterli bilgilendirmektir.

En başta sağlık muhabiri kamu yararına taraftır ve bu yönde haber üretmelidir.

Haber kaynağının medyatikliği değil, konu hakkındaki bilgi düzeyi önemlidir.

Şimdi siz karar verin; okuduğunuz haberlerden ne kadar etkileniyorsunuz?

Medya yeni, orijinal, önemli, gerçek, tutarlı bilgilerle tamamlanmış; kime fayda / zarar sağlayacağının hesabı yapılmış sağlık haberleri vermek zorunda.

Sağlık Bakanlığı, sağlık haberlerinin en yetkin kurumudur.

Resmi açıklamalar belirli düzen ve disiplin içinde yapılır.

Yayın kuruluşları önünü, sonunu görecek; öngörüleriyle okuyup izleyene yol gösterecek nitelikle sağlık haberi vermek zorunda.

En önemlisi kamu yararına…

AÇLIK UZAK DEĞİL

Pandeminin küresel bir sorun olduğu kesin.

Arjantin’de sağlık sistemi çöktü. Yoğun bakım üniteleri doldu. Ülkeyi yönetenlerin yakınlarının bile sağlık kuruluşlarında yatacak yatak bulamadığı açıklandı.

Kovid-19 en çok Küba’yı vurdu.

Renkli gecelerde müzikler sustu. Sokakları şenlendiren danslar durdu. Ekmeğin fiyatı 3 ay içinde 20 kat arttı.

Kısıtlamalar sert biçimde sürüyor. Gece 21.00’den sonra sokağa çıkana para ve hapis cezası var.

Ölenlerin sayısı giderek artıyor. Aşı uygulaması henüz başlatılamadı.

Başkent Havana’da halk Kovid-19’dan daha kötüsü var diyor.

Daha kötü ne olabilir?

Açlık, açlık!

Yazımın başından beri sağlık haberciliğinde olması gerekenleri ifade ederken demek istediğim budur.

Ülkemizin sağlık alanındaki başarısı dünyada parmakla gösterilecek ölçüdedir. Ancak kamu yararına yayıncılık yapılmazsa; sistem ne kadar güçlü olursa olsun pandemi bu hızla sürerse görmezden gelinen tehlikenin ucunda Arjantin ve Küba’dan da kötüsü var.

Çünkü bizim coğrafya insanının karakteristik özelliği farklı. Açlıkla imtihanı ağır geçer. Birbirini yer!

Kademeli normalleşmeye geçişe hepimiz şahidiz.

Medya daha etkin olup zorunlu çalışma dışındaki keyfi rahatlamanın yaratacağı riskleri daha net göstermeli.

Restoranların, lokantaların önündeki kalabalıkları hepimiz görüyoruz.

Bunun adı tam olarak “kıtlıktan çıkma insan sendromu” olabilir.

Bir adım sonrası Corona tablosuna yansıyacak.

Sağlık haberleri, felaket haberleriyle sürecek.

Medyanın kamu yararına, “yapmayın, etmeyin, sokağa fırlamayın, yemek için saldırmayın” çağrılarını yapması için henüz geç değil.

Patlamadan önce son çıkış var.