"Medinede(şehirde) yaşamakla medeni(şehirli) olunmaz."

  Lise yıllarından ezberimde kalmış bir hadis-i şerif var:

 Gerçek müslüman elinden ve dilinden başka Müslümanların selamette kaldığı kimsedir. Bu vesileyle lisede hadis derslerimize giren merhum Feyzullah Türker hocamızı ve tüm hocalarımızı rahmetle analım; Allah rahmet eylesin.

  Birçok ayet ve hadislerde bu türden mü’min-müslüman tarifleri yapılır. Her birimiz yapılan bu tariflerden her birini alıp hayatımızın bir düsturu, olmazsa olmaz ilkesi haline getirme gayreti içinde olduğumuzda, yaratılmışların en şereflisi (eşref-i mahlûkat) olma yolunda çaba içindeyiz demektir.

  Ne kadar güzel bir şey bu.

  Nüfusun yoğun olmadığı kırsal yerleşim yerlerinde de bu ilkelere her zaman uyma ihtiyacındayız elbette. Çünkü insan yoğunluğu ne kadar az olursa olsun, yine de kalabalık kentlere nazaran daha az olsa da, insanların hayatın akışı içinde birbiriyle teması mutlaka olmaktadır. Bu az temas esnasında da birbirimizin işini, hayatını zorlaştırmamak, aksine kolaylaştırmak, elimizin zararından şerrinden toplumu, hayatı paylaştığımız diğer insanları selamette bırakmak mü’min- müslüman olma/kalma gereklerinden biridir.

  Kentlerde ise insanlar arası temas, birbiriyle ilişki, ortak kullanım alanlarında karşılaşma, kesişme çok daha fazla olduğundan, kalabalık şehirlerde insanların hayatını zorlaştırma, onları üzme, hak ihlali, kul hakkını çiğneme riski/tehlikesi çok daha fazladır.

  Mahallede, sitede, apartmanda, yolda, caddede, trafikte…

  Bu konuda elbette hepimizin bir çırpıda sıralayabileceği bir yığın genel örnek vardır maalesef. Maalesef diyorum çünkü sıralayabildiğimiz şeyler toplumca yaşadığımız güzellikler değil, aksine insanlara zarar veren, hayatını zorlaştıran kul hakkı ihlallerine dairdir.

  Genelden bahsettiğimizde, soyut/muhayyel birtakım problemlerden bahsedildiğinde insanlar pek üzerlerine alınmadığından, somut yeri zamanı-mekânı belli birkaç şey söylemek isterim.

  Şehrimizde valilik binası yanındaki Vasıf Çınar Caddesi'nden Gar önü-Cumhuriyet Meydanı'na doğru gelen caddeye, üst geçitten hemen sonra, garın önündeki cebe girmek için üçüncü bir şerit ilavesi yapıldı. Gar önündeki durağa girecek olanlar, Gazi Bulvarı tarafına ve Milli Kuvvetler Caddesine dönecek olanlar üst geçitten hemen sonra bu üçüncü şeride, şeritlerine geçip yerlerini alsınlar, diğer iki şeritten GSB 75. Yıl Gençlik Merkezine doğru gidecek olanları meşgul etmesinler, trafikte, akışta bir düzen olsun diye.

  Malum, bizde devlet kurumlarını, devleti, siyaset kurumlarını hiçbir hesaba-kitaba sığmaz şekilde eleştirmek çok konforlu bir alandır. Devlet, ilgili kurumlar burada, bu caddede sağlıklı bir akış için gereğini yapmış, sorumluluğunu yerine getirmiş. Fakat vatandaşlarımızda, sürücülerimizde durum nedir? Sorumluluklar yerine getiriliyor mu? Az sayıda da olsa bu düzeni bozan sürücüler maalesef var. Sayının az olması, konuyu bahse değer mevzu olmaktan çıkarmıyor. Zira bir kişinin oradaki yanlış bir davranışı ardındaki onlarca aracın, sürücünün, vatandaşın mağduriyetine sebebiyet veriyor. İhlal eden bir-iki kişi etkilenen onlarca kişi…

  Vasıf Çınar Caddesinde soldaki iki şeridi sadece Gençlik Merkezine doğru devam edecek olanların kullanması gerekiyor, fakat durum böyle olmuyor.

  Gar önüne girecek olan kimi güya akıllılar (saygısızlar) en sağdaki şeritten devam etmesi gerekirken, kendi şeritlerindeki araç kuyruğu uzun olduğunda, orta şeride geçip gar önüne dönüşteki ışıklara kadar hızlıca gidiyorlar. Oradan en sağ şeride geçmek için güya sağa sinyal vererek oradaki araçları sıkıştırıyor, kendilerine yol vermeye zorluyorlar; olmadı, tartışma, didişme, sinir harbi, küfürleşme… Sağa sinyal verince yaptığı saygısızlık ortadan kalkıyormuş gibi.

  Bu hareket, şeridinde ilerleyen, olması gerektiği gibi davranan insanlara çok büyük bir saygısızlık ve trafiği tehlikeye sokan bir davranış. Böylesine büyük bir saygısızlığı pervasızca yapan insanlara dur diyecek olan devlettir.

  Bir ara ışıkların tam önünde trafik polisinin durduğunu ve bu şekilde ukalalık yapanların uyarıldığını (belki de cezai müeyyide uygulanıyordu) görmüştüm. Bu güzel bir uygulamaydı, keşke devam etseydi.

 Bugün zor kullanma, cezai müeyyide uygulama yetkisi sadece devletin elinde var. Devlete bu yetki bunun için veriliyor.

  Bir diğer sorun da Emniyet Müdürlüğü yönünden gelip Balıkesir Devlet Hastanesi'ne dönen yolda yaşanıyor.

  Gençlik Merkezi yönünden, üst geçit üstünden giden yol ile Emniyet Müdürlüğü tarafından gelen yol üstgeçit üzerinde birleşip Balıkesir Devlet Hastanesi'ne doğru iki şerit haline devam ediyor.

Fakat bu yol Yeni Hastane Caddesi üzerinden hastane girişine doğru iki şerit halinde devam ederken, İsa Bey Caddesi girişinden hemen sonraki dükkânların önüne, sağ şeride park eden araçların trafiği tıkaması nedeniyle aşağıdan gelen yol iki şerit teke düşüyor ve oradaki tıkanma, trafiğin Gençlik Merkezine doğru ve Bandırma Caddesine doğru olan yolda tıkanmaya sebebiyet veriyor.

  Akşam vakti yorgun-argın, gerek özel araçlarıyla, gerekse toplu taşıma araçları ile evlerine dönen insanların sıcakta-soğukta birkaç saygısız yüzünden beklemek zorunda kalması kabul edilebilir, tolerans gösterilebilir ve görmezden gelinebilir bir durum asla olamaz, olmamalı.

Kimi sürücüler oradaki trafik işaretlerini, insanların mağduriyetini, öfkeyi kaale almıyorlarsa, devlet bu aymazlığın karşısına dikilecek, gereğini yapacaktır, yapmalıdır.

  Vatandaşın, ambulansın yolunu tıkayarak kargaşaya sebep olanların dörtlüleri yakarak şeridi kapatmaları yaptıklarını normalleştirmez.

  Her gün o yolu kullanan yüzlerce sürücü, toplu taşıma aracı yolcularının sinirlerini germeye, onları yormaya kimsenin hakkı, haddi olmasa gerektir.

  Bunu sağlama görevi devlete aittir. Hadsize merhamet ar sahiplerine zulümdür.

Zulüm ile âbad olunmaz; devletin bekası adalet ile mümkündür.