Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektörü “istemezük” direnişi devam ediyor. Bu en doğal hakları, düşüncelerini eyleme de dökebilirler.

Ama şimdiye kadar A. Necdet Sezer’in 170 oya karşılık 8 oyla atadığı veya Kemal Alemdar gibi CHP teşkilatlarından rektörlüğe gelen onlarca örneği yok sayarak, arkalarına da CHP ve HDP’nin üst yöneticilerini alarak, siyasetin ve siyasiliğin en alasını yaparak, kudurmuş it gibi karşı çıkıyorlar.

Tek dertleri kendilerinden olmayanı koşulsuz reddetmek.

Onlara göre, Üniversite yönetimi aşağıdaki fotoğraf karelerine girebilmeli, onları sevmeli, modern kokteyller düzenleyip şampanya patlatabilmeli veya balolarda vals gösterisi seyredip, kendisi de dans edebilmeli.

Bunları yapamayan rektöre rektör mü denir?

Diğer yandan kendilerini ülkenin sahibi gören sapıtmış azınlık demokratik ve özgür üniversite haklarını savunduklarını bas bas bağırırlarken, üniversitede kendilerinin yanında durmayan, desteklemeyen veya nötr kalan milliyetçi, muhafazakar tüm öğrencileri fişliyorlar.

Evet, onlara göre bu karelerde yer almamak, sosyal medyadan bu platformu desteklememek fişlenmek için yeterli.

Hem de tek tek özenle hazırlanan listeler üniversite öğretim üyelerine de verilip ders geçme, staj yapma, okulda akedemisyen olarak kalma gibi durumlarda zorluk çıkarılacak ve engellenecek.

Neden?

Çünkü sen onlar gibi düşünmedin...

Rektör, iktidar, bürokrasi bunların kafasındayken aynı şeyi yapmıyorlar mıydı?

Kolumuzdan tutup atmıyorlar mıydı dışarıya?

Okullardan atmadılar mı tek tek?

Değişen hiç birşey yok!

Dün mühür onlardaydı içeride bağırıyorlardı, şimdi okulun bahçesinde bağırıyorlar.

Gelen rektör hepinizi kucaklıyorum dese de, hiçbir şey değişmeyecek.

Onların anladığı hürriyet Malcolm X’in tarifindeki gibi bir hürriyet:

İslam’a sövmekten başka fikri olmayanlar, fikrin değil, İslam’a sövmenin hürriyetini istiyorlar