Yaklaşık 200 yıl önce, bir Türk gölü haline getirilen Akdeniz sularında, bir ABD gemisi, Osmanlı gemileri tarafından ele geçirildi. Bu gemi, Boston limanına bağlı, Kaptan Isaak Stevens'in idaresindeki “Maria” idi.
Arkasından, Philadelphia limanına bağlı, Kaptan O'Brien'in “Dauphin”i de ayni akıbete uğradı.  1793 Ekim ve Kasım aylarında 11 ABD gemisi daha Osmanlıların eline geçti... 
      
Bunun üzerine, Amerikan Kongresi, 27 Mart 1794 yılında, Osmanlı denizcilerine karşı koyacak güçte savaş gemileri inşa edilmesi veya satın alınması için, Başkan George Washington'a 700.000 altına yakın harcama yetkisi verdi. 
       
Osmanlıların oluşturduğu deniz tehdidi sayesinde, ABD donanmasının temelleri atılıyordu.
        
5 Eylül 1795'te ABD bu tehdide karşı bir anlaşma yapmayı kabul etti. Bu anlaşmaya göre ABD, Cezayir'deki esirlerin iadesi ve gerek Atlantik'te, gerekse Akdeniz'de ABD sancağı taşıyan hiçbir tekneye dokunulmaması karşılığında, 642.000 altın ve yılda 12.000 Osmanlı altını (216.000 dolar)ödeyecekti. 
        
Dili Türkçe olan ve 22 maddeden oluşan anlaşmaya, Başkan George Washington ve Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı imza koydular...
        
Böylece ABD yıllık vergiye bağlanmış oldu. Bu, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzalanan tek anlaşma olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden tek Amerikan belgesidir… 
       
Üstelik, antlaşmayı ABD başkanı, OSMANLI  padişahı ile değil, Osmanlı'nın Cezâyir Beylerbeyi ile imzalamıştır. 
       
Bundan da anlaşılıyor ki o zamanlar ABD Başkanı, Osmanlı'nın sıradan bir beylerbeyine denk idi. 
       
Bu olayların ve yapılan anlaşmaların üzerinden 200 yıl geçmiş… Bu arada, köprülerin altından da çok seller akmış!
      
Nereden nereye… Hani o, bazılarımızın hiç beğenmediği, yeri geldikçe yerden yere vurduğu Osmanlı Cihan Devleti var ya… İşte o OSMANLI DEVLETİ, son bir asırdır dünya hakimiyetine soyunan ve yürüttüğü Evanjelist siyaset sonucu Orta-Doğu’yu kan gölüne çevirerek 1 Milyon  insanın ölümüne sebep  olan ABD’yi,  daha 200 yıl önce yıllık vergiye bağlamıştı.
       
Son dönemde bütün dünyayı bir Amerikan korkusu sarmış gidiyor… İhtilaller, darbeler, işgaller, suikastler, sivil(!) girişimler, kapalı kapılar ardındaki görüşmeler, kayıtları tutulmayan anlaşmalar, dost ve müttefik yutturmaları, vesselam vesselam…
       
Korkunun ecele faydası yoktur. ABD’den korkmakla ve yanlı politikalar uygulamakla kurtulacağımızı veya zaman kazanacağımızı sanıyorsak, aldanıyoruz… 
      
“Ya İstiklal Ya Ölüm” diyen Büyük Atatürk’ün  günümüzü ve önümüzü aydınlatan mesajlarını, Büyük Osmanlı Devletinin ABD’yi haraca bağlayan icraatlarını kendimize ölçüt olarak alırsak, bu korkunun ne kadar anlamsız olduğunu daha iyi anlarız…
      
Ve ben, şunu söylüyorum:
Allah’tan korkan, ABD’den korkmaz;
ABD’den korkan, ALLAH’tan hiç korkmaz…