Cihan Sultanı Kanuni Sultan Süleyman’ın dünya haritasına bakarak (Dünya bir sultan için çok, iki Sultan için ise çok az) dediği) ihtişamlı yıllar. Osmanlı Payitahtı İstanbul’a Bosna Hersek’ten kalabalık bir heyet gelir. Geliş nedenleri; Bosna Hersek’e bağlı Vişegrad şehrindeki azgın Drina nehri üzerine bir köprü yaptırmak. Çünkü Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın Veziriazamı Sokullu Mehmed Ali Paşa da Bosna’ya bağlı Sokoloviç kasabasındandır. Kanuni Sultan Süleyman Cihan Padişahı, Vişegrad şehri de Cihan’ın bir parçası olduğuna göre istek ve arzularını rahatlıkla ifade edebilirler.

Günlerce sıra bekledikten sonra nihayet sıraları gelir ve içeri alınırlar. Divan toplanır uzun görüşmeler sonunda karar açıklanır; Bosna Hersek’e bağlı Visegrad şehrinden geçen Drina nehrinin olduğu yerler henüz Osmanlı hâkimiyetinde olmadığı için Drina nehri üzerine köprü yapmak mümkün değil.

Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman da toplantıyı Sultan mahfilinden takip etmektedir. Bosna’dan bin bir zorlukla ve Ümitle gelen heyet üzgün halde gitmeye hazırlanırken Cihan Sultanı Kanuninin gür sesi duyulur, Durun; Her ne kadar Drina nehrinin geçtiği topraklar Osmanlı mülkü olmasa da, Dünyanın neresinde olursa olsun bir insanın ayağına bir taş takılıyorsa, o taşı oradan kaldırmak bizim görevimizdir. Derhal Mimar Başı Sinan hazırlanıp Bosna’ya gide ve o nehir üzerine bir köprü yapıla…

Mimar Sinan Başkanlığında istikam taburu hazırlanır, Bosna’ya gider ve Drina nehri üzerine 7 metre eninde, 180 metre uzunluğunda ve 11 gözlü muhteşem Drina Köprüsünü yapar Yıl 1577 – 1578.

İşin en ilginç tarafı; Osmanlı Cihan Devletinin Mimarbaşı Sinan ve kalfaları, insanlar ölmesin rahatlıkla Bosna Hersek - Sırbistan arasında gidip gelsin diye köprü inşaatında çalışırken, Sırp askerlerinin de Mimar Sinan ve kalfalarına saldırıp köprü inşaatına mani olmaya çalışmalarıdır. Tıpkı bizdeki köprü,Otoban,havaalanı,metro ve tüm hizmet düşmanlarının yaptıkları gibi.!

Drina köprüsünün yapılış serüveniyle 1915 Çanakkale köprüsünün ve diğer asma köprülerin yapılış serüvenleri ne kadar birbirlerine benziyor.! 1577 – 1578 de Drina köprüsü yapılmasın diye Sırplar saldırıyordu, 2022 yılında ise uyduruk Türk muhalefeti ve cümle sözde Kemalistler.

AK Partiye ve dolayısıyla Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a; (Çanakkale boğazına neden bu kadar muhteşem asma köprü yaptınız diye) saldırıyorlar. Çünkü adamlarda henüz teşekkür kültürü oluşmamış.!

Köprü yapıldı ama pahalıya mâl oldu, boğazda bekleyen sandalların ekmeğine mani olundu, Köprü ücreti çok fazla, Köprüden kimse geçmez, arabalı vapur kaptanı ve çalışanları işsiz kaldı. Vs. Sanki: başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzre CHP li Belediyelerden çıkarılan 10 binlerce emekçinin Belediyelerden atılmasının müsebbibi CHP değilmiş gibi akla ziyan bir sürü uyduruk bahane.!

Muhteşem 1915 Çanakkale köprüsünün yanı sıra Asya ve Avrupa’yı birbirlerine bağlayan İstanbul Boğazı üzerinde 3 muhteşem köprü daha vardır. 15 Temmuz Şehitler köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü. İki kıtayı deniz altından birbirine bağlayan muhteşem Marmaray ve Avrasya tünelleri de İstanbul’umuzun birer gerdanlığı mesabesindedir.

Muhteşem köprülerin haricinde Fabrikalara, Otobanlara, Demiryollarına, Hava alanlarına, Metrolara, iki kıtayı deniz altından birbirine bağlayan Marmaray’a, Avrasya ve İHA lara, SİHA lara hülâsa Türk silah sanayine ve tüm savunma silahlarımıza, (bize kim saldıracakmış) diyerek, ilkel bir zihniyetle karşı çıkanlara elbet dikkat etmeliyiz.! Etrafımız ateş çemberi, adam halâ ‘’bize kim saldıracakmış’’ diyor. El insaf! adam sanki muhalefet değil, dış güçlerin yerli piyonu veya ajanı (!)

Aynı kumaşın parçalarından adamın birisi utanmadan sıkılmadan hem de TBMM, CHP sıralarından bağırıyor; (AK Parti dünyanın en iyi işini yapsa da biz karşı çıkarız ve karşı çıkacağız. Çünkü biz muhalefet Partisiyiz.!) Adamın dünyadan haberi yok. Her yeni yapılana ve her yeniye karşı çıkıp mani olmayı muhalefet zannediyor! Olması mümkün değil ya, bunların kazara bir iktidar olmaları halinde, Türkiye’yi çağdaşlaşıyoruz diyerek ortaçağ karanlığına sürüklemeyecekleri ne malûm?

Köprüden şu kadar araç geçecekmiş ve fakat bu kadar araç geçmiş o halde köprü zararda. Marmara’ya bu kadar insan binecekmiş ve fakat şu kadar insan binmiş Marmaray’da zararda. Adamların millete hizmet diye bir düşünceleri yok. Bütün düşünceleri kâr ve zarar üzerine. (Mübarekler sanki bakkal dükkanı işletiyorlar) Ellerinden gelse çok kâr getirmedi diye tüm köprüleri kapatacaklar veya havaya uçuracaklar.! Otobanları, Hava alanlarını, Demiryollarını velhasıl millet için yapılan tüm hizmetleri durduracaklar. Bunlar muhalefet ya (!)

Köprü deyince sözün burasında bir hatıramı anlatayım. Ağustos sıcağında 3 arkadaş Berlin’den yola çıktık. Mustafa Uçar, Rahmetli Dursun Gök ve ben. Arabalarımız sıka basa dolu. Benim arabada 4 çocuk diğer arkadaşlarda ikişer çocuk. Bin bir zahmetle Gelibolu’ya geldik. Fakat arabalı vapura binmek ne mümkün. Onlarca kilometre araç kuyruğu. 5-6 saatlik uykulu bir bekleyişten sonra tam vapura bineceğimiz sırada vapur doldu. Biz rıhtımda kala kaldık. Vapur karşıya geçecek yükünü boşaltacak tekrar geri gelecek. Hani derler ya ölme eşeğim ölme.!

Tam o sırada bir tekne sahibi geldi, abi ben sizi karşıya geçiririm dedi. Tekneye baktık deniz üzerinde sallanıp duruyor. Olur mu, olmaz mı derken tekneyle karşıya geçmeye karar verdik. Tekne sahibi 2 tane kalas uzattı abi yavaş yavaş gel, biraz sağ yap biraz sol yap derken ben arabamı tekneye bindirdim. Adam beni teknenin en ucuna kadar götürdü diğer 2 araba da sığsın diye.

Nihayet Mustafa Uçar da zar zor da olsa tekneye bindi. Şimdi sıra rahmetli Dursun Gök’de. Fakat Dursun arkadaşımız bir türlü tekneye arabasını bindirmiyor. Teknenin bir tarafında iki araba olduğu ve bir tarafı boş kaldığı için tekne de sallanıp duruyor. Nihayet Dursun arkadaşımız arabanın kontak anahtarını bana verdi, yine tekne sahibi, abi sağ yap biraz sol yap hah şimdi oldu yavaş yavaş gel diyerek 3 cü arabayı da tekneye bindirdik. Kaptan tecrübeli olduğu için tekneyi akıntı yönüne doğru sallana sallana götürüyor ve fakat biz korkuyla ha alabora olduk ha olacağız derken karşıya vardık. Kaptan bu defa kalasları yine uzattı, abi sağ yap biraz sol yap diyerek bizi maceralı bir boğaz yolculuğundan sonra karşı sahile geçirdi.

Bu bakımdan köprünün kıymetini eski püskü teknelerle karşıya geçenler, saatlerce yolculuktan sonra arabalı vapuru kaçırıp saatlerce vapur bekleyenler bilir. Yüklediği malı bir an evvel Avrupa ülkelerine götürme çabasında olan kamyon ve TIR şoförleri bilir. Saatlerce süren bir yolculuktan sonra, saatlerce süren vapur bekleme kuyruğu, maceralı bir vapur seyahati ve nihayet karşı yakaya geçiş. Tabi mevsim kış değil, deniz de dalgalı değilse!

Şimdi öyle mi? 6 dakikada boğazı geçiyorsun. AK Partiden ve dolayısıyla Devlet Başkanımız Tayyip Bey’den Allah razı olsun dememek mümkün mü? Kanuni Sultan Süleyman nasıl ki, Drina köprüsünü yaparken parayı değil, insanlara hizmeti düşündüyse, 1915 Çanakkale köprüsü yapılırken de Tayyip Bey milletine hizmeti düşünmüştür. ( i… ürür kervan yürür ) dememek mümkün mü?