BATI MEDENİYETİNİN (!) YÜZKARASI:
İNSANAT BAHÇELERİ

"İnsanat bahçeleri’’ dediğimizde bazılarına garip gelebilir. Bu da nereden çıktı, hadi hayvanat bahçesini anladık, insanatta ne oluyor diyenleri duyar gibi oluyorum. İnsanat bahçeleri, insanlığını yitirmiş vahşi batı uygarlığının kendi ırkından olmayan milletlere ve bilhassa siyah derili insanlara reva gördüğü insanlık dışı uygulamanın adıdır. Asyalı ve özelikle Afrikalı siyah derili mazlum insanları yıllarca kafeslere koydular ve adına insanat bahçesi dedikleri hayvanat bahçelerinde ölünceye kadar sergilediler. Hatta öldükten sonra günlerce ölülerini bile insanlarına seyrettirdiler.

Afrikalı siyah derili insanların yanı sıra Eskimolar, Avustralya yerlileri, Kongo ve Filipinlerden getirdikleri insanları kafeslerde çırılçıplak sergilerken, kendi ırklarının üstünlüğüne, medeni olduğuna vurgu yaptılar. İnsani yeteneklerden ve meziyetlerden nasibini alamamış barbar batılılar, kafeslerde teşhir ettikleri bu insanlarında aileleri olabileceğini, bunlarında anaları, babaları, çocukları, kardeşleri olabileceğini bir an olsun düşünmediler. Hatta o kadar ki, Alman Kaiseri Wilhem bile Hamburg’da bulunan bir insanat bahçesinde Etiyopyalı (Habeşistan) yerlileri zevkle seyretti. (Doğ.1859. Ölm.1941)

Kenya’dan kafese koyup getirdikleri Otu Bengo isimli güçlü kuvvetli bir Afrikalı yerliyi Nevyork Bronx insanat bahçesinde çırılçıplak teşhir ederken, Kafesin ön kısmına da ‘’evrimin eksik halkası’’ levhasını koymayı ihmal etmediler. Gayet iri bir vücuda, güç ve kuvvete sahip olan bu Afrikalı insanı günde 40.000 kişi para ile seyrediyordu. İşte medeni ve uygar batı !..

Norveçliler 1914 yılında Oslo da kurdukları bir insanat bahçesinde Senegal’den getirdikleri 80-90 kişilik yerli bir kabileyi, reisleri ve tüm aile bireyleri ile birlikte ‘’bir Kongo köyü ve Kongo köylüleri’’diye yıllarca Norveçlilere seyrettirdiler. Devasa kafesin önüne de ‘’yiyecek vermeyin bunlar doyurulmuştur’’ levhası asmayı unutmadılar.

Medeniyet denilince sadece kan ve gözyaşı anlayan batı dünyasında insanat bahçeleri 1958 yıllarına kadar devam etti. Çünkü bu insanat bahçeleri müşterisi çok olan bir sektör haline dönüşmüştü. O kadar ki, Bürükselde bir fuara getirilen seyyar bir insanat bahçesinde elleri ayakları iplerle bağlı küçücük bir çocuk annesiyle birlikte çırıl çıplak sergilenmiş ve Avrupalı medeni(!) sahiplerine çokça para kazandırmıştı…

Medeniyet denilince sadece kaba kuvveti anlayan barbar batı dün böyleydi peki, bugün dünden farklı mı? Kendi ülkelerine ekmek parası için gelmiş gurbetçilere, Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda polisi sırf dinlerinden dolayı, başörtülerinden dolayı insanlık dışı muamelelerde bulunmuyorlar mı? Türkiye Cumhuriyetinin bayan bir Milletvekiline tüm dünyanın gözleri önünde Hollanda Polisinin yaptığı insanlık dışı muameleyi unutmak mümkün mü?

İnsanların inançlarının gereği olarak kullandıkları başörtülerini başlarından barbarca çekip alan ve korumasız Müslüman kadını yerlerde sürükleyen Fransız polisi, İnsanat bahçesi müdavimi zalimlerden farklı mı? Bu barbarlığı her gün televizyon ekranlarında seyreden insan hakları savunucuları, Kadın hakları savunucuları gerek Batı ülkelerinde, gerekse bizim ülkemizde bu zalimliği görmüyorlar mı? Zulmü seyreden ve hatta teşvik eden bu vahşiler, barbarlığı medeniyet zannedecek kadar seviyelerini yitirdikleri için, insanların arasında insan kılığında gezen birer yaratıktan başka nedirler ki.?

Bir zamanlar Roma imparatorluğu medeniyetin zirvesi olarak kabul ediliyordu. Afrika dan ve pek çok ülkeden getirdikleri esirleri arenalarda önce birbirleriyle dövüştürüyorlar ve daha sonra sağ kalanlarını da aslanlara yem yapıyorlardı. Arenaya toplanmış binlerce medeni(!) Romalı da bu vahşeti zevkle seyrediyordu ve Roma medeniydi, uygardı.(!)

Hadi bir an için Roma vahşeti geride kaldı diyelim. Peki, Günümüz vahşilerine, günümüz barbarlarına ne diyeceğiz? Onbin Km. öteden gelip, terörden bunalmış ülkelerin petrol kuyularının üzerine çullanıyorlar. Petrol için ülkeleri işgal ediyorlar, işgal ettikleri ülkelerin petrol kuyularına yine kendilerinin eğittikleri eşkıyaları nöbetçi olarak dikiyorlar ve petrolü çalıp ülkelerine götürüyorlar. Buyurun medeni Avrupa(!), buyurun medeni ABD(!).

Milyonlarca insan çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, erkek-kadın demeden yurtlarından çıkarılmış, dağlarda, sınır boylarında ölmüş, öldürülmüş bu işgalci barbar medenilerin(!) umurunda değil. 4 Milyon insan Türkiye’ye sığınmış ikametleri, barınmaları, iaşeleri Türkiye tarafından karşılanıyor. Avrupa ve ABD sınırlarını kapatmış sadece seyrediyor ve bu ülkeler medeni uygar!.. Türkiye gariplere kucak açtığı için barbar!..

Şu an Ortadoğu da oynanan oyun bu. Hırsızın, eşkıyanın modern haraminin karnı doysun, cebi dolsun. Petrolün sahibi mazlum ölürse ölsün hiç önemli değil.(!) Önemli olan garibin, mazlumun petrolünün hırsızların, haramilerin kasalarına akması. Ne de olsa hırsızlar, haramiler ve eşkiyalar madeni ve uygar.(!)

Batılı barbar köpekler çok yemekten çatlayıp ölürken, garip mazlum mülteciler ise açlıktan yokluktan ölüyor. Necip Fazıl üstad ne güzel söylemiş; Dokuz kişiye bir pul, bir kişiye dokuz pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.