Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932'de Atatürk'ün talimatıyla kurulmuştur. Bu günkü adıyla Türk Dil Kurumu'nun kuruluş amacı, "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek" olarak tespit edilmiştir. 1934'te yapılan kurultayda Cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu; 1936'daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olmuştur. Ve bugün bir kere daha hatırlıyoruz o yıllarda atılmak istenen büyük adımı. Anlamak istiyoruz, anlıyoruz ya da, belki de anlamış gibi yapıyoruz ulu önder ATATÜRK’ün ne kadar ileri görüşlü bir adam olduğunu. Malum anlamaya çalışmaktan öteye gidemedik Mustafa Kemal’i. Anlamamızı istemediler, yanlış tanımamızı istediler yıllarca. Sonuç olarak var olanı değiştiremediler ancak yıpranmasına, yozlaşmasına neden oldular. Kıymetini bir türlü anlayamadığımız güzel Türkçemizin bugün geldiği nokta çok acıdır. Dilimiz yabancı sözcüklerin istilası altındadır: bizim hoyratlığımız, akılsızlığımız, kıymet vermeyişimiz sebebiyle bu durumda olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Şimdi örneklere bakalım: çok teşekkür ederim yerine- çok MERCİ, ayrıntı yerine- detay, üstünlük yerine- avantaj, hafif yerine layt, e-posta,    yerine mail, saçma yerine absürt, hava-ortam yerine ambiyans, sevimsiz yerine antipatik, hoşça kal yerine bye bye, belge yerine doküman, öz geçmiş yerine cv, dayatmak yerine empoze etmek, tam gün yerine full-time, nesnel yerine objektif, tekdüze yerine monoton, tamam yerine okey, rahatlamak yerine relax olmak, tasarım yerine dizayn... Daha o kadar çok örnek var ki! Maalesef bu yanlışları hepimiz yapıyoruz. Önemsemiyoruz güzel dilimizi, sonrada kendimize milliyetçi diyoruz! Her şeyi ne kadar yanlış öğrenmişiz- öğretmişler. Ne kadar da gözlerimizi kapamaya hazırmışız, öğrenme isteğimiz yokmuş… Amma da küresel olmuşuz! Amma da meraklıymışız şu ecnebilerin her-şey-i-ne. Ne kadar da çok saygı duyuyormuşuz işimize geldiğinde övünerek anlattığımız ecdadımıza. Yozlaştık mı? Evet yozlaştık. Nasıl mı yozlaştık; dilimizin bozulmasına izin verdik önce. Dil bozulursa her şey bozulur. Çünkü dil kültürün yayıcısıdır. Kültürümüz hakkında bilgi sahibi olabiliyorsak bunun yegâne sebebi dilimizdir.  Dil her şeyden önce sosyal ve millî bir varlıktır. Fertlerin üstünde, bir milleti ilgilendirir. Bütün bir milletin duygu ve düşünce hazinesini teşkil eder. Bir milleti ayakta tutan, fertleri birbirine bağlayan, sosyal hayatı düzenleyen ve devam ettiren, millî şuuru besleyen bir unsur olarak dilin oynadığı rol çok büyüktür. Bağımsızlığın temeli millî şuurdur. Millî şuurun en kuvvetli kaynağı ise dildir. İşte bu yüzden dilimizi canımız gibi korumalı, geçmişimize, geleceğimize sahip çıkmalıyız. Daha farkında olabilen nesiller yetiştirebilmeli, bilgili öğretmenleri okullara yerleştirmeliyiz. Zararın neresinden dönerseniz kardır. Umarım Cumhuriyetin 100. Yılı geleceğimiz için büyük adımların atıldığı bir zaman olur. Elbette başka ülkelerde dilimizin konuşulması çok gurur verici bir durumdur. Acınası ve üzücü olan ise ülkemizde konuşulamamasıdır. Türk dil kurumunun 79. Yılını kutlayacağımız bugün isteğim o dur ki, Türkçe hakkında ahkâm kesen eğitimlilerin sadece iş olduğu için değil, yüreklerinde hissettikleri için söylediği sözlere-kurallara uymasıdır. Çünkü gelecek o söz ve kuralların ışığında yetişecek genç nesillerce kurulacaktır.
***
BİR TÜKÜRÜK NELERE MAL OLABİLİR!
Ve sonunda tükürük milli iradeyi geçti-yendi ya da. Siz nasıl görmek istiyorsanız öyle görürsünüz çünkü. Yine bir yaygara koptu, artistçe laflar havada uçuştu ya da tükürükler! Ve sonra yaladıkları yerden devam kararı aldılar. Sayın başbakan demişti ya tükürdüklerini yalayacaklar, keyifleri bilir yoksa erken seçim yaparız diye göndermede bulunmuştu. – ki erken seçim her iki taraf için de risk anlamına gelir- sonuçta kendileri de bunu göze alamamış olacaklar ki uzlaşma için adım attılar ve sonuca ulaştılar. Daha önce de yazmıştım benim meselem CHP’nin doğru mu yanlış mı yaptığı değil. Meselem, madem bir karar aldın sonuna kadar git de insanlar vay be! Desinler. Diğer bir deyişle madem bir halt işledin tükürdün bırak öyle kalsın. Daha da üsteleme! Bir yerden toparlamak lazım gelir çünkü. Doğru bir karardır ve ya değildir benim için önemli olan sözünün arkasında durup durmadıklarıdır. Görülen o ki her iki tarafta bir yerde durdu. Mesele durmaları değildi elbette. İnsanlar nerede, nasıl ve neden durduklarıyla ilgilenir. E mesele doğru zamanda doğru yere tükürebilmekte yeğen! Şaka bir yana böyle siyaset yapılmaz. Malum temizlik imandan gelir!
***
GÜNÜN SÖZÜ: 
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
   MUSTAFA KEMAL ATATÜRK