• Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve bugünkü Türkiye topraklarında çıkan ilk gazete, devletin resmi yayın organı olan ve 1831’den itibaren yayımlanan Takvim-i Vekâyi idi.
  • 9 yıl sonra Ceride-i Havadis yayımlanmaya başladı. “Gazete” yerine “ceride” sözcüğünün kullanıldığı o günlerde bu yayın, bir İngiliz vatandaşı tarafından kurulsa da, “Türkiye’nin ilk özel gazetesi” oldu.
  • 1860’da yayın hayatına başlayan Tercüman-ı Ahvâl ise Osmanlı Devleti’nde bir Türk vatandaşının çıkardığı ilk özel Türkçe gazete olarak tarihe geçti. Ardından diğerleri geldi: Tasvir-i Efkâr, Muhbir, Basiret, İbret…

189 yıl önce ilk gazete çıktığında; Osmanlı Devleti’nin idarî merkezinin bulunduğu yere verilen “Babıali” adı; gazeteler, dergiler ve matbaalar orada toplandığı için, basın merkezinin de adı oldu.

19. yüzyılın başında tüm Osmanlı basını, Sirkeci’den Cağaloğlu’na doğru tırmanan yokuşun hemen altından başlayıp, şimdiki İstanbul Valiliği binasının hizasına kadar çıkan bu bölgede öbeklenmişti.

Zamanla yokuşu daha da tırmanıp Cağaloğlu meydanına kadar çıkmış, oradan; sağa, sola ve karşıya dağılarak genişlemişti.

Özgün yazımıyla “Bâb-ı Âli” “yüce kapı” anlamına geliyor ve buradaki sadrazamlık (başbakanlık) sarayına işaret ediyordu.

Cumhuriyetin ilânından sonra devletin merkezi Ankara’ya kayarken İstanbul’daki “matbuat” merkezi aynı adı yıllarca korudu. Genç Cumhuriyet rejiminin koyduğu “Ankara Caddesi” adı bile tutunamadı ve yerini ‘Babıali Yokuşu‘na bırakmak zorunda kaldı.

1990’ların başında artık “medya” denilen gazetelerin Babıali’den göçü başladı. Öncekilerin ardından, bölgedeki son büyük basın kuruluşlarından Milliyet 1993’ün sonbaharında Bağcılar’daki Doğan Medya Center’a yerleşti. Eski Babıali’nin kıdemli gazetelerinden Cumhuriyet 2000’leri geçinceye kadar yerinde  kaldı ama 2005’te o da Şişli’ye taşındı.

İstanbul’da ilk gazete: Takvim-i Vekâyi

Peki Babıali‘nin ilk gazetesi hangisiydi ve ne zaman, nasıl kurulmuştu?

Yıl  1831 idi…

Yenilikçi padişah II. Mahmud; ordu ve bürokrasi başta gelmek üzere, o deneme dek yapageldiği yenileştirme ve iyileştirme faaliyetlerinin arasına; içte ve dışta olup bitenler konusunda Osmanlı toplumunda kulaktan kulağa ulaşan söylentiler yerine, belli bir gerçeğe dayandırılmış haber verme ihtiyacından yola çıkarak, bir gazete yayımlanması düşüncesini kattı.

II. Mahmud’a göre; dünyada ve Memalik-i Osmaniye’de her gün olup bitenler, halka duyurulmalıydı. İlk Türk gazetesi “Takvim-i Vekâyi” işte bu düşünceden doğru. II. Mahmud, karşısına aldığı Sadrazam Reşad Mehmed Paşa’ya şunları söyledi:

“Bak Paşa, Takvim-i Vekâyi’nin ilk günkü sayısında bir ‘Mukaddime’ yazılsın. Yazılsın ve şöyle densin: ‘Son 20-30 yıl içinde olan nice olayları halkıma duyurmak için şahname yazarları, kalemi kuvvetli vak’anüvisler görevlendirildi. Velâkin olanlar bitenler ayrıntıları ile anlatılamadığından, insanlar, Devlet-i Âliye’nin en tabii iç ve dış işlerine akıl erdiremediler. Bununla kalmayıp, bir takım gizli anlamlar verir oldular. Çeşitli kötü ve yıkıcı söylentiler, iftiralar ortada kol gezerdi. İşte bu gazete, bütün bunlara son vermek, yersiz yanlış anlamaları ortadan kaldırmak için çıkmaktadır. Halkımız, ‘Takvim-i Vekâyi’yi okuyarak günlük olayları en doğru biçimiyle öğrenecektir.”

Takvim-i Vekâyi başlangıçta haftalık yayımlanıyordu

“Takvim-i Vekâyi”; Orta Avrupa’da ilk gazetelerin yayımlanışından 200 yılı aşkın bir süre sonra, ilk başlarda haftalık olarak yayımlanmaya başladı. Bugünkü Süleymaniye  Camii ile İstanbul Üniversitesi bahçesi arasındaki yolun üzerinde bulunan ve adına “Takvimhâne-i Âmire”  denilen, Kapucubaşı Musa Ağa’nın konağında çıkarılıyordu.

Gazetenin yayını ve yönetimi için, bir de Takvimhâne Nezareti  kurulmuş ve Nazırlığına da, eski vak’anüvislerden, bir zamanların Mekke Kadısı Seyit Mehmed Esad Efendi getirilmişti. Düzeltmenliğine Müderris Karsîzâde Cemal Efendi atanmıştı. Öteki  çalışanları da;  Seyit Nazif, Numan Mahir, Atıf Recai, Esad Saffet, Akifpaşazâde Nail, Yesari İzzet, Lebib ve Kemal efendilerdi…

İç olaylarla ilgili haberleri Babıali Kalemi kâtiplerinden Sarim Efendi, askerî işlerle ilgili olanlarını da Serasker maiyetinde Sait Bey devşiriyordu.

Takvim-i Vekâyi’nin ilk sayısı, 1831 yılı kasımında; sekiz sayfa metin, iki sayfa da mukaddime (önsöz) olarak çıkmıştı. Yazılar genelde altı bölümde toplanıyordu: Umur-u dahiliye (iç haberler), umur-u hariciye (dış haberler), mevad-ı askerîye (askeri konular), fünun (bilim), tevcihat-ı ilmîye (atamalar), ticaret ve es’ar (fiyatlar).

Takvim-i Vekâyi’nin ilk sayısı 5 bin adet basılmıştı. Devlet büyüklerine, ulemaya, yüksek düzeydeki memurlara, taşradaki eşrafa ve elçiliklere gönderilmişti.

Takvim-i Vekâyi’nin  “Umur-u dahiliye” (iç haberler) başlığı altında şu haberler yer almıştı:

  • Sultan Mahmud’un Çanakkale gezisi
  • Tatavla’da (İstanbul’da şimdiki Kurtuluş semti) nişan töreni
  • Şehzade Mecid Efendi’nin derse başlama töreni
  • Baruthaneye ait haber
  • Arnavutluk ayaklanması
  • Bir atama
  • Üsküdar’da padişahın huzurunda yapılan askerî törenler
  • Bağdat Valisi Davud Paşa’nın tutuklanması

II. Mahmut, Takvim-i Vekâyi’nin Osmanlı uyruğundaki azınlıkların diliyle de yayımlanması istedi. Bunun üzerine 1832 başlarından itibaren “Lırokır” adıyla Ermenice ve “Otumanikos Monitor” adıyla Rumca da yayımlanmaya başladı.

Ceride-i Havadis, bir diplomatik krizin eseriydi

Tam resmî sayılabilecek, Osmanlı devlet yöneticilerinin yayımlattığı Takvim-i Vekâyi’nin çıkışından dokuz yıl sonra, ilk özel Türk gazetesini bir İngiliz yurttaşı olan William Churchill yayımlıyordu: “Ceride-i Havadis”

20 yıldır İstanbul’da oturan; hem tüccarlık hem de İngiliz “Morning Herald” gazetesinin Türkiye muhabirliğini yapan William  Churchill, Defterhâne Çayırı’nda (Kadıköy’de şimdiki Kuşdili) avlanırken, o sırada koyun otlatmakta olan Defterhâne Yazıcısı Necati Efendi’nin küçük oğlunu kazayla vurup öldürür. Bunun üzerine Kadıköy Kadısı William  Churchill’i tutuklatır.

İngiliz Elçisi, Sadrazam Mehmet Emin Rauf Paşa’ya gelerek nota verir. İngiliz vatandaşı  William Churchill serbest bırakılır. Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Nâzım Akif Efendi görevinden azledilir. Özür dilemek için de William Churchill’e pırlantalı bir nişanla, 10 bin kantarlık zeytinyağı ihracat ayrıcalığı verilir. Bunların dışında bir de, padişahın fermanını taşıyan, Türkçe gazete çıkarma izni…

Churchill zeytinyağı ihracat hakkını 350 bin kuruşa bir Rus tüccara satar. Padişahın gazete çıkarma konusundaki özel iznine dayanarak; Dördüncü Vakıf Han’da kurduğu bir matbaada, 1 Ağustos 1840 tarihinde “Ceride-i Havâdis” adındaki gazetesini yayımlamaya başlar.

Churchill, gazetesinin kadrosunu ilk başta birkaç mürettip (dizgici) ve Takvimhâne baş çevirmeni Şeyhzâde Ahmed Nafiz Efendi’den oluşturmuştur. İlk üç gün hiç satamadığı gazetesini halka bedava dağıtır. Sonraki günlerde de okuyucu sayısı topu topu 150 kişi dolayındadır.

Dış haberlere ağırlık veren ilk Türkçe gazete

Churchill, üç yıl direndikten sonra kapatmak zorunda kaldığı Ceride Havâdis’i, padişahın huzuruna çıkıp devletten aldığı aylık 2 bin 500 kuruş yardımla tekrar yayımlamaya başlar.

Ceride-i Havâdis’in dış ülkelerde epeyce muhabiri vardır. O nedenle dış haberlere ağırlık verilmiştir. Gazetenin kadrosunda Sait Paşa, Şair Ali, Hafız Müşfik, Ahmet Zarifi, Mehmet Efendi, Emin Nüzhet, Siret, Süreyya ve Şair İsmet beyler bulunmaktadır.

O sıralarda patlayan Kırım Savaşı, gazetenin satışını artırdı. Ekler verildi ve özel sayılar çıkarıldı. Önceleri haftada bir, daha sonra da 10 günde bir  yayımlanır oldu. Yayın düzeni sık sık aksamaya başladı.

1864’te William Churchill ölünce oğlu Alfred Churchill Ceride-i Havadis’i kapattı ve yerine; ‘Ruzname-i Ceride-i Havâdis‘i  günlük olarak yayımlamaya başladı.

Üçüncü gazete  çıkıyor: Tercüman-ı Ahvâl

Tam da o sıralarda, Şinasi Efendi ve Agâh  Efendi’nin Tercüman-i Ahvâl’i yayın yaşamına atıldı. Bu, resmî olmayan ilk Türk  gazetesi idi.

O zamana kadar çıkan bu üç gazeteden Takvim-i Vekâyi hükûmetin ağzıydı, sahibi devletti.

Ceride-i Havâdis’i özel imtiyazlı bir İngiliz vatandaşı çıkarmaktaydı.

Tercüman-ı Ahvâl’in arkasından ise II. Abdülhamid iktidarında İstibdat Dönemi’nin başlayacağı 1876’ya kadar her yıl, yeni yeni gazeteler arka arkaya yayın yaşamına atılacaktı.

  • 1861’de Tasvir-i Efkâr
  • 1866’da Muhbir
  • 1869’da Basiret
  • 1872’de İbret

Agâh Efendi’nin Tercüman-ı Ahvâl‘inde 25 sayı çalışan Şinasi Efendi, oradan ayrılarak 27 Haziran 1862’de “Tasvir-i Efkâr” gazetesini çıkarmaya başladı. Haftada iki kez yayımlanan Tasvir-i Efkâr’ın fiyatı 1 kuruştu.

Şinasi Efendi bir süre sonra gazetesini Namık Kemal’e emanet ederek Fransa’ya gitti. Namık Kemal de onun ardından Paris’e kaçmak zorunda kalınca Tasvir-i Efkâr’ı bu kez Recaizâde Ekrem çıkarmaya başladı.

Şinasi Efendi 1869’da Avrupa’dan döndü: “Babıâli’nin karşısındaki köşede, boş binanın ilk katında matbaasını açtı. Cihangir’deki evine gitmeyip burada yatıp kalkmayı ve çalışmayı yeğliyordu. Eşinden ayrılmıştı. Yatak,  gündüz minder görevini görüyordu. Şinasi Efendi bu karanlık, havasız ve yarı izbe yerde durmadan çalışıyordu. Kimi zaman yazardı, kimi zaman matbaacı, dizgici, kimi zaman da harf kasalarını sırtlayıp taşıyan bir hamaldı.”

Birinci Meşrutiyet’e  Kadar Pek Gazete Çıktı, Battı…

William Churchill’in Ceride-i Havâdis’inde kâğıt hamallığı yapan, okuma-yazması olmayan Filip Efendi’nin sahipliğinde, Ali Suavi’nin yönetiminde çıkan “Muhbir” gazetesi, 31 Ağustos 1867 tarihinde yayımlanmaya başladı.

Gene aynı yıl, “Âyine-i Vatan” ve “Utarit” gazeteleri çıkmışsa da, kısa süre sonra kendilerini tasfiye edip ‘Muhbir‘e katıldılar.

Yayınıyla devlet yönetimini kızdıran Ali Suavi, bir akşam matbaadan alınıp Zaptiye Kapısı’na götürüldü. Tutuklandı ve bir sabah, bir alay zaptiyenin gözetiminde “İzmir” vapuruna bindirilip önce İzmit’e, oradan da Kastamonu’ya sürüldü.

Böylece Birinci Meşrutiyet dönemine, yani 1876’ya kadar pek çok gazete çıktı, battı. (journo.com.tr)

Editör: Haber Merkezi