BALIKESİR aylardır aynı konu üzerine konuşuyor, yorumlar yapıyor, çeşit çeşit senaryolar üretiyor. 
Dedikonun ise bini bir para.
Akla hayale gelmeyecek cinsten olduğu kadar, duyanların aklını alacak, küçük dilini yutturacak boyutta...
Bazen benim hakkımda kullanıldığı iddia edilen söylentiler kulağıma fısıldandığında; 
"Ulen ben neymişim de haberim yokmuş. Bunları benmi yapmışım" dedirtti. 
Lâf getirip taşıyanlara; 
"Kim söyledi bunu sana" diyorsun, ama karşılığında klişeleşmiş cevabı işitiyorsunuz: 
"Söylemem.  Adını verirsem ayıp kaçar. Sonra aramız açılır.." 
"Ulen mübarek adam,  böyle davranarak sen zaten  fitne-fesatın kralını yapıyor, nifak tohumu saçıyor, günaha giriyorsun" diyorum.
Desen ne olacak, anlamaz ki!
Anlayabilecek çapta olsa, yaptığı davranışa gıybet denildiğinin bilincinde olur.
Bilirsiniz, dinimizde gıybet en büyük günahlardan biridir. 
Tevbe etmesi de yok bunun. 
Herkesin anlayabileceği dilde hatırlatalım 'dedikodu'nun ne kadar illet birşey olduğunu. 
Günün birinde, "Falancanın boyu kısadır" diyen birine, Peygamber efendimiz, "Bu sözün denize atılsa, denizi kokutur"  diye buyurmuş. 
Anladınız herhalde ne demek istediğimiz.
Bu kadar yeter.
Nasıl olsa, kent olarak üstesinden gelemediğimiz tek hastalık(!) zaten dedikodu değil mi?
"Allah yardımcıları olsun" diyerek bırakalım onları kendileriyle başbaşa. 
Dönelim biz konumuza..
Konu malum. 
Oda seçimleri..
Yılın ilk ayı itibariyle kent gündemini meşgul eden sanayi ve ticaret odası seçimleri öncesi konuşulanları, yapılanları veya yapılmak istenenleri, yarışın hangi boyutlara taşınmak istendiğini birçoğumuz çok iyi biliyoruz, biliyorsunuz. 
Saygı duyulabilecek, hoşgörüyle karşılanabilecek şeyler değildi. 
Neyse ki, aklı selim kazandı.
Ortamın müthiş şekilde gergin olmasına karşın kalpler dışında kırılan-dökülen üzücü sahne yaşanmadı. 
Yaşandıysa bile, en azından ben görmedim, duymadım, bilmiyorum.
Gördüğüm, duyduğum ve bildiğim sizlerin bildikleriyle aynı. 
Yaşananlara farklı boyutuyla bakıyor, değerlendiriyorum.
Neden mi?
Kentin en önemli ve en önde gelen iki güçlü sivil toplum kuruluşunun seçimlerine iki adaylı gidilmesi demokrasinin güzelliğini birkez daha gösterdi, yaşattı bize. 
Oda seçimlerini bu yönüyle ele alıp kazançlı çıkanın Balıkesir olduğunu görmemiz, bilmemiz gerekiyor her şeyden önce. 
Zaten hep bu noktayı dikkate alıp, seçim öncesi de, sonrası da; 
"Bu seçimlerin kaybedeni olmayacak. Tek kazananı Balıkesir olacak" diye defalarca kez yazıp paylaştım, tarihe not düştüm. 
Kaybedenler hiç üzülmesin. Kazananlar zafer çığlıklıkları atmasın..
Zaten böylesine bir manzarada  yok ortada. 
Sadece üzerine vazife olmayanlar yaratma gayretinde böyle bir tabloyu.
Tırnaklarını birbirine sürtüp kentin sevilen sayılan ve saygın isimlerini birbirine düşürerek, kutuplar yaratmaya ve kavgadan beslenmeye çalışıyor. 
Bekledikleri, umdukları, hayal ettikleri yaklaşımı karşı taraftan bulamayınca da deyim yerindeyse kudurup, çıldıracak duruma geliyorlar. 
Geçmiş geçmişte kaldı. 
Alınacak dersleri yok mu? 
Elbette çok. 
Herkes alacak kendi payına düşen dersi. 
Bunun üzerine kafa yorup iyi çalışacak..
Çalışacak ki, Balıkesir'in yarınları daha iyi olacak. 
Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. 
Geçmişten dersimizi alacağız, geleceğe yön vereceğiz. 
Belki henüz farkında değil birçoğumuz, ama Balıkesir büyükşehir oldu.
Balıkesirspor 1. lige yükseldi. 
Bazılarımız kabullenmek istemesede odalardaki değişim kentte müthiş sinerji yarattı. 
Böyle bir ortamda, "senin kaşın kara, onunki beyaz" diyerek kimsenin birbiriyle uğraşacak ne zamanı ne de kaybedecek dakikası..
Diyeceğim şu; 
Son dönemde hep isimler üzerinden konuşulduğu ve bu isimler üzerinden senaryolar üretildiği için burada söylememde sakınca olmadığını sanıyorum.
Edip Uğur'u Rona Yırcalısı, Mahmut Yavuz'u Faruk Kulası, Tellioğlusu Ahmet Kulası, Recai Gürcan'ı İsmail Ok'u kıssadan hisse Adem'i Havvası.. 
Hepsi bu kent, bu il için ayrı bir değer, farklı bir renk..
Bizler renklerimizle, farklılıklarımızla güzeliz.. 
O zaman fazla söze ne hacet: 
Şehir büyük.. 
Size de yeter, bizede..
______________
___BİR SÖZ____
Dostluğun kolları birbirimizi dünyanın bir ucundan bir ucuna kucaklayabilecek kadar uzundur.
Motaigne