Hayatı tanımlarken ne derseniz odur.

Çünkü siz kendi hayatınızı tarif etmiş olursunuz.

Kesin olarak “hayat budur” demek hem bilimsel değildir hem de insan tecrübesini kabul etmemektir.

Konumuza uygun olarak ben de “sonu olmayan bir öğrenme yolculuğudur” diyorum.

Konumuz: Koçluk!

İnsanın mutlu, huzurlu ve dengede kalmasını desteklemek iddiasıyla ortaya çıkan koçlukta temel hedef; danışanların kişisel ve mesleki potansiyelini azami düzeye çıkararak yaratıcı düşünmeye sevk edecek süreçte onlarla ortak olmaktır.

Koç, yol gösterip mucizeler yaratan kişi değil; tam tersi bilgi ve tecrübeleriyle danışanına yol arkadaşlığı yapandır.

Hayatı “bitmeyen öğrenme yolculuğu” referansıyla ele alırsak koçluk çalışmalarını, azla yetinmeyip daha fazlasını hayatına katmak isteyenlere kapasitesini, kabiliyetlerinin sınırlarını hatırlatmak olarak da değerlendirebiliriz.

Kendi olanaklarını ve sınırlarını keşfeden kişiler tam donanımlı bir çalışma sisteminden faydalanabilir.

Popüler kültürün dayatmasıyla ülkemizde de koçluk yaygınlaştı.

Hatta “manevi koçluk” son dönemlerin popüler alanı haline geldi.

Bu arada “popüler kültürü” belli bir dönemde yaygın olan ve tüketilen kültür ögesi olarak ele alıyorum.

Çünkü koçluktan beklediği mucizeyi hayatına asla yansıtamayacağını idrak edenler pişmanlıkla eskisinden daha kötü bir hayata dönüyor.

Zira manevi koçluk kişilik durumuna ciddi zarar veren bir etkiye sahiptir.

Düşünsenize dini, ahlaki, manevi, kültürel dinamiklerle psikoloji, sosyoloji, iletişim gibi pozitif bilimlerin yöntemlerini de kullanarak bireysel ve toplumsal hayata anlam katma iddiasıyla birileri hayatınıza giriyor.

Kişi, eğitim yoluyla değişim ve dönüşüm dinamiklerini kullanma kapasitesine sahip değilse; manevi koçluk veren aradan çekilince ne hale gelir?

Hayal kırıklığı, iç kayması, bireysel ve toplumsal yaşamın sarsılması kaçınılmazdır.

EĞİTİMSİZ KOÇLAR

Gazeteciliğimin yanında hep ikinci, üçüncü kariyer için yatırım yaptım. 10’dan fazla uluslararası geçerliliğe sahip sertifikalı eğitimler aldım. Koçluk eğitimi de bunlar arasında.

Bu bilgiyi niye veriyorum?

Yazımın başında belirttiğim gibi hayatı tanımlarken kendi hayatımızdan yola çıkarız. Ben de koçluk eğitimini doğrudan birinin hayatını değiştirmek iddiasıyla kullanmadım. Çünkü benim eğitim ve ilgi alanım; iletişim bilimleri…

Gazetecilik, sözel iletişim, konuşma eğitimi, sunum teknikleri gibi becerilere yönelik.

İnsan hayatını doğrudan ilgilendiren konulara girmek için benim düşüncem psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji, felsefe, iletişim, metafizik alanlarda çoklu bilgilerle donanımlı olunması gerektiğini savunurum.

Kimseye “koçluk yapayım” diye teklifte bulunmadım.

Ancak koçluk eğitimimi uzmanlık alanlarımda kullanırken oldukça yararlandım.

Yetersiz ve eğitimsiz yaşam koçlarıyla ilgili duyduğum olumsuz olaylar yüzünden hayli soğudum da...

İşyerlerini karıştıran, çalışma barışını bozan, düzeni alt üst eden koçların yol açtığı skandallar arttıkça kişileri ve kurumları uyarma ihtiyacı duyuyorum.

Özellikle işletmelere koçluk yapma iddiasıyla gelen, görüntüde popüler kültürün ögelerini taşıdığı için etkileyen ama ardında kocaman boşluk bırakan eğitimsiz koçlardan kaçının!

Eğitimsiz koçlar; Kişilere manevi çöküntü veriyor, kurumlarda çalışanlar arasında düşmanlık üretiyor, sonuçta üretim kaybına yol açıyor.

Boş iltifatlarla patronların gözüne giren bu tipler, çalışanları işe yaramaz gösterip gözden düşürerek tek adam olmayı hedefliyor.

Koçluk adı gibi havalı… Eğer patron da eğitimsizse koçları gözlerinde aşırı büyütüp nasıl çalıştıklarını, ne beklemesi gerektiğini bilmediği için onlara teslim oluyor. Bu tiplerin beklediği tam da bu ortam. Patronlar durumu fark ettiğinde iş işten geçmiş oluyor. Çalışma barışını yeniden tesis etmek mümkün olmuyor.

Yazdıklarım “eğitimsiz, verimsiz, bilgisiz” sadece parayla sertifika almış yetersiz koçlar içindi. Yoksa koçluk kurumunun toptan yanlış olduğunu savunmuyorum.

Amacım soytarılarla mesleğin hakkını verenlerin ayırt edilmesine dikkat çekmekti.