aynı sözcüklerle farklı dilleri konuşuyor insanlar.

birbirini anlamaktan uzak.

çıkarları çatışıyor boyuna.

farklılıkları bir çarkın dişleri gibi algılayamıyor.

Allah'ı ilan,
Hz. Muhammed'i Allah'ın kulu ve resulü bilmek yetmiyor kardeş olmalarına
.

daha geçerli kriterler var "öteki"nin varlığından hoşnut olmak için.

milliyet, ten rengi, dil, hatta banka hesapları...

anahtarı kaybettiği yerde değil de ışık var diye kapının eşiğinde arayan Nasrettin Hoca'ya benziyor halleri.

mutluluğu; hırs, tamah, kin, nefret, haset,
öfke taşlarıyla döşenmiş patikada arıyor.

hazan yaprakları serilmiş yoluna. altın sanıyor.



böyle diyor şair Nurullah Genç bir yazısında..

bana göreyse "ölümsüz" zannediyor kimi insan kendini.

bu sebeple, şeytanın yemi olan kin ve nefretle besleniyor.

onu vicdanından söküp attığında, kendisinin de yok olacağını sanıyor.

ne kadar ahmakça değil mi!

hayatımın en büyük zaafı, hiçbir zaman, hiç kimseye nefret duymamış olmam olacak.



bizim Kamil'in;

"abi seni ne kadar çok sevdiğimi bilirsin.

en azılı düşmanlarından bile nefret etmezsin.

kimseye kin beslemezsin.

seni ve inananları küçümseyen,

alaya alan ve hakaret eden düşmanlarına bile acıdığını biliyorum.

onlara sevgi ile yaklaştığını da...

ama

seni öldürmeye kalkışan bir kuş sürüsünü

hala nasıl sevebildiğini hiç anlamıyorum
."

dediği gibi,

öylesine kıymet bilmez bir yaşam sürdüm ki

ben Yaradan affına

ve

kendi kendimin merhametine muhtaç iken

başkalarıyla bir olup

yüreğimde başkalarına karşı kin ve nefret besleyemem
.

ben benimkilerle nasıl zor baş edebildiğimi, iyi bilirim...

tekrar edeyim

ve size hararetle hatırlatayım;

haset, kin ve nefret şeytanın yemidir.
...

ifadelerini içeren bayram mesajını gönderen kıymetli kardeşim,

senin de Ramazan Bayramın kutlu olsun.

Allah bizleri bir sonraki Ramazan'a da kavuştursun..




o değil de
yazıya bir görsel ararken aşağıda gördüğünüz fotoğraf karesi çıktı karşıma.


eskilerde bayramın geldiğini
Anafartalar Caddesi üzerinde kurulan bu tezgahlardan anlardık.


sağlı-sollu açılan tezgahlardaki karpostalların her biri
şehrin simgeleşen güzelliklerini yansıtırdı.

şimdiyse
karpostal ve satıcıları kalmadığı gibi
arkalarına not düşüp 
xeşe-dosta ve yurtdışındaki hısım akrabalara 
hasret gidersinler diye gönderdiğimiz
o doğal ve tarihi güzelliklerin bir çoğu
özellikle 80'li yıllardan sonra
şehrin imarı da emanı da sarsılınca kaybolup gitti!

bayram bayram bozmayalım moralimizi.

o vakit gökten üç elma düşsün,
yüreğindeki güzellikleri tomurcuğa dönüştürmeyi akıl edenlerin başına!

herkese iyi bayramlar...

Bayram Karti

Selâmetle..

#Balıkesir #KendimeNotlar #RamazanDemir