Hayat, elimizdeki küçük şeyleri görebildiğimiz kadar büyük; değerini bilebildiğimiz kadar anlamlı...
Geçenlerde yazdığım bir yazıya rahmetli babamın arkadaşı değerli abim Hüseyin Yörükoğlu bir yorum yazmıştı.
Yorumunda babamla yaşadığı çocukluk anısından bahsetmişti.
İlgimi çekmişti okuyunca...
O günlerin yaşam biçimini göstermesi bakımından anlamlıydı.
Şöyleydi anı:
“Rahmetli baban mesai arkadaşlarıyla panayır yeri altındaki salın yakınında ormandan izinsiz odun getirenleri yakalamak için pusu kurmuş bekliyorlardı.
Ben de ormandan gelen abimi sal ile karşıya geçerek haberdar etmek için yanlarından geçer iken, baban ‘Dur bakalım nereye gidiyorsun’ diyerek durdurduğunda,
‘Abimin düğünde kesmek için Kayıkçı köyünden babam koyun almış onu almaya gidiyorum’ diyerek,
Kendilerini aldatıp, eşek ile odun getiren abimi Buzağlık salına yönlendirmiştim çocukluğumda.”
Hüseyin Abi’nin anısı sanki bir film sahnesinden alınmış gibiydi…
O sahnede her şey bir aradaydı.
Eşek; köy yaşamının olmazsa olmazıydı.
Odun; köylünün geçim kaynağıydı ama izinsiz almak da suçtu.
Sal; yaz-kış karşı kıyıya yük ve insan taşıyordu.
Mekânın canlılığı,
Salın varlığı,
Kurulan pusu,
Yaşanan gerilim,
Çocukluk kurnazlığı,
Abiye duyulan sadakat,
Hepsi aynı anda vardı.
Üstelik “Kayıkçı köyünden babam koyun almış” bahanesi, köy düğünlerine dair bir ayrıntı sunuyordu.
Tüm bu detaylar, sadece bir çocukluk anısını değil;
Dönemin köy hayatını,
Geçim sıkıntısını,
Zorluklarla dolu bir hayatı yansıtıyordu.
Hüseyin Abi’nin o davranışı sadece bir çocuğun kurnazlığı değildi…
Aynı zamanda ailesine, yaşadığı köy toplumuna duyduğu bağlılığın da göstergesiydi.
Şimdi düşünüyorum da…
O günlerin yokluklarla, zorlukla örülü yaşamı, bize bugünkü imkânların değerini hatırlatıyor.
Bugün her şey elimizin altında…
Ama çoğu zaman bir eşeğin, bir odun yığınının ya da salın kıyıya varışının hissettirdiği mutluluğu yaşayamıyoruz.
Emek harcayarak kazanılanların ne anlama geldiğini,
Elimizdekilere şükretmenin ne kadar kıymetli olduğunu bilmiyoruz.
Hüseyin Abi’nin anısı bana şunu hissettiriyor:
Hayat, elimizdeki küçük şeyleri görebildiğimiz kadar büyük; değerini bilebildiğimiz kadar anlamlı...