"Ne oluyoruz Allah’ım, bu kez fena yakalandık” diye mırıldanırken, arkasından daha büyük bir melanet (!) ile karşılaşınca kendi derdimi unuttum!

  • Bir süredir kendimi adeta Corona benzeri bir vakayla cebelleşirken buldum. Ama bu kez öncekilerden farklı bir şey vardı. Ayak tırnağından baştaki saç teline kadar ızdırap. Neydi o acılar aman Yarabbim... Sanki bu kez nazara geldik! Neyse ki işinin ehli hekimlerimiz sayesinde şimdi zımba gibiyim, çok şükür.

İlk belirtilerle apar topar Balıkesir Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne gittiğimde, kendimi adeta özel bir hastaneden daha iyi bir ortamda ve güvende hissettim.

Bizimkiler girişteki ufak tefek aksaklıklardan yakınsa da, gerek tıbbi tahlillerin yapıldığı alanlarda çalışan sağlık emekçileri, gerekse Acil Tıp Uzmanlarımızın ilgi ve donanımı gerçekten yürek ısıtıcıydı.

İlk dakikalarda “ne oluyoruz Allah’ım, bu kez fena yakalandık” diye mırıldanırken, sihirli bir el değmiş gibi ayağa kalktım. Allah hepsinden razı olsun.

İnsan yatmak zorunda kaldığında düşünmeye, empati kurmaya daha çok zaman buluyor. Eskiden hekimlere ve nitelikli sağlık hizmetine ulaşmak bu kadar kolay değildi. Bugün en mütevazı devlet hastanemiz bile birçok özel hastaneden daha nitelikli hizmet sunuyor. Cebinizde kaç para olduğuna ya da kimliğinize bakmıyorlar bu hizmeti verirken.

Elbette sistemin eksikleri var. Özellikle randevusuz gelen yaşlılar konusunda biraz daha merhametli olunmalı. Tıbbi sekreterlerle hekimler empati kurabilmeli bu durumlarda. Ve bazı makam sahipleri koltuktan güç almak yerine, görevine odaklansa, “Allah sağlık sistemimizi nazardan saklasın” demek hiç de abartılı olmaz.

Bu arada, iyi ki varsın Serkan Enön hocam... Ta oralardan buraya nefesim oluyorsun. Allah sayılarınızı çoğaltsın.

O değil de, yazıya başladığımda bambaşka bir konuya değinmek istiyordum aslında.

Bugüne değin birçok arkadaştan işittim ama abarttıklarını düşünüyordum.

Meğerse haklılarmış!

Mesele şu.

Evde nekahat halindeyim. İsteyerek olmasa da gündüz kuşağı programlarına maruz kaldım. İlk günler “Kapat şunu Allah aşkına” diye hanımla tartıştım. Sonra pes ettim. “Bakalım neler konuşuluyor?” diye izlemeye başladım.

Sonuç, tam bir akıl tutulması!

86 milyonluk ülkede yaşanan istisna meseleleri bu programlarda abuk sabuk olaylarla resmediliyor. Ekrana kilitlenmiş milyonlar, adeta afyonlanmış gibi izliyor.

Belki içlerinde iyi niyetle yapılan işler de vardır, ama birkaç gün izledikten sonra “Dallas bile bunların yanında aile dizisi kalır” dedim.

Aile yılı ilan edilen bir ülkede, televizyonların bu kuşağı yeniden gözden geçirmesi şart. Evet, “Kumanda elinde, izleme” diyebilirsiniz. Ama gördüğünüz gibi bazen izlemek zorunda da kalabiliyor insan...

Rabbim hepinizin ruhunu da bedenini de sağlıklı kılsın. Güzel ve huzurlu bir hafta sonu diliyorum.

Selametle..

#08Kasım #RamazanDemir #KendimeNotlar