Ortaokul ve lise yıllarımda okuduğum çeşitli kitaplarda, çocukların oynadığı boş arsaların hızla beton binalarla dolduğu anlatılırdı.

Çocukların oyun alanlarının hızla yok olduğundan söz edilirdi.

Bu kasabanın çocukları için sorun yoktu o yıllar.

Gelen tehlikenin daha farkında değildik.

Nasıl olsa sokaklarımızda her yer boş arsaydı.

Oyun alanlarımız yönünden sıkıntımız yoktu, gayet rahattık.

Mahalleler arası maç yapmaya gider, her mahallede top oynayabileceğimiz geniş bir saha mutlaka bulurduk.

Her yer yeşillik, her yer ağaçlık, her yer bizimdi…

Okuduklarımı bu nedenle pek önemsemez, kulak arkası eder ne dediğini ne anlatmak istediğini de pek anlamazdım.

Ve zaman hızla geçti…

O yıllar okumakla anlamadığım pek çok şeyi hayat bana yaşayarak öğretti.

Şimdi bakıyorum da sokaklarımızda çocuklarımızın oyun alanları olan boş arsalar, hızla kocaman binalarla doluyor.

Kurumuş, sararmış otlarla dolu arsalar, aynı hızla betonlaşıyor.

Ben elli yıl öncesinin Susurluk’unu arıyorum…

Kırk yıl öncesinden geriye ne kaldı diye bakıyorum sokaklara.

Eskilerden bir şey görsem bir anı canlanıyor gözümde.

Bu anıları yaşamak istiyorum.

Ama yok…

Hiçbir iz kalmadı geçmişten neredeyse…

Top oynadığımız o boş arsalar şimdi irili ufaklı binalarla doldu.

Eski evler yıkıldı, yerine beşer katlı apartmanlar dikildi.

Duygu sömürüsü yapmak amacında değilim.

Bunlar hayatın gerçekleri.

Arsaları kat karşılığı vermek karlı bir iş.

Benim de arsam olsa ben de kat karşılığı verirdim.

Buna yapacak bir şey yok.

Müteahhitleri de anlıyorum.

Onlar için boş arsa demek, kazanılacak para demek.

Onlar boş arsalara, eski binalara baktıklarında, yapacakları katların, satacakları dairelerin hesabını yapıyorlar.

Onlar o boş arsalara baktıklarında, -yüzde kaça anlaşırım- diye düşünüyorlar.

Ama ben o boş arsalara baktığımda, gittikçe kuruyan bir Susurluk’un izlerine rastlıyorum…

Çam Yeşili” nin yerini, hızla “Beton Grisi” nin aldığını görüyorum.

Geçmişin izlerinin birer birer silindiğini fark ediyorum.

Çocukluk anılarımızın kaybolduğunu hissediyorum.

Şimdi Askeriye’nin bırakıp gittiği yerlere bakıyorum da…

Geniş arazilerin, çam ağaçlarının, çimenlerin, yeşilliklerin üzerine…

Kocaman beton binalar dikiliyor.

Ve böylece…

Geçmişin aklımda kalan son izleri de siliniyor…