Bakıyorsunuz…

Okuyorsunuz…

Dinliyorsunuz…

İzliyorsunuz…

Hayır olmaz diyorsunuz, bu kadar da olmaz, imkansız diyorsunuz.

Düşünüyorsunuz, beyniniz çatlıyor gibi oluyor, anlamaya-idrak etmeye çalışıyorsunuz…

Sigortanız atacak gibi oluyor.

Nasıl diyorsunuz, nasıl ama nasıl bu cümleler çıkabilir bu isimlerden…

Yanlıştır, olmaz, olamaz, bu kadar da “aklı” kaybedemezler diyorsunuz…

Ama gördüğümüzün gerçek olduğunu anlıyorsunuz kabullenmek istemeseniz de…

E nereye kadar seviye?..

Sevmeyiz yabancı kelimeleri kullanmayı ama bugün başlığımızı İngilizce koyduk.

Seviye sıfırdan da indi, sıfırın altına girdik çoktan.

Dahası ne diyorsunuz, bundan sonra ne denilebilir diyorsunuz, ötesi var mı acaba diyorsunuz….

Korkulu soruların hepsi doğru çıkıyor, gün geçmiyor ki bir başka ses bir başka rekor kırmasın…

Rekorlar kırılıyor.

Akıl kırılıyor, kırılan aklın kırıntıları havada uçuşuyor, akıldan eser kalmıyor.

Yerel seçimleri “dünya savaşı” haline getirmek ancak bize özgü bir “saçmalık” olabilirdi, şüphesiz gurur duymalıyız!!

Biri ne demişti; “Rabbimin izniyle analarını belleyeceğiz.”

Kozan’a belediye başkanı seçildi ama hevesi kursağında kaldı, YSK, “belediye başkanı seçilme yeterliliğine sahip değilsin” dedi, mazbatayı aldı, ikinci en çok oy alana verdi.

Sonra; bu satırların yazıldığı an itibariyle mazbatasını halen alamayan İmamoğlu, belediye başkanı olarak koltuğuna oturamadığından; şu an koltukta “başkan” olarak oturmaya devam eden Mevlüt Uysal’ı duyuyorsunuz.

Diyor ki:

“Soyadından Ak Parti’ye oy verdiği anlaşılanların kaydı silinmiş” diyor.

Yanlış mı duydum diyorsunuz, bir daha bakıyorsunuz, aynı.

Bir daha… Aynı. Bir daha… Aynı…

Ankara Hukuk’a girdiğim 1988’de, Mevlüt Uysal mezun olmuş İstanbul Hukuk’tan.

Bırakın Hukuk mezunu olmasını, bırakın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasını, bırakın siyasetin içinde olan bir isim olmasını…

Her şeyi bir kenara bırakın…

En cahil, en eline kitap almamış biri bile böyle bir cümle sarfedebilir mi bunu düşünün.

Sanmıyoruz.

Bu cümlenin izah edilecek, akılla biraraya getirilebilecek bir zerre tutar tarafı olmadığı kesin ama bir kesinlik daha var. Sayın Uysal, sarfettiği bu cümleyle sadece Türk siyasi tarihine değil, artık dünya siyaset tarihine de geçmiştir.

Not alın; böyle bir cümle bugüne kadar duyulmamıştı, bir daha da bu kadar kimse dip yapamaz; 2019’da, “Dünya Tüm Zamanlar Rekoru” da Uysal sayesinde bizdedir.

Sonra İmamoğlu sitem etti ya bazı medya kuruluşlarına ve sahiplerine…. Sanki o medya kuruluşlarının kendi savunma mekanizmaları yok da Sayın Ömer Çelik açıklama yaptı birkaç kez ve en son dedi ki; “medya sahiplerini tehdit, nefret suçuna girer”

Haklısınız tehdit nefret suçuna girebilir de İmamoğlu’nun “sitem ve tespit” dolu söyleminden “tehdit” noktasına nasıl gelebildiniz?..

Sitemle tehdit arasında uçurum kadar fark var ama siyaseten işe gelen tarafı cımbızla almak, işe gelen şekilde yorumlamak ve çekiştirmek ne de kolay işte.

Türk siyaset sahnesinde dipsel anlamda kendi rekorumuzu gün be gün egale ediyorduk.

Artık Uysal sayesinde “dünya tarihindeyiz”. Seviye sıfırın altına indi, level below zero oldu.

Bilim, karadeliği bile fotoğrafladı ama bizdeki bu “soyadı” olayını çözebilecek mi?

Merakla bekliyoruz.