Balıkesir Milletvekili Avukat Namık Havutça, bu önemli sorun araştırılsın ve gerekli önlemler alınsın diyen konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıdı. 
“Son yıllarda gündeme getirilen şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili yanlış politikaların sonucunda, nişasta bazlı şekerin (glükoz ya da glukoz)  şurubu gibi insan sağlığını etkileyen, hatta kansere neden olan bu yüksek yoğunluklu tatlandırıcı pazarının ülkemizde arttırılması hedeflenmektedir” diyen Havutça, “bu durum 80 milyonluk Türkiye’yi bekleyen büyük tehlike” ifadelerine yer verdi. 
“Toplum ve insan sağlığı açısından önemli olan bu konunun araştırılarak tespitlerin yapılması, gerekli önlemlerin alınması, yaşanan sorunların çözümü ve geleceğimiz olan çocuklarımızın ve de halkın sağlığı başta olmak üzere, köylümüzün, çiftçimizin, hayvancımızın korunması adına gerekli adımların bir an önce atılması için ülkemiz adına stratejik önemi olan şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonucu önü açılacak nişasta bazlı fruktoz ve glukoz şurubunun yaratacağı büyük tehlikenin kapsamlı bir şekilde araştırılması için, Türkiye Büyük Millet Meclisine araştırma önergesi veren Havutça, gerekçesinde şu ifadelere yer verdi;
“Son yıllarda gündeme getirilen şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili yanlış politikaların sonucunda, nişasta bazlı şekerin (glükoz ya da glukoz)  şurubu gibi insan sağlığını etkileyen, hatta kansere neden olan bu yüksek yoğunluklu tatlandırıcı pazarının ülkemizde arttırılması hedeflenmektedir. 
 
Glikoz (glükoz ya da glukoz)  şurubu, bir diğer adıyla mısır şurubu, mısır nişastasından üretilen bu şeker türü normal bir şekerden çok daha tatlı olduğu ve daha ucuza mal edildiği için ekonomik bir ürün olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu ürünün yediğimiz gıdalarda kullanılıp kullanılmadığını anlamak insan için imkânsızdır. Tadı anlaşamayacak kadar şekere benzer ve ancak aldığınız gıdanın içindekiler kısmında yazıyorsa ve kısaltmalarını biliyorsanız ancak o zaman içinde olduğunu anlayabilirsiniz.
Bilimsel verilere göre glikoz şurubu vücuda alındığı taktirde ön etki olarak vücudunuzun şeker dengesini alt üst eder, hormonal sistemlerinizi bozar ve uzun vadede kansere sebep olur. Glikoz şurubunun kanserli hücreleri beslediği ortaya çıkartılmıştır. 
Bir bilim insanı şu ifadelere yer veriyor, “Bu bizim için çok tehlikelidir. Özellikle karaciğer aracılığıyla yağ sentezine katılarak önemli damar ya da kalp hastalıklarına neden olmaktadır. Hatta son yıllarda yapılan çalışmalarda kansorejik etkilerinin de olduğu görülmüştür.  Ayrıca tip 2 diyabet hastalığının oluşmasında da etkisi vardır. Tip 2 diyabetle birlikte kalp damar hatta kansere kadar gidebilecek hastalıklar ile böbrek yetmezliği, görme bozukluğu otaya çıkabilir. Bunun için gıdaları tüketirken içeriklerine çok dikkat etmemiz lazım. Raftan alınan gıdaların içeriklerini okuyup böyle bir tatlandırıcı konduysa çocuklarımızı ve kendimizi uzak tutmamız gerekir.” demiştir. 
Elde edilen veriler ışığında, normal bir glukoz şuruba göre 2 kat daha tatlı olan fruktoz şurubu vücuda alındığı andan itibaren şeker oranına alt üst ettiği, hormonal sistemin bozulmasında ve şeker hastalığı oluşmasının en büyük etkenlerinden biri olduğu saptanmıştır.
Aşırı şeker yüklenmesinden dolayı karaciğer büyümesine neden olan fruktoz şurubu kanserli hücreleri beslediği ortaya çıkarılmıştır.
Bakır minareli başta olmak üzere birçok mineral üzerinde olumsuz etkisi olan fruktoz şurubu yağ olarak depolandığı için kilo alma sorunu ortaya çıkarmaktadır. Buda doğal olarak obozite oranlarını oldukça yükseltmektedir.
Bunun gibi birçok zararı olan nişasta bazlı zehir olarak adlandırılan bu şekerlerin dünyanın gelişmiş ülkelerinde yasaklanmasına rağmen dünyanın en büyük pancar üreticilerinden olan Türkiye’de neden halen tüketildiği ve bilinçli sayılabilecek Sağlık Yöneticilerine rağmen neden göz göre göre tüketilmesine müsaade edildiği akla ve mantığa uymamaktadır.  
Bisküvi, kek, baklava, çikolata hatta gazlı içeceklerde kullanımına sık sık rastlanan ‘nişasta bazlı şekerlerin’ (früktoz) kansere yol açtığı iddiaları bilim insanlarının belki de gıda terörü başlığı altında yapıkları incelemelerin en üst sırasında yer alıyor.
Mısır şurubu şişmanlık, hipertansiyon, şeker hastalığı, gut, karaciğer sirozu ve depresyon gibi hastalıkların ana nedeni olarak gösterilmektedir.
Devlet kontrol etmeli, kotaları azaltmalı. Okul kantinlerine de denetim getirilmelidir. Kola yerine ayran, süt olmalı. Kek, çikolata, gofret yerine meyveler satılmalı.                 
Nişasta bazlı şeker mısırdan elde edildiği için kotasının artırılması şeker pancarından üretilen şekerin ve dolayısıyla şeker pancarı üretiminin azalması anlamına geliyor. Şeker pancarının üretiminin azalması ise hem köylüler hem de şeker fabrikalarında çalışan işçilerin kaybı demek. İnsan sağlığı başta olmak üzere hayvancılığı, tarımı, ekonomiyi etkileyecek olan şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle nişasta bazlı mısır şurubunun önün açılması ülkemizin ve milletimizin ulusal çıkarlarına büyük oranda zarar verecektir.
Toplum ve insan sağlığı açısından önemli olan bu konunun araştırılarak tespitlerin yapılması, gerekli önlemlerin alınması, yaşanan sorunların çözümü ve geleceğimiz olan çocuklarımızın ve de halkın sağlığı başta olmak üzere, köylümüzün, çiftçimizin, hayvancımızın korunması adına gerekli adımların bir an atılması için ülkemiz adına stratejik önemi olan şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonucu önü açılacak nişasta bazlı fruktoz ve glukoz şurubunun yaratacağı büyük tehlikenin kapsamlı bir şekilde araştırılması için, “Meclis Araştırması” açılmasını arz ve talep ederiz.”
Editör: Haber Merkezi