Türkiye, 1990'ların sonunda  yalnızca Kardak Krizi, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in "1998'de AB'ye tam üye olacağız" vaatleri, Tarkan'ın 3,5 milyon satan "Ölürüm Sana" albümü ve 28 Şubat süreciyle değil yeni bir ekonomik terimle de tanıştı: Saadet Zinciri

Nasıl bir dolandırıcılığının içine girdiklerinden habersiz yüzlerce kişinin büyük bir çoşkuyla  hep bir ağızdan "Hey, hey, hey" diye bağırdığı partilerle magazin ve haber bültenlerini süsleyen saadet zinciri furyası, Kenan Şeranoğlu ismiyle hayatımıza girmişti.

Almanya'da 23 yıl yaşadıktan sonra 1990'ların ortasında Türkiye'ye dönen Şeranoğlu, 26 ülkede faaliyet gösteren "Titan" sisteminin Türkiye'deki direktörlüğünü almış, babası ve yakın çevresiyle birlikte bu sisteme üye toplamaya başlamışlardı. Titan topluluğuna girmek isteyen herkes, ortada yatırım yapılacak hiçbir şey olmamasına rağmen 2 bin 400 mark ödemeye razı oluyordu. Ve elbette ki sistemdekiler, üye yaptıkları her kişi için komisyon alıyor, verdikleri parayı katlıyorlardı.

Şeranoğlu ve ekibi bu şekilde 30 binin üzerinde insana ulaştı. Sarı renkte bir Lamborgini dahil 11 adet lüks otomobil, bugünkü değeri 1 milyon euroya ulaşan saatler Şeranoğlu'nun o dönemki mal varlığının yalnızca bir kısmıydı. 1997'nin sonuna doğru Titan'ın giderek medyada yer bulmasının ardından Şeranoğlu'nun 1998'deki çok konuşulan doğumgünü partisi sistemin sonunu getirdi.

143 kişinin şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Şeranoğlu'nun 16 bin kişiyi dolandırdığı ortaya çıktı. 4,5 milyon lira değerindeki yolsuzluk nedeniyle yargılanan Şeranoğlu, babası ve ortakları 25'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 10 yıl hapis yatan dolandırıcılar 2008'deki af sonrası şartlı salıverme ile tahliye oldu.

Geçen yıl Hürriyet'e bir röportaj veren Şeranoğlu, düzenli aylık gelirinin olmadığını, kirasını kız arkadaşının ödediğini ve yaptığı iş başvurularının kabul edilmediğini söylemişti.

MEVZU YALNIZCA KOLAY PARA KAZANMA İSTEĞİ DEĞİL

Peki normal şartlarda "ibretlik" bir öykü olması gereken saadet zinciri sisteminin hâlâ varlığını sürdürmesinin nedeni ne olabilir?

Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi, davranışsal iktisat ve finansal okuryazarlık uzmanı Doç. Dr. Devrim Dumludağ'a göre bu duruma neden olan etkenler yalnızca  "kolay para kazanma isteği" ile sınırlandırılmamalı ve arka plan iyi analiz edilmeli.

Dumludağ'ın açıkladığı dört nedenden ilki finansal okuryazarlık seviyesinin düşük olması.

Saadet zincirleriyle büyük zarara uğrayanların genellikle finansal piyasaların işleyişi ve yatırım araçları hakkında temel bilgiye sahip olmadığını söyleyen Dumludağ, " Varlık piyasalarında yüksek kazanç için yüksek risk almak gerekir. Bu temel kural yatırımcının her zaman aklında tuttuğu bir uyarı sinyalidir. Piramit satış sistemlerinde ise yüksek kar elde etme durumunun sıfır risk (veya minimum risk) altında gerçekleşeceği bilgisi verilir (veya kişiler buna ikna edilmeye çalışılır). Bu teorik ve pratik olarak mümkün olmayan bir durumdur. Mümkün olmamasının temel sebebi, sistemin sürdürülebilir olmamasıdır" diyor. 

ÖNCE BİR YAKININIZ GİRİYOR, O HERKESİ YAKIYOR!

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi'ne göre katılımcıların sisteme yeni üyeler sağlaması, onların da yeni kişiler bulması sürdürülebilir olmadığı gibi sisteme geç girenler her zaman dezavantajlı konumda oluyor.

Sistemin başarısızlığına ikinci bir neden olarak müşterilerin paralarını teslim ettikleri yatırımcıları yeteri kadar takip etmemesini gösteren Dumludağ, “sofistike müşteriler” olarak adlandırılan, sıradan bir vatandaşa göre finansal okuryazarlık becerisi yüksek eğitimli insanlar bile mağdur olmaktan kurtulamayabiliyor.

Dumludağ'ın işaret ettiği üçüncü nedeni ise dünyada ve Türkiye'de giderek büyüyen gelir dağılımı adaletsizliği, eşitsizlik ve işsizlik gibi faktörler:

"Örneğin Çin Halk Cumhuriyeti’nde saadet zincirlerine en çok katılım gösterenlerin, işsizler, üniversite öğrencileri, yeni mezunlar ve gelir seviyesi düşük bireyler olduğu gözlenmiştir. Bireyler üzerindeki yıkıcı etkisi ile mücadele amacıyla Çin’de 2005 ve 2015 yılları arasında 21 binden fazla piramit satış zinciri kapatılmış durumda. Türkiye’de de benzer uygulamalar mevcut."

Bir insanı saadet zincirine ikna edebilecek dördüncü ve son neden ise yakın çevresi. "Tanımadığınız birinin size piramit satışı teklif etmesi ile, bir yakınınızın veya bir tanıdığınızın teklifi aynı etkiyi yaratmaz" diyen Dumludağ'a göre güven ve referans etkisinin büyük önem taşıdığı toplumlarda art niyetli olmayan yönlendirmeler bile istenmeyen olumsuz sonuçlara neden olabiliyor. 

TİTANLARDAN DERS ALINMADI

Titan saadet zincirinin insanlara yıldırım hızıyla kazandırıp, aynı hızda ve hatta katlayarak kaybettirdiği yıllardan bu yana 20 yıl geçti ancak sistem, farklı isimlerle hâlâ gündemde.   

Ocak 2017'de İzmir'de kurulan Epitelyum adlı reklamcılık şirketinin 600 günde yüzde 600 kazanç ve otomobil vaadiyle 30 bin kişiyi kandırması, dijital para üzerine kurulu Coinspace'in yeni üye kazandırdıkça kazandırma politikasıyla 300 dolar ila 24 bin euro arası para ödeyen 24 bin üyeyi dolandırdığının ortaya çıkmasının ardından Çiftlik Bank dolandırıcılığı patlamıştı. 

Adının aksine ortada ne bir çiftliğin ne de bir bankanın olduğu Çiftlik Bank, 200 bin lira yatırana 50 bin lira kazanç vadeden ve karşılığında sanal çiftlik hayvanları satan KKTC merkezli bir oyundu! Binlerce kişi kısa yoldan köşeyi dönmek isterken milyonlarca lirasını ÇiftlikBank'ta batırıyordu..

PİRAMİT SİSTEMİNİN DOĞUŞU

Ponzi Şeması ya da Ponzi Oyunu olarak da bilinen piramit sistemi ilk olarak 1920'da Charles Ponzi tarafından uygulandı.

 1882'de İtalya'nın Parma kentinde doğan Ponzi, ABD'ye taşındıktan 17 yıl sonra 1920'de Securities Exchange Company"  adlı bir şirket kurmuş ve müşterilerine 45 günde yüzde 50, 90 günde yüzde 100 kazanç vadetmişti.

İtalyan "iş adamı", bunun için ise İspanyol pesosunun resmi piyasa ile serbest piyasa arasındaki fiyat farkını kullandığını ve serbest piyasada ucuza aldığı pesoyla Uluslararası Posta Birliği Kuponu aldığını söylüyordu. Dediğine göre bu kuponlar daha sonra yüksek resmi kurdan ABD dolarına çevriliyordu.

Böylelikle 100 dolar yatıran birinin parasını 150 dolar olarak geri alması için Ponzi'nin 45 gün içerisinde iki kişiden daha 100'er dolar daha alması, sonrasında bu kişilerin de parasının ödenmesi için her biri 100 dolar ödemeye istekli dört kişi daha bulması gerekiyordu. Sistem bu şekilde binlerce kişinin dahil olduğu bir piramide dönüşüyordu.

Ponzi'nin bu planı 1920 yılı sona ermeden 15 milyon doları aştı. Ancak Boston merkezli bir gazetenin sistemin işleyişindeki sıkıntılar hakkında yayınladığı makalenin ardından endişeler de peşi sıra geldi.

KUPON BİR YALANDI

Posta kuponları üzerinden kâr ettiklerini zanneden yatırımcılardan gelen nakit girişi bir anda kesildi. Başlatılan soruşturma kapsamında Ponzi'nin 7 milyon dolarlık borç ve 4 milyon dolarlık varlıkla iflas ettiği ortaya çıktı.

Yatırımcılar, posta pulları üzerinden kâr elde ettiklerini zannederken Charles Ponzi’nin bahsettiği pulların getirisi altı yılda ancak 500 bin dolara ulaşabiliyordu ve Ponzi, onca ay yalnızca A kişisinden aldığını B kişisine veriyor, iki kişiden de aldığı komisyonla zengin oluyordu.

Hakkındaki suçlamalar nedeniyle üç buçuk yıl hapis yatan Ponzi, 1949'da beyninde oluşan bir pıhtı nedeniyle hayatını kaybettiğinde cebinde cenazesi için 75 dolar bulunuyordu.

Gökçen Tuncer | bloomberght.com

Editör: Haber Merkezi