Biraz ağır kaçsa da Danıştay'ı bir siyasî partiye benzetmem yakın geçmişte verdiği ideolojik kararlardan değil, Anıtkabir'e kadar çıkarak HSYK'nın yeni üye atamasına gösterdikleri tepkiden...

Önceki gün bir grup Danıştay mensubu Başkan Mustafa Birden'in öncülüğünde cübbeleriyle Anıtkabir'e yürüdü ve HSYK'yı Atatürk'e şikâyet ettiler.

Üslup ve ifadeler ağır, Birden'in özel deftere yazdığı şu satırlara bakın: "Yargının siyasallaşmasının devletin temeline vereceği zarar konusunda herkesi daha dikkatli olmaya çağırıyoruz. Duyduğumuz kaygıyı ve içine düştüğümüz ümitsizliği huzurlarınızda kamuoyuyla paylaşma gereğini her zamankinden daha fazla hissediyoruz."

Birden'in, HSYK'nın yasa gereği Danıştay'a '51 yeni üye atamasını' yargının siyasallaşması diye nitelemesi her türlü dayanaktan yoksun, bir ezber cümle veya slogan... 'Kaygı ve ümitsizlik' içinde olduklarını söylemesi de aynı şekilde.

Birden'in sözlerine bakınca sanırsınız ki yeni üyeler bir siyasî partinin teşkilatlarından seçildi. O cümlelerden HSYK'nın, AK Parti'nin il ve ilçe başkanları arasından seçim yaptığı sonucunu çıkaranlar olabilir.

Öyle olmadığını anlamak için HSYK'nın internet sitesine bakmak yeterli. Danıştay üyeliklerine yapılan seçimin ayrıntıları orada var. 51 üye, 544 aday arasından iki turlu oylamayla seçildi. İkinci tur oylamada 12 ve üzerinde oy alanlar Danıştay'ın yeni üyeleri oldu.

'51 yeni üyenin' parti teşkilatlarından seçilmediğini göstermek için geldikleri yerleri de aktarmak isterim: '13'ü Danıştay tetkik hâkimi, 10'u bölge idare mahkemesi başkanı ve üyesi, 17'si idare mahkemesi başkan ve üyesi, 2'si Danıştay savcısı, 2'si vergi mahkemesi başkan ve üyesi, 4'ü HSYK başmüfettişi, 2'si Anayasa Mahkemesi raportörü, 1'i Adalet Bakanlığı bürokratı hâkim...

Danıştay Başkanı Birden'in itiraz ettiği, yargının siyasallaştığını söylediği yeni üyeler bunlar. Hiç içlerinde siyaseti çağrıştıran birileri var mı? Bir tane Adalet Bakanlığı yöneticisi mi? Onun ne görevi, ne de geldiği yerin siyasetle ilişkisi var. Hâkim kökenli...

Hal böyle iken Birden ve arkadaşlarının tepkilerine ve cübbeli protestolarına bir anlam verebilmek mümkün değil. Danıştay'ın protestosunu 'reform hazımsızlığına' bağlayanlar çıkabilir. Statüko mensuplarının her yeniliğe içeriğine bakmaksızın karşı çıktıkları, 'istemezük' diye isyan bayrağı açtıkları gerçek. Kanaatimce hazımsızlığın ötesinde bir tavır.

Danıştay bir muhalefet partisi değil ki her yapılana itiraz etsin, karşı çıksın... Bir yüksek yargı kurumu. Başkan ve mensuplarından kurumun ağırlığına uygun davranış beklemek toplumun en doğal hakkı.

Siyaset bizzat Birden ve arkadaşlarının tavrında... 'Cübbeli protesto' başlı başına siyasal bir eylem. Ayrıca özel deftere yazılan cümleler ideolojik ve siyasal içerikli.

Danıştay'ın kararlarının büyük bölümünde siyaset var. En son başörtüsüyle ilgili verdikleri karar. Başörtüsüyle tanınmanın güvenlik problemi oluşturacağından sınavlara başı açık girme zorunluluğu getirdi.

Ayrıca olayın hiç de ihmal edilmemesi gereken insanî boyutu da var... Birden ve protestoya katılan Danıştay mensupları acaba 'yargıyı siyasallaştırdıklarını' söyledikleri 51 üyenin yüzüne nasıl bakacak? Merak ediyorum, kısa süre sonra itham ettikleri, yaftaladıkları o 51 kişiyle birlikte nasıl mesai yapacaklar?

İdeolojik ve siyasî tavır uğruna asgari insanî davranış kurallarını bile zedeleyen 'cübbeli protestoyu' yadırgamamak mümkün mü?

Danıştay'ın protestosuna karşılık Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker çok olgun davrandı. Oysa Gerçeker de yüksek yargıya yeni üyelerin atanmasına karşıydı. Ancak Meclis'in iradesine de saygı gösterdi. Yeni üyeleri protesto etmeye kalkmadı. Aksine olumlu yaklaştı, "Yeni seçilen arkadaşlarımız inşallah Yargıtay'ımıza güç katacaklar. Hep birlikte sorunlarımızı bir an önce çözmeye çalışacağız." dedi. Bu sağduyulu yaklaşımı takdir etmemek mümkün mü?

Cübbeleriyle protesto edenler olsa da, yeni üyelerle birlikte yüksek yargıda yepyeni bir dönem başladı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...