İşini en iyi şekilde yapabilmek adına gece-gündüz, kar-kış demeden haber peşinde koşan, hazırladığı haberi halka yetiştirebilmek için zamanla yarışan, şehri ve ülkesi için kullandıkları kalemleriyle beynini yıpratan basın emekçileri adına özel bir gündü 10 Ocak.
"Simidimiz ve Hürriyetimiz İçin" diyerek sergiledikleri onurlu direnişle biz çalışan gazetecilere sağladıkları sosyal hakların yıldönümüdür 10 Ocak. 
Bayram olarak kutlanırdı ilk 10-12 yılında.. Sonra darbe ve muhtıralar, hakları kuşa, bayramı güne çevirdi. 
Bugün de bakmayın siz ‘Çalışan Gazeteciler Günü’ diye kutlandığına 10 Ocak’ın,
Zaten bizimkisi de kutlama falan değil.. 
Balıkesir'in 20 ilçesindeki gazeteciler çalışanı.. çalışmayanı.. Bir olalım, beraber olalım, diri olalım.
Mesleki dayanışmayı sürdürelim istiyoruz. Bu da olmazsa zaten "çekilmez" duruma gelebiliyor, günümüzün en yıpratıcı ve zor mesleği gazetecilik.. 
Ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranabilirsiniz!  
Sadece yıpranırsınız bizim meslekte..
***
ALINTERİ DE DEĞİL MESELE..
Kendimden örnek vereyim.
Kırk yılı aştı basın camiası içindeki yolculuk. 35 yıldır da aklımın erdiğince yazıyorum, not bırakıyorum kentin tarihine.
Yazdıklarımı bir araya getirsem,
1 değil, 11 değil, 21 kitap yapar. 
O gün bugün, doğru dürüst tatil yaptığımı hatırlamıyorum. Bayram yok! Cumartesi-Pazar yok! Aileye zaman ayırmak yok! Sosyal yaşam sıfır.. Çile çok. İt, puşt ve çakal tehditleri çabası. Soruşturmalar, cezalar madalyamız oldu! 
Bağırsaklar kısaldı, akciğerin yarısı kayboldu! 
Bakalım daha neler yaşayacağım diyerek beni bırakalım kendi haline.. Devam edelim mesleğimizle..
Öyle anlar oluyor ve yaşanıyor ki, biz Anadolu gazetecileri kendimizi "üvey evlat" gibi hissedebiliyoruz.
Ticareti İstanbul, siyaseti Ankara'dan ibaret olarak gören ve hepimize sunan İstanbul medyasına ve gazetecisine gösterilen ilgi-alaka karşısında hangi birimiz demoralize olmasın ki?
Hem düşünsene bir kere.. 
Çileyi, cefayı çeken sen. Teşekkürü, takdiri alan kel alâḳa!
Kırılmaz mı şevkin?
"Hayır" diyorsan eğer, bizi değil kendini kandırırsın!
Bu işin alınteriyle de ilgisi yok.  Elbette ki, hangi iş yapılıyorsa yapılsın, hangi meslek dalı olursa olsun, "alınteri karşılığı" verilmeli mutlaka.
Dedim ya, bizim meslek diğerlerine benzemez.
Moral, motivasyona da çok ihtiyaç var.
İşte bu yüzden, biz Anadolu gazetecileri sizden çok şey istemiyoruz.
***
KENDİMİZ İÇİN BİR ŞEY İSTİYORSAK NAMERDİZ!
ANADOLU gazetecisi sizden sadece ve sadece saygı bekliyor.
O kadar çok da değil. 
Hani o büyük gazetelerin köşelerini babalarının malı gibi kullanan, künyelerinde büyük sıfatlarla yer alanlar var ya.. Sizler de onlara büyük gazeteci muamelesi yapıyorsunuz ya... O zaman şurasını iyi okuyun..
Balıkesir'e gelse, yerel gazete, tv veya radyoda çalışsa. Benim buradaki meslektaşımın sarf ettiği performansın üçte birini göstermekte zorlanacağını çok iyi bildiğim İstanbul, gazetecilerine gösterdiğiniz ilginin yarısını değil, üçte birini istiyoruz.
Çünkü yerel medya ve yerelde görev yapan gazetecilerdir, yereli duyuran, her türlü potansiyelini dünyayla buluşturup tanıştıran..
Bir an için Balıkesir'de gazete çıkmadığını, radyo-tv yayını olmadığını, internet haber siteleri bulunmadığını düşünsenize. Nasıl hissedersiniz kendinizi ve şehrinizi?
Diyeceğim şu; 
Yerel medyası ve yerel gazetecisi olmayan bir şehir, gözleri görmeyen, dili olmayan birine benzer. Biz sizlerin gözünüz ve diliniziz.
Anadolu gazetecisi de hak ediyor, bir başkasına gösterilen ilgi ve alakanın üçte birini..
Hem de anasının ak sütü gibi
..
Çok şey midir sizlerden olan beklentimiz?
Unutmadan..
Gazeteyle bülteni, gazeteciyle gasteciyi de ayırt etmenizi istiyoruz, bekliyoruz.
Bunu kendimiz için istiyorsak namerdiz! 
Sizin için, şehrimiz için, insanlık için, aydınlık yarınlar için istiyoruz..

12 OCAK 2017