Konuyu çetrefilli anlatmayacağım.
Çetrefil ne mi?
Konuştuğu ve yazdıkları anlaşılması güç, dolambaçlı, karmaşık olan kişileri tanımlayan bir sözcük çetrefil… Dilin karışık ve kapalı kullanımı.
Konuya uzattıkça çetrefilleşmemesi için direkt giriyorum.
Yazılı kültür ve sözlü iletişimde açık, net ve anlaşılır olmaya özen gösteririm.
Aynı yaklaşımı iletişim kurduğum herkesten beklerim.
Ancak bu konuda ağır şikâyetlerim var. Dostlar kusuruma bakmasın bir konuyu bütünlük içinde bir kez söylediğinizde anlatamıyorsanız, tekrar ettirmem. Çünkü o konu dinlemeye de değmezdir.
İşte asıl konu bu. İsterseniz “memleket meselesi” deyin!
İhtisas ve bilimsel alanlar bir yana; edebiyat eserlerinin temel amaç ve hedefi okuyan üzerinde anlaşılır olmasıdır.
Çetrefilli anlatım kimseye yarar getirmez, tumturaklı sözler kalıcı etki bırakmaz. Hem dil hem de içerik bir yöntem çerçevesine alınmamışsa kusura bakmasın yazara hürmet edemem.
Yazdıkları anlaşılır olmayan yazara saygı duyamam.
Konuştukları aynı ölçüde dinleyenlerin en azından yarısının anlayamadığı hatibe de…
Ben iyi bir okurum. Yani okuduğum her kitabın izini hayatımda taşırım. Bunun için iyi okurum dedim. Anlamlı okurum.
Bunu övünmek için değil, teşvik amacıyla söylüyorum.
Birkaç yöntem söyleyeyim; Felsefe, sosyoloji, sanat tarihi gibi alanlarda okuyacaksanız önce kavramları öğrenmelisiniz.
Terminoloji bilginiz olması gerekir. Çünkü o alanın özel bir dili vardır ve onu kavrayamazsanız; onlarca kitap okusanız da yararı olmaz.
HERKES BİRAZ YAZAR MI?
Sıkça duyarız: Hayatımı yazsam roman olur!
Hee olur, olur…
İşte yazarlık saygınlığını böyle kaybetti. Parası olan hayatını yazdı, raflar kitapla doldu. Pekiyi okudunuz mu?
Okuma zevkini harekete geçirmiyorsa okumaya değer değildir.
Duygu, izlenim ve fikirleri okura aktarmak için kaleme alınan eserler edebi metin niteliği taşır.
Eğer bir metinde anlatımı zenginleştirmek için tezat, aliterasyon, mecaz-ı Mürsel, istiare gibi söz sanatları kullanılmıyorsa edebi eser değildir.
Şimdi soru gelsin: Herkes yazar olabilir mi?
Kesinlikle olmaz!
Ticari amaçlı yazarlık eğitimleri açıldı.
“Herkes yazar olabilir” sloganı eşliğinde biricik olduğunu tahayyül edenleri hayatını yazmaya heveslendirildiği bir iklim yaratılıyor. Oysa unutulmasın ki güzel sanatların hepsi yeteneğe muhtaçtır. Yazarlık becerisi olanlar avantajlıdır ama mutlaka eğitim almalıdır.
“Hayatımı yazacağım” diyen heveslilerdenseniz lütfen bir anda havaya girmeyin.
Bir kitabı yazacak kabiliyetiniz olsa da öncelikle yüzlerce kitap okumuş olmanız gerekir.
Kelimelerden anlaşılır cümleler kurmayı, bunları birbirine anlamlı ve bütünlük içinde bağlayıp herhangi bir edebi tür içinde değerlendirilebilir eser ortaya çıkarmalısınız.
Ne çok dostum yazar (!) oldu.
Çoğunu hayal kırıklığı içinde görüyorum. Yazarlığı, cahiller kitabı yazmakla eşdeğer görenlerin nihaî kaderine tanık oluyorum.
Yaşı bir asrı geçmiş emekli dostlar daha da hevesli.
Yazma arzunuz, kabiliyetinizden üstün belli. O zaman önce oturun evinizde bol bol okuyun. Bir aydınlanma, kendinizi yeniden anlama, zihinsel değişim, olaylara bakışınızda farklılık yarattı mı?
Olmadı mı? Hevesiniz kursağınızda kalmasın.
Basit ama ikna edici olabileceğini düşündüğüm önerim: Okuma kurslarına katılın!
Yazarlık hevesinizi kaçıramam belki ama en azından yazma cesaretinizi kırabilirim.
Zira bu cesaret, cahiller kütüphanesine yenilerini ekliyor.
Kâğıt ve zaman israfı!