2000 yılı; Bursa'da bir konfeksiyon mağazası işletiyoruz.

Bayanlar giyinmeyi daha çok sevdiği için, bayan kıyafetleri ağırlıkta. Gece kıyafetlerinde boydan, elastikli, parlak ve ince olmasıyla "buzi" kumaşlar meşhur. Ve bu kumaştan yapılan gece kıyafetleri çok daha fazla dekolte oluyor.

Lise mezuniyet gecesine katılacak bir kızımız annesiyle geldi. Buzi gece kıyafetlerinden birini denedi. Kumaşın inceliğinden ve elastikliğinden vücudun tüm hatları olduğu gibi ortada.

Ben o kıyafetle kıza bakmaya hicab ederken, kız kıyafeti çok beğendi.

Hatıratın bundan sonrasında gözümün önünde ceryan eden diyaloglar ise tam bir facia..

Kız;

Ama anne! Ben bu kıyafeti çok beğendim. Ama babam ve abim bu kıyafeti benim üzerimde görürlerse beni öldürürler, elbiseyi de yakarlar.”

Anne;

Aman kızım. Nereden görecekler onlar! Onların yanında giymeyeceksin ki! Gece giyersin, Evden çıkarken üzerine de uzun bir ceket alıp çıkarsın… Çok yakıştı. Alalım...”

***

LİSEDE ELLERDE ALKOL ŞİŞELERİ

2016 yılıydı galiba.

Balıkesir’in meşhur medarı iftiharı "Sırrı Yırcalı Anadolu Lisesi" bu eğitim öğretim yılı başında gelenekselleşmiş "ŞAMATA GÜNLERİ"ni gerçekleştirirken giydikleri kostümlerle uyumlu olsun diye ellerinde BİRA ve ŞARAP şişeleriyle okul koridorlarında cirit attılar ve bu görüntüleri sosyal medyada paylaştılar.

Ben bunu Valiliğe yazılı bir dilekçe ile şikayetçi olmamın ardından, il milli eğitim müfettişleri bana ulaştı ama, maksat geçiştirmek olduğu için konu ört-bas edildi.

En acı olanı da saygı duyduğum bir abim olan ve o dönem Karesi İlçe Meb müdürü olan şahıs, bana telefonla ulaşıp "Ya Cemal bey, ne var bunda, gençler kendi aralarında eğleniyorlar... Sırrı Yırcalı Balıkesir'in gözbebeği, ona zarar veriyorsunuz.." diyerek acınası bir duruma düşmesiydi. O gün telefonda kendisine bir sürü hakaret etmek istesem de suratına sadece "Yazık" diyebildim.

VE ŞU SON HAFTALARDA

Dansözlü ortaokul mezuniyetleri..

Tiril tiril gece kıyafetleri…

Bakımlı saçlar…

Topuklu ayakkabılar…

Abartılı makyajlar…

Pandemi sebebiyle 2 yıldır görmediğimiz manzaralar tekrar peydahlandı sokaklarımızda.

Annelerinin gözetiminde 12 yaşında minik kızlarımıza 20 yaşında yetişkin bir bayan gibi giydirilip makyaj yapılmış, mahallenin ara sokaklarından "OKULA", mezuniyetlere gidiyorlar.

Ergenlikten genç kızlığa adımını yeni atmış liselileri zaten sormayın! Yazmaktan bile çekiniyorum; gece saat 01:00 da büyükşehirlerin, namıyla meşhur sokaklarında yol kenarlarında müşteri bekleyen malumların etek boylarından ve dekoltelerinden farklı değil kıyafetleri.

“İşte Benim Stilim” yarışmacıları gibi salına salına gittikleri yer, okulları…

Okul bahçeleri mezuniyet törenlerinden dolayı, havai fişekler, konfeti yağmurları, yemekler, müzik grupları ve elbette dört nala bir eğlence…

Mahalle okulları ‘Acun’ idarecilere teslim edilmiş olmalı ki eğlencede sınır tanınmıyor.

Öğrencilerden, hiçbir şey esirgenmiyor…

Bu eğlencelerden aydın(!) idarecileri sebebiyle bir çok imam hatipli öğrenci de mahrum kalmıyor.

Çocuklar çarpım tablosunu bilmiyor ama öğretmenler ‘Samsun’a çıkmış gibi gururlular…

Öğrenciler hatasız iki satır yazamıyor ancak VALS konusunda sergiledikleri performans velilere yetiyor…

Bir türkümüzü baştan sona okuyamayan çocuklar “İçerim Ben Bu Akşam” ı hep bir ağızdan coşkuyla tekrarlayabiliyorlar.

Manzara öyle iç parçalayıcı ki “Yetenek Sizsiniz” her semtte bir şube açmış zannediyorsunuz…

Ortada bir karnaval var ama, aslında neye sevinildiği ve neyin kutlandığı kimse tarafından bilinmiyor. Nedenlere, gerçeklere yoğunlaşmanın madah görülmediği bir eğitim sistemi şekilleniyor.

Görmesini bilenler için gösteri toplumunun bütün hastalıkları okul etkinliklerinde görünür hale geliyor.

YA VELİLER?

Görünme takıntılı ebeveynler, çocuklar üzerinden yarışan anneler, yaptığı şeye inanmayan idareciler…Okulların bu şekilde yozlaştırılmasına eğitimlisi, kültürlüsü, moderni, muhafazakarıyla ülkenin tüm kutupları ittifakla destek oluyor.

Mutaassıp izlenimi veren aileler önlerinde transparan kıyafetli çocuklarıyla mezuniyet törenlerinin yolunu tutabiliyor, törenlerde gerdan kıran dansözlere alkış tutabiliyor.

Bunda bir sakınca görülmüyor aksine normal karşılanıyor…

***

Muhafazakarlığın, tutuculuğun, dindarlığın siyasal rekabet dışında günlük hayata yansıyan bir yanı olmadığı ortaya çıkmış oluyor.

***

Yazımın başında aktardığım hatıramdaki buna itiraz eden babalar da annelerin kafasından oldu. Kızlarının o halleriyle gurur(!) duyan babalar türedi.

Muhafazakar idarecilerimiz evrim geçirdi, yozlaştı. Biz öğrenciyken, hangi öğretmenden nasıl hareketler göreceğimizi bilir ve o beklentimize göre hareket ederdik.

Şimdi inanmak istemediklerimizle okullarımızda yüzleşiyoruz.

Milli EĞLENCE Bakanlığı

Okulun bahçe duvarına sürtünen teşekkür, okul koridorunda 3-5 adım yürüyen takdirname alıyor. Okullarda başarıyı ödüllendirme olmadığı gibi kendisine, çevresine ve okula faydası olmayan, hatta zararı olan öğrencileri cezalandırma da yok oldu.

Talebe’nin “Talep eden” manasına geldiğini unutup, okumak istemeyen yüzbinlerce genci 12 yıl zorunlu eğitimle heder ettik.

Aslında okullarımızı ilkelliğe doğru geçirdiği bu büyük evrim gözlerimizin önünde, bizlerin de katkılarıyla gerçekleşiyor.

Ateşin etrafında "Tam-Tam" ların çalıp, anlamsızca hoplayan zıplayan bireylerin yetiştiği ilkel döneme dönüşüyor okullarımız.

Mezuniyetiyle bilgi birikimlerini ve verdikleri eğitimleri gözler önüne sermeyi, kültür birikimlerini, öğrencilerinin okullarına gelmeden öncesi ve sonrası arasındaki değişimi göstermeyi düşünemiyorlar.

Geçmişte eğitim ve öğretimi monoton bulup daha sosyal hale gelmesini dileyenler, böylelikle umduklarından daha fazlasını bulmuş olmalılar.

Artık okullar tiyatro temsilleriyle,

gezi programlarıyla,

özel gün etkinlikleriyle,

resmi bayram gösterileriyle,

mezuniyet törenleriyle

diğer okullarla kıyasıya bir rekabet içindeler…

Bir okul bu rekabetten ne kadar başarılı çıkarsa o oranda veliler üzerindeki pazarlık payını artırabiliyor.

Kısacası artık televizyon programları gibi okullarında bir reytingi var. İdareciler etkinlikleriyle bunu gözetmek zorundalar.

Bu nedenle eğitenden çok ‘eğlendiren’ okul tercih ediliyor…

Bu tercihte, “O okulda daha çok sosyal aktivite var.” şeklinde özetleniyor.

Aileler hallerinden memnun...

İdare halinden memnun...

Öğretmenler halinden memnun...

Öğrenciler dünden memnun...

Bize halt yemek düşer...

Ama biz yine de janjanlı elbisesi ve makyajıyla okul mezuniyetine giden kızımızın kolundan tutup soralım;

10 küsur yıl okudun. İyi derecede matematik biliyor musun?

-Hayır !

Fiziğin temel kanunlarını biliyor musun?

-Hayır!

Sosyal medyada sürekli yazdığın "dahi" anlamında "-de" yi neden birleşik yazıyorsun veya "herkes" yerine neden "herkez" yazıyorsun?

- !?!?!

Ne dersin, imla hatası yapmadan bir kompozisyon yazabilir misin?

-Hayır!

Kimya’da “Kütlenin Korunumu Yasası…”

-Anlayamadım!

Ya, biyolojinin temel kanunları…

-Bilmiyorum!

Nabi’den ya da Fuzuli’den bir beyit okuyabilir misin?

-Sanmıyorum !

Nizam-ı Cedit nedir?

-… !

Osmanlı Padişahlarının yarısını sayman mümkün mü?

-Değil!

Okul sana kitap okuma alışkanlığı kazandırabildi mi?

-Maalesef!

3 ayda 1 kitap da mı yok?

-Hayır!

Hayatının geri kalan kısmında ne yapacağını biliyor musun?

-Hayır!

"EĞİTİMİN AMACI ÇOCUKLARA BİLGİ VE ERDEM KAZANDIRMAKTIR" (Sokrates)

..