1993 yılının bir tarihinde, Balıkesir ilinin Emniyet Müdürü Nihat Camadan Bey, bu satırların sahibine kısa bir mektup göndermiştir. Kent trafiği ile ilgili bir yazımız nedeniyle… Müdür, sizin Belediyeleriniz, Cumhuriyet döneminde tek cadde bile açamamıştır,  demiştir.

Balıkesir kenti bugün dahi kullandığı Millikuvvetler ve Anafartalar (Caddei-i Kebir ve Cadde-i Hamidiye) caddeleri, 20. yüzyılın ilk çeyreğinin eserleridir ve Belediyelerimiz, kentin trafik yükünü azaltmak için kent merkezinde yeni bir cadde açamamışlardır. Tabii, bu iki caddeyi trafiğe kapatmayı da gerçekleştirmemişlerdir.

1970’lerde, kent Belediye Başkanı Hüseyin Baştuz, bugünün Akıncılar mahallesi için yeni bir proje hazırlanacağını söylemiştir yerel gazetecilere. Başkanlar değişmiş, yıllar ilerlemiş, nihayet 2005’te, dönemin Belediye Başkanı Sabri Uğur Bey, Akıncılar Projesi sözcüklerini kullanmış Kentsel Dönüşüm alanları’ndan biri olarak bu bölgeye öncelik vermiştir.   3000’i aşkın sayıdaki tapusahiplerinin önemli bir bölümüyle anlaşmış, TOKİ adlı  kamu kuruluşuyla protokol imzalamış, Balıkesir’in kent olarak neler kazanacağı kent halkına duyurulmuş, ancak, 2009 yılı yerel seçimleriyle Belediye’deki değişiklik konuyu bir kenara itelemiştir.

Kentin yeni Belediye Başkanı, TOKİ  bir daha sınırlarımızdan içeri giremeyecek biçiminde konuşmuş, bölge sakinleriyle toplantılar yapmış, tapu sahiplerinin teşekkürlerini almış, ancak daha bir adım bile atılamamıştır bölgenin geliştirilmesi, yapılandırılması, kentsel dönüşüm alanı olarak  değerlendirilmesi için. 

40 yıldır gündemdedir Akıncılar konusu…

Cumhuriyet döneminde  bir tek cadde açamamış Belediyeler, Akıncıları da gerçekleştirici bir adım atamamışlardır.

“Su üzerinde yaşadığı halde susuzluk çeken kent” olarak ünlenmiş Balıkesir, 1984/85’lerde, İkizcetepeler barajının temelini atmış, buranın suyunu arıtıp kente ulaştıracak arıtma tesisinin açılışını haziran 2003 ‘ün bir gününde, bugünün Başbakanı eliyle yapmıştır. Çeşme başlarında, destilerini, bidonlarını, tenekelerini kuyruğa sokan Balıkesir kentinin 2005’ten itibaren kişi başına günde 200 litrelik harcamaya yetecek tesisi,  Belediyenin olmuş, ancak İller Bankasına ve DSİ’ye ait olan 30 yıllık borç, 2009 seçimiyle, günün en önemli konusu oluvermiştir.

O günlerin Belediye Başkanı Sabri Uğur Bey, Kentimizi susuzluktan kurtaran bu projeleri gerçekleştirmek için yapılan borç üzerine ,  Bu borcu yapanlardan Allah razı olsun, demiş, 2009 seçimiyle gelen yeni başkan ise, borçlardan sık sık şikayet edip 240 trilyon borç bıraktılar  gibi konuşmayı doğru bulmuştur.

1984 yılı yerel seçim döneminde, kentin kimi insanı partilerinden Belediye Başkan aday olmuş, onlardan biri, kentin en s ağlıklı yerleşim alanı Değirmenboğazı bölgesidir, bu bölgede  5000  konutluk bir projeyi uygulamak için bana görev veriniz,  demiş, kimi siyasetçiler ya da gazeteciler, gülüp geçmişlerdir.  Aynı kişi, 1973’lerden itibaren, Ayşebacı toprakları birinci sınıf tarım toprağıdır, bu güzelim toprakları sanayi sitesi kurmak için feda etmeyelim, 10 kilometre ötede çorak alanlar var, oraları değerlendirelim, dediğinde, kimi gazeteci, öyle konuşanı Sanayi Düşmanı ilan etmiş, kimi siyasetçi de hemen o meşhur karayı, komünistler  sözcüğünü kullanmıştır.

Yine aynı kişi, Yeni Sanayi Bölgesinin karşısındaki 400 hektarlık alanın imara açılmaması gerektiğini savunmuş, ama yine aynı türden tepkiler, sıfatlar sergilenmiştir kendisine karşı. Sergileyenler ise, hep aynı isimler olmuştur.

Nihayet, 2010 yılının 26 kasım cumartesi günü geldiğinde, kentin tek toplantı salonu olan Salih Tozan Salonunun sahnesindeki kürsüden bir bilim adamı konuşmuştur. Konuşan bilim adamı, jeoloji mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan Bey’dir ve şunları söylemiştir.

“ TOKİ evlerinin bulunduğu yeri kim belirlemişse, çok iyi etmiştir. Kentiniz kuzeyle ve batıya doğru yapılanmalıdır. Binlerce dönümlük tarım toprağının sanayie verilmesi  büyük bir yanlış olmuştur. Paşaalanı mahallesi, depremde en riskli bir bölgedir. Önümüzdeki beş yıl içinde bölgenizde  deprem olmazsa, şaşırırım.”

Prof. Dr. Ahmet Ercan’dan sonra kürsüye gelen bir diğer bilim adamı Prof. Dr. Orhan Şen Bey de,iklimi konuşurken, derelerin çayların taşkınlarını anlatırken, Balıkesir kentinin ünlü Çay deresi yatağına, bir kamu kurumunun,  Bayındırlık Müdürlüğü’nün, bir hizmet binasını yapmasına şaşırdığını belirtmiştir.

Oysa, o bina yapılırken, kentin bir yerel gazetesi yine konuşmuş, bir anlamda,  dere yatağına devlet bina yaparsa, vatandaş neden kusurlu olacaktır,  demiştir.

Bir bilim toplantısı için geldikleri Balıkesir kentinde üç beş saat gezdiklerinde gördükleri  manzaraları, konferanslarında Balıkesirliye söyleyen Bilim Adamları’nın söyledikleri, aslında bir tür  Osmanlı Tokatı  misali Balıkesir’in suratının orta yerine indirilmiştir,  demek yanmış mı olmalıdır, şimdi cevap arayan soru budur..

--------------------------

(*)  Yazımızda hatırlatılan olayları, “ kentin genç kuşakları artık öğrenmeli  ve nasıl düşüncelerin kentin  kayıp yıllarını hazırlattığı bilinmelidir “  kaygısıyla sıraladık. Umarız, o olayların içindeki isimler, yeni tartışmalara neden olmayacaklardır.