Hollanda’da yaşayan bir Türk aile 9 yıl önce 6 aylık olan oğullarını yanlışlıkla yere düşürür, hemen hastaneye koşarlar, ancak Hollandaca bilmedikleri için olayı tam
anlatamazlar.
Ortada bir ihmal var diye Hollanda Gençlik Dairesi devreye girer ve bebeği 2004 yılında henüz 6 aylıkken koruyucu aile olarak Hollandalı bir çifte verir. Aile çocuğunu
geri alabilmek için verdiği mücadelede yetersiz kalır, üstüne üstlük Mahkeme 18 Ocak 2012 tarihinde küçük çocuğun velayetinin ailesinden alınıp bakıcı lezbiyen çifte verilmesine hükmeder.
Aynı Mahkeme, çocuğun geri verilmemesine gerekçe olarak, anne N. A.'nın Hollandaca bilmemesini göstermiştir.
Dayanılması zor bir durum, aile 9 yıldır katlanmış ama hala evlatlarına kavuşamamış.
Keşke daha dikkatli olsalardı. Yaban ellerde yaşamak kolay değil. Kendi ülkende değilsin, yaşadığın yerin şartlarını bilmiyorsun.
Eğer yabancı bir ülkede yaşamaya karar verdiyseniz, ülkenin elbette tüm kanunlarını öğrenmeyeceksiniz ama yaşamsal bazı kuralları bilmeniz şart.
İkincisi yaşadığınız ülkenin dilini öğrenmeye gayret etmelisiniz.
Orada neler olup bitiyor, insanlar nasıl yaşıyor, değer yargıları nelerdir, gözleyeceksiniz. Sonuçta farklı bir kültürde
yaşıyorsunuz.
Avrupa ülkelerinin çoğunda çocuklara yönelik şiddet, ihmal, kötü muamele varsa devletin çocuğu ailenin elinden alıp kendi gözetiminde yuvalarda büyüttüğünü biliyoruz.
Her ülkede aileler çocuklarına elinden geldiğince en iyi şartlarda bakmak ister, bu doğanın verdiği bir görevdir, ama bazen elde olmayan nedenlerle maddi sıkıntılar, bozuk ruh halleri, hastalıklar, geçimsizlikler, aile içi şiddet gibi durumlardan çocuklar kötü etkilenmesin, zarar görmesin diye devletin aldığı bir tedbir.
Türk ailenin başına bir talihsizlik gelmiş, sonra yaşananlar ise dram üzerine dram
Çünkü çocuklarının evlatlık verildiği;
Aile Hollandalı
Aile lezbiyen bir çift
Aile Hıristiyan inanca sahip
Çocukların ailelerinden alınıp bakıcı aileye verilirken kültürel ve dini özelliklerin dikkate alınması gerekir.9 yaşındaki bu çocuk her Pazar kiliseye götürülüyor, Hıristiyan inancı ile yetişiyor, Hollandaca öğreniyor, ailede 2 tane kadın olduğu için, her iki ebeveyne de “anne” diye hitap ediyor.
Çocuk aile kurumu konusunda kafa karışıklığı içinde büyüyor.
Hem evlat hasreti çekeceksin, hem de gözünün önünde evladının uygun görmediğin, asla tasvip etmediğin, bir ortamda yetiştiğine şahit olacaksın. Bence aile 9 yıl fazla sabırlı davranmış. Bu kadar zaman kaybetmeden çocuğunu geri alabilmenin yasal yollarını aramalı ve ne gerekiyorsa yapmalıydı.
Dil öğrenmesi gerekiyorsa öğrenmeye çalışmalıydı.
Çünkü olayın olumsuzlukları bir yana, madalyonun birde öbür yüzü var.
O aile de çocuğa 9 yıldır bakıp emek veriyor. Çocuğu geri vermemek için mücadele edecektir.
Hollanda’da eşcinsel evlilikler yasal olduğu için hukuki bir sorun yok.
Demokrasi ve özgürlükler adına herkes özgür iradesi ile istediği hayatı yaşar, buna kimse karışmaz, ayrıca ayrımcılık büyük suç.
Siyah beyaz, kadın erkek, zengin fakir, çocuk büyük, lezbiyen, gay, eşcinsel her neyse herkes eşit, herkes aynı haklara sahip olmalı sadece insan olmak yeter.
Bizim eleştirdiğimiz, o aile çocuğunu büyütürken bir ihmal göstermiş bu kusurun cezası evladının istemediği bir ortamda büyütülmesi olmamalı. Rızaları olmayan bir duruma
katlanmak zorunda bırakılmamalı.
Şimdi muhtemelen Türkiye’nin devreye girmesiyle olay mutlu sona bağlanacak, aile huzur bulacak.
...