Bir saat arayla...

Ya bana rast geliyor, ya da ben etrafımı fazla gözlemliyorum. 

Nilüfer Metro durağı.

Bilet kontrolden geçişte 3-4 tane 15 yaşlarında kız çocuğu. 

Markalı ayakkabılar, markalı kıyafetler, altlarında sıfır numara tayt, üstleri göbek açıkta mini t-short, el-kol hareketlerinin eşliğinde bilet turnikelerinin dibinde güvenliğe bağıra çığıra hakaretler ve küfürler savuruyorlar. Sıkıntılı oldukları belli. Belki de biletsiz geçmeye teşebbüs ettiler. 

Sonradan metrodan çıkan 60-65 yaşlarında, tavırlarından emekli subayı andıran 3 beyfendi olaya müdahil oldu;

“Çocuğum, evladım, bu hareketleriniz çok ayıp. Hakaretli ve bağırarak konuşmalar size yakışmıyor” dediler ve dediklerine pişman oldular. 20-30 seyircinin ağızları açık seyrettiği keşmekeşin arasında 3 “zirzop-zibidi” kız çocuğu yüzünü bu beyfendilere döndüler ve;

“Amca siz işinize bakın, bize karışamazsınız. Biz kendi hakkımızı savunmasını biliriz. Zaten biri sıkıyosa bize dokunsun” derken, ben hiç duraksamadan şahit olduğum bu enstantaneden yürüyerek ve “lâ havle” çekerek uzaklaşıyordum. 

Bu olaydan hemen sonra arada bir kahve içmek için önünde oturduğum bir cafenin yan masasında oturan 3 genç kız çocuğu masa komşum oldu. 

Sonradan duyduğum ve yaşlarının 16 olduğunu öğrendiğim kızlardan biri heyecanla erkek arkadaşını anlatıyor; 

Oğlan bir yaş  büyükmüş, 17 yaşındaymış.

Sırf kızımız için aynı dersaneye kayıt yaptırmış. 

Babası avukatmış. 

Şimdiye kadar 3-4 sevgilisi olmuş. En sonuncusuyla 3 yıl birlikte olmuş, ama ufak tefek sevişmek ve öpüşmekten ileri gitmemiş. (bu iyi bişeymiş)

Bir anda birine bağlanmak da istemiyormuş. Zamana bırakacakmış. 

Vs vs...

Kızımız anlattı, o anlattıkça ben dertli dertli kahvemi yudumladım. 

Metro istasyonundaki 15 yaşında kendini bilmez, o kalabalıkta bağırmaktan utanmaz, üstüne üstülük kendinden çooook daha büyüklere hakaret ve küfürle hitap etmekten çekinmez bir grup kız çocuğu... 

Dokunmak yasak, tutup kolundan ‘hadi kızım yürü git’ demek yasak, babası abisi olsan ‘sus kızım’ diyerek iki tokat sallamak yasak. 

İçimizden geçenleri “la havle”lere saklayıp başımızı önümüze eğiyoruz. 

Cafe’deki 16 yaşında daha kendini bilmez tanımaz, konuştuklarının nereye gittiğini, nereden geldiğini bilmez, vücudunun muhtelif yerlerini genç bir erkek çocuğuna teslim etmekten çekinmez bir kız evladı... 

18 yaşına basmasına 1 gün kala iffetiyle, Allah’ın emri ile evlenmiş, çocuğu olmuş kızlarımızın eşleri hapishanelerdeyken, 15-16 yaşındaki kızlarımız kendilerini sokaklarda yabancılara teslim etmekten çekinmeyecekler ve de bu suç olmayacak. 

Allah’ın emrine kırmızı ışık yakan ama oynaşma, fingirdeşme, sevişmeye yeşil yakan kanunların üzerine bir sigara dumanı üfleyip geçiyoruz. 

Allah evladlarımızı muhafaza etsin!