Mesleğim gereği yüzlerce milletvekili dostum oldu. Kimisi halen milletvekili, çoğunluğu emekli…

Kimi de hafızamdan silindi.

Yüz yüze tanışmadığım halde ilgi ve dikkatimi çeken bir milletvekilinden söz etmek istedim.

Gazetecinin ilgi ve dikkati sanıldığının aksine bazı alanlarda çok düşüktür.

Çünkü hep olağanüstü olay arayışı, bu ilgisini belli bir hedefe yöneltmesi ya da benzer olaylarla sık karşılaşması gazetecinin ilgisini diri tutmasına engel olabilir.

Benim ilgimi çekiyorsa herkesin ilgisini hak ediyor düşüncesiyle yazmaya değer buldum.

Başlık, tam olarak “Ah bir milletvekili olsam neler yapardım” vaadini de çağrıştırıyor.

Milletvekili olsaydım; AK Parti Balıkesir Milletvekili Dr. Mustafa Canbey gibi olmak isterdim.

Bence bu meşru bir istek ve mutluluk umudu kadar meşhur bir beklenti...

İşte o zaman milletvekilliğinin hakkını vermiş olduğum duygusunu da yaşardım.

Adının başındaki doktor unvanı, iletişim bilimlerindeki uzmanlığından gelir.

İletişimci doğasından kaynaklanan insanî özelliklerini siyaset alanında gösterme biçimini, yüz yüze gelmediğim halde etkileyici buluyorum.

Neden etkilendiğim konusuna döneceğim.

Öncelikle milletvekili portresiyle ilgili genel algıyı zihinlerden uzak tutmadan bakmalıyız.

Söz ve eylem ancak sorumluluk ortamında anlam ve değer kazanır.

Kahvehane geleneğinin değişmeyen sohbet konusu, “Başbakan olsam, başkan olsam, milletvekili olsam…” diye başlar.

Geceleri uzatan yarenlik masalarında “memleket kurtarma” sohbetlerinin giriş cümlesi de yine bu minval üzerinde ilerlemeye uygundur.

Ülkeyi kalkındıracak fikirler sıralanır. Coştukça hedef büyür!

Ancak günün ve gecenin sonunda dağılan ahbaplar, büyük ihtimalle o sohbetin sınırlarını çizdikleri sözcük sıralamasını değiştirip ertesi gün kaldıkları yerden devam eder.

Bu sohbetler nesilden nesile akar gider. Boş konuşmalardan kurulu faydasız geleneklerden biridir bu memleket kurtarma meselesi…

Sorumluluk yüklenilmemiş özgürlükler insana uygun değildir.

Çünkü sorumluluğunuz yoksa sınırlarınız da yoktur.

Oldum olası bu tür boş konuşmaları hep can sıkıcı bulurum.

Gerçeğe dayanmayan, gelecek planlamasının görselleştirilemeyen hayal tacirliği, bilinmeyen diyarlardan büyülü bir dünya kurma iddiası…

Burada “milletvekili olsam…” diye başlayıp sanki devrim yapacak ciddiyetle hayal kuranları rahat bırakmak gerektiğini de savunurum.

İnsan, en çok olmak istediği şey hakkında konuşur. Hakkını verebilecekse zaten olur. Aksi halde o hedefin yanlış olduğunu savunur, o amaca ulaşanı da eleştirmekle ömür geçirir.

Pekiyi bu konuya neden girdim?

Milletvekilliğinin gerektirdiği “seçilmiş insan” olmanın hakkını vermek nasıl olur?

Gelecek genel seçimlerde tercihleri paylaşırken milletvekilliği portresinin nasıl olması gerektiğini bir örnekle zihinlere biraz daha yaklaştırmak için bu konuya girdim.

MİLLETVEKİLİ KİMDİR?

Türkiye’de yasalara göre halk tarafından genel oyla milleti temsil etmek üzere yasama meclisine seçilen temsilci, “milletvekili” olarak tanımlanır.

Eğitim, tecrübe, bilgi, görgü aranmaz… Bu kriterler bir tercihtir.

İdealist milletvekili devletin ve vatandaşın çıkarlarını her şeyden üstün tutar, seçim bölgesinde vatandaşla iç içedir, onların istekleri, beklentileri ve ihtiyaçları önceliklidir.

Çalışma saati de yoktur.

Gazetecilikte 30 yıl geçirdim. Her parti ve bölgeden milletvekili arkadaşım oldu.

Şimdi çevrenize bir bakın kaç milletvekili görüyorsunuz?

Siyaset yönetimi içinde milletvekilinin etki ve gücü ne kadar tartışılsa da, seçilmiş olmanın sorumluluğunu yerine getirmeye engel değildir.

Bu açıdan bakınca milletin her acısında, her sevincinde yanında olabiliyorsa seçilmiş olmanın hakkını veriyor demektir.

Dr. Mustafa Canbey’den milletvekili sıfatını çıkarırsanız, başta belirttiğim iletişimci doğasının zaten bu beklentileri karşıladığından emin olun.

Siyasetin açtığı alanda bu özelliklerini kullanma becerisi, hevesi, çabası, enerjisi alıştığımız milletvekili profilinin dışında…

Bir gazeteci olarak tanıdığımı söylediğim onlarca milletvekilinde bu özellikleri görmediğimi söylesem onlara haksızlık etmiş sayılmam.

Son dönemde aklımda kalan bazı faaliyetlerinden birer cümle bahsetmek istedim ama yazı akışı içinde yer alması imkânsız.

Canbey, birkaç gündür Balıkesir’in Körfez Bölgesindeki fırtına sonrası zarar gören denizcilerin yanında. Maddi anlamda hemen çare olmasa da gönüllerin yarasını sardığı bir gerçek…

SÖZ VE İCRAAT UYUMU

Daha önce de bir bakıyorsunuz; şehit öğretmen Şenay Aybüke Yalçın’ın adının verildiği bir okuldan kaldırılmasını isteyenlere karşı duruşundaki kararlılığına şahit oluyorsunuz.

Havran Kocaseyit Millet Bahçesi’nin bir an önce yapımı için Ankara’da bakanlıklar ve bürokrasi düzeyinde takipte yine Canbey var.

Pandemi dolayısıyla ara verilen Edremit – Ankara direkt uçuşlarının başlatılmasını teşvik ederken de yine aynı çaba içinde görüyoruz Canbey’i…

Bir bakıyorsunuz, karakışta doğada yaşama mücadelesi veren hayvanların beslenmesi için elinde yem ve mamalarla karlı Kazdağlarının eteklerinde…

Muhalefetin görmezden geldiği hizmetleri yerinde göstermek için yine ortaya çıkan Balıkesir AK Parti Milletvekili Dr. Mustafa Canbey, “Gelin göstereyim görmek istemediğiniz yatırımları” diyerek meydana çıkıyor.

Seçim bölgesinin dertlerine çare olmak için çabalarken bir gün sonra yurtdışında bir sempozyumda Türkiye’yi temsil ederken görebilirsiniz Canbey’i…

Medya dünyasında onlarca tanıdığı olmasına rağmen hatta her gün bir ekranda olabilme fırsatı varken sadece Balıkesir’e yatırımları anlatmak için kamera karşısına geçiyor.

Yatırımcılara, “Balıkesir’e yatırım yapın” diye davetiye çıkarıyor.

Eğitim ödenekleri çıkarmak için bakanlıkların kapısını aşındırıyor.

Kültür, spor, sanat alanlarına yatırım için yine her gün bir bakanın yanında görülen Dr. Mustafa Canbey için milletvekili sıfatı az

Kendisini temsil görevi veren milletin gönlünü kazanmış genç, dinamik ve hevesli…

2015 seçim döneminde ilk adını duyduğumda, “Balıkesir’in Canbeyi” sloganı da eşlik ediyordu.

Bu çıkış moddosu / sloganı şu anda çalışma azmi ve çabası yanında sönük kaldı.

Balıkesir milletvekili olarak 3 yılda yaptıklarına bir gazeteci gözüyle baktığımızda Canbey’in siyasette olması gerekenlerle olmaması gerekenlerin ipuçlarını veren bir isim olarak da hafıza arşivlerine kaydedilmesi gerekir.

Dedim ya, ben milletvekili olsaydım Dr. Mustafa Canbey gibi olmak isterdim.