Ders kitaplarında 'son kuşlar' hikâyesiyle büyüyen kuşağın mensubuyum. Melali anlayan nesildenim yani. Belki o yüzden 'son' ile başlayan her ifade ilgimi çeker. Mevsimlerden sonbaharı severim. 'Son Mohikan' filmini keyifle izledim. Sırf isminden dolayı. 'Son Ispartalı' kitabını bir solukta okudum.

Birkaç gün önce 'Son boykotçu da pes etti' haberlerini duyar duymaz kulak kesildim. CHP'li İsa Gök Abant'ta partili arkadaşlarının baskısıyla karşılaşmış ve yemin boykotunu sonlandırmaya karar vermiş. Doğrusu pek ihtimal vermedim.

Önceki gün ekranda gördüm, karmaşık duygular içindeydi. Neden yemin edeceğini anlatmaya çalışırken zorlanıyordu. Son anda vazgeçecek izlenimi uyandırdı bende.

Hayır, daha önce söylediklerini hatırladığım için değil, boykottan dönüşünü bir türlü gerekçelendiremiyordu. Başbakan'ın CHP'ye meydan okuyan sözlerinin kendisini ağlattığını söyledi. 'CHP'siz Meclis olmaz' diyerek paniğe kapılacağını umdukları Erdoğan hiç oralı olmamış, kendinden emin ifadelerle 'Gelecekler, yemin edecekler' demişti.

En iri lafları İsa Gök etti. Onu bu kadar keskin konuşturan, Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun sözleriydi. Bedel ödemekten, 4 yıl direnmekten söz eden CHP lideri kararlıydı, 'İki arkadaşımıza Meclis yolu açılmadığı sürece biz de yemin etmeyeceğiz.' demişti.

İki arkadaşla kastettiği Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'dı. Kılıçdaroğlu tutuklu milletvekiline rağmen yemin eden MHP'ye mesaj göndermeyi ihmal etmedi. 'Biz arkadaşımızı satmayız.' dedi.

Partisindeki bu havayı gören İsa Gök çıtayı çok yükseğe koydu. 'AKP diz çökecek, bu sorunu kuzu kuzu çözecek' dedi. Ne demek istediği açıktı. AK Parti, CHP'nin önünde diz çökecek, 'Ne olur gelin yemin edin' diye yalvaracak ve yasal düzenlemeyle tutuklu milletvekilleri sorununu çözecek. Gök'ün beklentisi veya öngörüsü buydu.

Ekranda o günleri tekrar hatırlayan Gök, diz çökmesini beklediği Erdoğan'ın kendisini ağlattığını söyledi.

CHP'nin boykotu iki hafta sürdü. CHP milletvekilleri muğlak bir metne sarılarak yemin ettiler. Bir kişi hariç. O isim de Mersin milletvekili İsa Gök idi. 'Ben yokum, sonuna kadar direneceğim.' dedi. Sözleri bunu gerektiriyordu. En ufak manevra alanı bırakmadı.

Direniş yanlısı siyasetçi olduğunu komisyonda yaptığı konuşmayla göstermişti. AK Parti, Anayasa Mahkemesi'nin yapısıyla ilgili yasal düzenlemeyi komisyona getirince şiddetle karşı çıkmış, aynen şöyle demişti: 'Bunu böyle getirdiğiniz takdirde halka sokak sokak, mahalle mahalle direnme hakkı doğar.'

Son anda vazgeçeceği düşüncesine kapılmakla yanılmışım. Boykotu sonlandırmakta kararlıymış. Dün Meclis'te önce basının karşısına çıktı. Ve boykotu neden bitirdiğini anlatırken "Hukuk dışılığa dikkat çekme, haykırışlara kulak verme ve milli iradeye sahip çıkma adına başlatmış olduğum eylemimi Meclis İçtüzüğü gereği iktidar grubu tarafından milletvekilliğimin düşürülmesi aşamasına gelinmesinden dolayı sonlandırıyorum." dedi.

Direnişe son vermesinin nedeni milletvekilliğinin düşürülmesi tehlikesiymiş. Oysa boykota bunun için devam etmeliydi. Dava adamı olduğunu söylüyordu. Tutuklu milletvekillerini dava edinmişti. Davası için yardan da serden de milletvekilliğinden geçebileceğini göstermeliydi. Milletvekilliğini elinin tersiyle itebilmeliydi. Bir milletvekilliğinin Meclis aritmetiğinde hiçbir önemi yok.

Yemin etmeme şartları ortadan kalkmadı. Daha da ağırlaştı. Tutuklu milletvekillerinin tahliye yönünde yaptıkları talepler reddedildi. Umutlar tümüyle yitirildi. Bir yasal düzenleme ihtimali ortadan kalktı.

İsa Gök'ün tarihe geçme şansı vardı, kaybetti. Genel Kurul salonunda milletvekillerinin şaşkın bakışları arasında ağır adımlarla kürsüye doğru yürürken düşünceliydi. Laf atanlar oldu. 'Diz çök, diz çök!' sesleri arasında yemin metnini okumaya başladı.

İsa Gök yemin ederken, dönmemek üzere göç eden 'son kuşlar' hikâyesini hatırladım, içimi hüzün kapladı.