Çoklukla siyâset erbâbının dilindedir, efendim söylediklerim yanlış anlaşılmıştır, ben öyle değil, böyle dedim,  türü düzeltmeler (!) açıklamalar, ya da kıvırmalar…Söylenenler, ses bandlarına alınsa da, sahipleri söylediklerinin az buçuk da olsa, sıkıntılar getirdiğini/ getireceğini gördükte, hemen yukardakine benzer cümlelere başvururlar.
Oysa, yazı öyle değildir.
Yazının bir de iz bırakanı vardır. Hatta, başlığımızdaki sözcükleri,  söz uçar izi kalır,  gibi söyleyenlerimiz de çoktur.
Hiç istemesek de kimi kişilerin söyledikleri, ya da söylemeğe çalıştıkları üzerine konuşmayı, söylediklerinin yazılı olarak sunulmasının getirdiği ve yaralayan yanları, içeriği, hedefi varsa; konuşmanın kaçınılmazlığı önünde bulunsunuz kendinizi. Şimdi bizim kaldığımız gibi..
Balıkesir kentinde FM bandından yayın yapan bir radyo yönetiminin belirsiz aralıklarla çıkan renkli dergi misali bir yayını vardır. O derginin aralık 2009 tarihli ve 22 numaralı sayısının 6. sayfasında da bir yazı…Ne bitmez tükenmez terörmüş bu!  başlıklı yazı.. Kime ait olduğu belli değil. Amma, kime ait olabileceğini de anlamak zor değil…Birçok konuda kullandığı abartılı dili,  bencil yapıyı, küçümseyen anlayışı öğrenmişsinizdir çünkü… Bakınız neler söylüyor o anlayış, hatta küçümseyen bakış..
“… Bu ne biçim PKK’mış ki, ne genel kurmayı var, ne kuvvet komutanları var. Ne Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan konseyleri var. Ne hükümetleri var, ne bakanlıkları var.  Ne uçakları var, ne pilotları..Ne deniz kuvvetleri var. Ama, koca Türkiye’ye yetmiş milyona  bazı kereler nefes aldırmıyorlar. Bize söyler misiniz ey yetkililer. 30 yıldan beri 30 bin insanın ölümüne sebep olan askeri ve silahlı güçlerden kaç sorumlu ve kaç kişi için ihraç kararı alındı. Kaç kişi mahkum edildi. Sen sorumlusun denildi. Sen sorumlusun diye rütbeleri söküldü. Sen sorumlusun diye kapı dışarı edildi.Sen sorumlusun diye bugün cezaevlerinde yatar duruma sokuldu. Bir bilenden, bir yetkiliden, bir sorumlulardan bilgi  edindirme yasasına göre bu ülkenin yurttaşı olarak sorumuzun yanıtını tez elden bekliyoruz. Artık ne takatimiz, ne de güvenimiz kaldı.”
Bir isim çıkıp da bunu bir mikrofon önünde söylemiş olsa, sonra da sözlerim yanlış anlaşılmıştır dese, söyleyeceğiniz neler olacaktır artık?... Oysa, yukarda kara kara yazdığımız sözcükler / satırlar silinecek, unutulacak gibi değil. Demek “.. 30 yılda, 30 bin insanının ölümüne sebep olan” lar, askeri ve silahlı  güçlermiş, böyle mi anlamalı, yoksa o güçlerden  olup da hakkında soruşturma açılmayan, ihraç edilmeyen, rütbesi sökülmeyen, kapı dışarı edilmeyenleri mi düşünmeli, doğrusu sorulmayacak gibi değildir.
Demek, hesap sorulmayanlardır 30 bin kişinin canından olmasının sorumlusu? Böyle mi bakılmalıdır?
Oysa, biryanında o kara kara sözcüklerin, biraz alay, biraz küçümseme de var gibidir. PKK’nın  ne komutanları varmış, ne Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan konseyleri… Ne Genel Kurmayı varmış, ne kuvvet komutanları…Ve, bu halleriyle 70 milyona bazı kereler nefes bile aldırmıyorlarmış… Nasıl yorumlayacağız bu kara sözleri şimdi?..
Hem yazının başlığına  ne bitmez tükenmez terörmüş bu,  sözcükleri konulacak, hem de kınar gibi, aşağılar gibi konuşulacak, 30 yılda 30 bin insanının ölümüne sebep olan askeri ve silahlı kuvvetler.  Diyerek..
Üstelik, yazıya girerken de   PKK terör örgütünün başı, başkanı, lideri,. Yahut komuta heyeti, bizdeki gibi askeri örgütünde hangi paşa, hangi general, hangi korgeneral, hangi orgeneral,  veya çok general mi var, gibi sözcükler seçilecek
Bunlar söz olarak bir köşede söylenilmiş olsaydı, belki yanlış anlaşılmış demek  kolaylaşırdı muhakkak. Oysa, kara kara yazılı bunlar.. Yani, uçan sözler karşısında yıllar yılı kalacak, okunacak ve hüküm verdirtecek kelimeler,  düşünceler…
Ne diyelim şimdi?... Eleştiri böyle mi olacaktır, eğer eleştirilecek bir şey varsa ortada…Değilse,  kaş yapayım derken, göz çıkartmağa mı benzeteceğiz bu tür hazin sözleri, bakışları? Ya da, münasebetsiz Ahmet Efendi fıkrasını mı  hatırlayacağız?