Şer cephesi dediğimiz ne melen bir şeydir ki yorulmuyor, usanmıyor, vazgeçmiyor, işin peşini bırakmıyor. Yenildikçe hırslanıyor, yenildikçe hırçınlaşıyor, yenildikçe yeni oyunlar peşine düşüyor. 
Yıl 2013’ün Mayıs başıydı. Rahmetli Şükrü Karaca ile onun açtığı Balgat Beylerbeyi’nde bir grup arkadaşla birlikte sohbet ediyoruz.  Şükrü Ağabey DYP Genel Başkanlığı ve Başbakanlığı döneminde Tansu Çiller‘in önemli danışmanları arasındaydı. Daha sonra Recep Tayyip Erdoğan’a da Şehit Erol Olcak vasıtası ile kuruluşundan itibaren danışmanlık yaptı. Kemal Kılıçtaroğlu’nun milliyetçi ve muhafazakâr camiaya açılma stratejisi çerçevesinde de CHP’ye Başdanışman oldu. Sohbet ettiğimiz sırada fiili olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başdanışmanı idi. 
O günkü sohbetimizde AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ın geleceği üzerine konuşuyoruz.
Şükrü Ağabey, AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ın halk arasındaki desteğinin siyasi manevralarla bitirilmesinin imkânsız olduğunu vurguladı.  
O günlerde yapılan değerlendirmelere göre AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasındaki halk desteğini azaltmanın tek yolu bulunduğu ve bununda ekonomik kriz ile halkın cebine dokunma olduğu.  
Milletin en hassas noktası cebi yani.
İşin can damarı da o. 
Şükrü Ağabey ile bu konuşmamızın ardından bir ay geçti geçmedi malumunuz Gezi Olayları çıktı.
Hatırlarsanız dünyanın zinde güçleri o olaylar sırasında nasıl propagandalar yaptılar.
Bu olaylar ile güvensizleştirme çalışmalarına dövizde kıpırdanmalar baş gösterdi.
Gezi olaylarında kimlerin rol oynadığı, neyi amaçladıkları ortada şimdi.
İçimizdeki baronlar, FETÖ bağlantıları ve uluslar arası güçlerin o dönem nasıl ortak çalıştıkları…
***
15 Temmuz Başarısız darbe girişiminin sonuç vermemesi üzerine şimdi klasik ekonomi oyunları tekrar devreye konuldu.
Yani hedef milletin cebi.
Darbe sonrası güvensiz bir ortam oluşturmayı başaramayan şer güçlerin, aradan geçen 5 ay sonra bu krizlerin peşine düştükleri görülüyor.
Tutar mı?
2004-2005-2007-2009-2013 ve nihayet 15 Temmuz’u atlatmış bir Türkiye’nin tamamen suni ve yapmacık,
Nasrettin Hoca’nın göle maya çalması gibi sadece ‘Ya tutarsa’ diye devreye konulmuş bir kriz. 
***
ABD’de yeni Başkanın Trump olması nedeniyle olaylar çıkarken, ABD içindeki oyuncular ve onların temsilcileri endişe içindeyken, Avrupa’nın bile endişeleri varken dolar Türkiye’de neden yükselir?
Hadi diyelim Dolar yükselirken Euro neden artar?
Size mantıklı geliyor mu?
Kaldı ki finans sektörünü bilmem fakat reel sektörde üretimler devam ederken, ısrarla kriz algısı oluşturup ekonominin çarklarına neden çomak sokulmak isteniyor
***
Şimdi sormakta yarar var?
O kadar kriz atlatmış dünyadaki krizlerden bile en az etkilenmeyi bilen, hatta bunları fırsata çevirmeyi tecrübe edinen bir Türkiye bugünlerde oluşturulmaya çalışılan kriz algısını yutar mı?
Sorunun cevabını size Dostumuz Cemile Çolak’ın dün Konya Seydişehir’de bir çalışması sırasında karşılaştığı haberle vereyim.
Ekip olarak Pınarbaşı Mahallesine giriyorlar. Girdiklerinde bütün vatandaşlar muhtarlarını methediyor. Nasıl güzel işler yaptığını anlatıyorlar. O da meraklanıp muhtarı buluyor. Küçük bir market işletiyor. Fakat bu markette para çok geçmiyor. Muhtar kendine göre bir sistem geliştirmiş. Mahallede ne kadar ihtiyaç sahibi aile varsa tespit etmiş. Kendi usulünce geliştirdiği bir yöntemle hizmet veriyor. Hatta ihtiyaç sahibine devletten önce el uzatır haline gelmiş.
***
Cemile hanım Muhtarın uygulamalarını görünce duygulanıp ağlamış.
Şimdi bu muhtarın adını merak edeceksiniz; Mustafa Çalışkan. 29 yaşında Muhtar olmuş. Bu 3. dönemi. Yani daha 42 yaşında.
Şimdi böyle bir Türkiye’de gelinde siz ekonomik kriz çıkartın.
Buradan uyaralım.
Hey krizlerden medet umanlar ne millet eskisi gibi, ne devlet eskisi gibi.
Salladığınızı zannettiğiniz yapının altında kalırsınız. 
.....