MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gündeme getirmesiyle alevlenen başkanlık sistemi konusu öyle anlaşılıyor ki bir aşamaya geldi. MHP Ak Parti’nin hazırladığı taslak metin üzerinden değerlendirmelerini yaparak nihai görüşünü bildirecek. Zaten söz konusu metin MHP’nin kabul edeceği şekilde hazırlandı. Yani Meclis’e gelişi çok uzun sürmez. Ama Meclis’ten çıkışı gelişi gibi hızlı olur mu? Bunu da zaman gösterecek. 
Dikkatinizi çekti mi? Bilmiyorum. Devlet Bahçeli Başkanlık Sistemini gündeme getirdiği günden bu yana Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha önce ki dönemlere nazaran ihtiyatlı davrandı. Davranmaya devam ediyor. Keskin ve bağlayıcı bir üslup kullanmadı. İşi bu sefer Başbakan yürütüyor. 
Türkiye’nin sistem itibarı ile tıkandığı malum. Bunun kesinlikle aşılmasında yarar var. Bazı şeylerde ısrarın gereği yok. Zamana ve ihtiyaçlara göre hareket etmek gerekir. İnsan hayatı gibi değişim dönüşüm yapılmadığında olduğunuz yerde sayar kalırsınız. Aynen onun gibi devletlerinde zaman zaman kendini yenilemesinde fayda var. 
Başkanlık Sistemi tartışmaları onun için önemli. Aslında Türkiye Fiili olarak zaman zaman farklı yönetim sistemlerini uyguluyor. Bugünkü sistemin kuruluşu Cumhuriyet ile başlamıştı. Atatürk ile başlayan döneme ne diyeceğiz? Parlamenter sistem dediğimiz bu sistem Atatürk ve İsmet İnönü döneminde resmen Yarı Başkanlık olarak işlemedi mi? Şimdi Atatürk dönemi ve İsmet İnönü dönemlerine geri dönün bakalım hangi başbakanları hatırlayacaksınız? Sadece Atatürk döneminde Başbakan olarak İsmet İnönü akılda kalmıştır. Onun dışındakileri zorlasanız bile aklınıza gelmez. Hele hele İsmet İnönü döneminin hiçbir başbakanı hatırlanmaz. 
Aynı şekilde 1950 seçimleri ile iş başına gelen DP’de farklı bir uygulama hayata geçti. DP’nin 1950’de seçimlere Celal Bayar’ın Genel Başkanlığında gittiğini bilen bugün kaç kişi vardır? Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanı olmasının ardından Adnan Menderes’in Başbakan olması ile birlikte 1950’lerde bir nevi Başbakanlık Sistemini görürüz. Yani Atatürk ve İsmet Paşa dönemlerinin tam tersi. Fiili gelişen bu sistem sonuçta darbeyi getirdi. 1960 ile birlikte farklı bir sistem hayatımıza girdi. 1960’tan sonra bilinçli veya bilinçsiz araştırmadım. Ama adeta koalisyonlar doğurdu. Bu sistemde 1971 muhtırasını, 1980 darbesini getirdi. 1982 Anayasa’sını anlatmaya gerek yok. Neler olduğu ve yaşandığı ortada. 
Türkiye’nin aslında çok acele etmeden bir daha darbe doğurmayacak, devleti güçlendirecek, sistemin bütün çarklarını işletecek gerçekten bir değişime ihtiyacı var. Bunu Başkanlık Sistemi ne kadar karşılar? Cumhurbaşkanlığı sistemi ne kadar halleder? İyi hesap edilmesi gerekiyor. 
Buradan uyarmakta yarar var. Yenikapı Ruhu tekrar oluşturulmadan yeni bir sistemi hayata geçirmeyin. CHP’nin Yenikapı’ya nasıl geldiğini biliyoruz. Yenikapı Ruhu’nun mimarı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ama direkleri MHP’dir, CHP’dir. AK Partidir. Kısaca millettir. Değişim kaçınılmazdır. Değişimin önünde kimse duramaz.
Bugünkü Meclis aritmetiği ile değişim sağlanması isteniyorsa o takdirde sadece MHP’nin desteği ile bu yapılmamalıdır. Öyle veya böyle CHP son anda da olsa aynen Yenikapı’da olduğu gibi dâhil edilmelidir. Bu CHP’nin görevi olduğu kadar Yenikapı Ruhunu inşa edenlerinde görevidir. 3-5 gündür değişik kulisleri dolaşıyorum. Türkiye’de gerçek bir değişimin sağlanması için Yenikapı Ruhu ile hareket edilmesine  ihtiyaç olduğunu gördüm.  
Aksi takdir de Meclis aritmetiği, adına ister Başkanlık densin, isterse Cumhurbaşkanlığı Sistemi densin geçişini riske atacaktır. Hem MHP içinde hem de AK Parti içinde bu konuda inşallah sıkıntı çıkmaz. 
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…