TÜRKİYE’nin iç işlerine burunlarını o kadar çok sokmaya başladılar ki, kırmızı çizgiyi aştılar. 16 Ni-san öncesi dozu arttırdılar.
Yedi düvel bir olup saldırıyorlar. Son nefesle, son bir çırpınış haliyle bütün kozlarını kullanıyorlar. Atlarıyla, itleriyle saldırmakla kalmayıp algı operasyonları çekiyorlar peş peşe.
Türkiye’nin ayağa kalkacak olmasından öylesine çok korkuyorlar ki, Türk Milletini etkilemek amacı ile gazetelerini bile Türkçe yayınlanmaya başladılar.
İsviçre gazetelerinden sonra Alman Bild gazetesi de, haçlı seferine algı operasyonuyla katıldı.  “Atatürk olsa hayır derdi” manşetiyle 16 Nisan'ın sonucundan korktuklarını aleni ortaya koydu. Gazete, küstah yayınını hem Almanca, hem de Türkçe yaptı. 

İstiyorlar ki ayağa kalkmasın Türkiye. Bu isteyen sadece Almanya değil. Haçlı Birliğine dönüşen Avrupayla birlikte kendini dünya jandarması sanan ABD’de istemiyor güçlü ve bağımsız bir Türkiye’yi..
Bunun için dört koldan saldırıp son kozlarını kullanıyorlar. Emperyalist güçler, Atatürk’ü buna alet ediyor.
Kardeşlerim,
Gazi Mustafa Kemal, şu an yaşıyor olsaydı eğer, bu sömürgeci AB/D ülkelerinin coğrafyamızda oynadığı oyunu görseydi var ya..
Türkiye’yi güçlü kılıcak yeni sisteme ‘evet’ diyerek emperyalizm karşısında mazlumların sesi olurdu. 
***
HAYIR DENİLMESİ AB/D'nin İŞİNE GELİR!
ALMAN gazetesi “Atatürk olsa hayır derdi” diyor ya.. 
Onlar Mustafa Kemal’i çok iyi bilmelerine rağmen, kim olduğundan bi haber gibi görüntü veriyor!
Biz diyoruz ki, Türkiye ikinci bir İstiklal Savaşı veriyor. 
Almanlar ve onlar gibi düşünenlerse diyor ki; Fazla kıpırdamayın, biz ne verirsek onunla yetinin..
Bakın Atatürk, vatan savunmasındaki iki cephenin varlığını nasıl tarif ediyor;
Dahili cephe, görünürdeki cephe… Asıl olan dahili cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin vücuda getirdiği cephedir. Görünürdeki cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, mağlup olabilir. Fakat bu hal, hiçbir vakit bir memleketi, bir milleti mahvedemez. Mühim olan, memleketi temelinden yıkan, milleti esir ettiren dahili cephenin düşmesidir. Bu hakikate bizden ziyade vakıf olan düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için asırlarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar muvaffak da olmuşlardır. Hakikaten ‘kaleyi içinden almak’ dışından zorlamaktan çok kolaydır.”
Kısacası Atatürk için tek düşmanın kim olduğu bellidir. 
Bunu da şöyle tanımlıyor:
En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan milletler. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hakim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.” 
...
İşte böyle düşünen bir Atatürk’ün ‘hayır’ demeyeceğini vatan kaygısı olan herkes bilir bilmesine de, emperyalistlerin işine hiç  gelmez bu..
***
MİLLİ OLANLA OLMAYANIN MÜCADELESİDİR BU...
Kardeşlerim, 
Tek düşmanın kim olduğunu günümüz dünyasında artık çok net biliyor, hemen yanıbaşımızdaki coğrafyada görüyoruz. 
Şunu asla unutmayın.
16 Nisan, bu ülkenin yeniden diriliş günüdür.
Kuva-yi Milliye ruhundan rahatsızlık duyan ne kadar güç ve eli kanlı örgüt varsa “hayır” için çalışıyor. 
Şeytanla işbirliği yapıyor. 
İşte bu nedenle referandum bir evet-hayır şeklinde tercih meselesi olmaktan çıkmış, yerli olanla milli olmayanın ayırt edileceği hale dönüşmüştür. 
Şu an Türk Milleti için seferberlik halidir. 
Bu bir vatan savunmasıdır. Cephe bütün Türkiye’dir. Mücadelenin zaferle taçlandırılacağı gün ise 16 Nisan’dır...
...
-------------GÜNÜN SÖZÜ---------------
Bir Milletin yaşayabilmesi için bağımsızlığına sahip olması gerekir. | Atatürk