Mantar gibi hukuk aç…
Öğretim üyesi bulama.
Asgari hukuk bilgisinden yoksun mezunlar ver.
Sonra bunların bir kısmı hakim-savcı, bir kısmı avukat olsun…
Fakültelerde Roma Hukuku gibi temel dersleri de kaldır, hukuk nosyonu nedir onu bile vereme…
Mezun olan öğrencilerden hakim savcılık sınavını kazananları staj sonrası (eski sistemi bozup) kur’a ile büyükşehir-küçükşehir, il-ilçe farketmez; kur’ayla rasgele ata…
Hiçbir kürsü deneyimi olmayan genç hukuk-lulara yargıyı emanet et.
Sonra ceza tarafında baktın ki olmuyor, mahkemelere bir savcı koy, bir savcı kaldır, sonra yine koy..
Baktın ki hakimler yetişmeden hakim oluyor, hakim yardımcılığı gibi buluşlara yönel.
Liyakat, kademe, meslekte pişerek yükselme ve atama gibi her kuralı darmaduman et.
Adaletin uygulamada canı çıksın, oralı olma. 1 yıl önce kur’a çekip mesleğe başlayanı 1 yıl sonra Yargıtay Tetkik hakimi yap; ki kolay değildir tetkik hakimliği, ‘ne var ki” demek mümkün değildir.
Anayasa Mahkemesi’ni, AİHM’ni dinlemeyen yerel mahkemelerin olsun.
Yargının iş yükü çok diye bu kez yargıya nitelik ve kalite getirme çabası yerine uzlaştırıcılık gibi arabuluculuk gibi yeni icatlar getir.
Uzlaştırıcılar hukuk mezunu bile olmasın, bir iki ders hukuk gören her fakülteden ve her telden uzlaştırıcıyı yargının bir parçası yap.
Konusu para olan davalar için faydalı olabileceği düşünülen arabuluculuğun kapsamını genişlet de genişlet…
1 Eylül itibariyle kira ilişkilerini, ortaklığın giderilmesi davalarını dahi arabuluculuk kapsamına al…
Birbirini boğazlama noktasında olan kiracı-kiralayan ilişkisinin arabuluculukla mahkeme iş yükünü azaltacağını düşün.
Arabuluculukla yürümesine imkan bulunmayan ve hangi aklı evvelin kapsama dahil ettiği ortaklığın giderilmesi davasının arabuluculukla nasıl yürüyeceğini, iş yükünü nasıl azaltacağını, ortaklığın giderilmesi davalarının (izale-i şüyu) özelliği itibariyle taraflarının bile baştan çoğu kez tamamıyla bilinemediği gerçeğini göz ardı et…
Duayen İdare Hukuku Profesörü Sayın Metin Günday’ın dilinde değişmeyen bir cümle vardır; biz ilk 1989 yılında duymuştuk Ankara Hukuk sıralarında, eminiz ondan önce de bol bol kullanıyordu:
“Türkiye’de hukukçu yok, hukuklu çok” diye…
1989 yılında Türkiye’de daha hukuk fakültesi sayısı iki elin bile değil, bir elin parmağı kadar…
Şimdi ne der mevcut tabloya, az çok tahmin ediyoruz.
Adaletin hali artık “okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdik” şekline bürünmüş durumda…
“Davalar olmasa, adliyeler tıkır tıkır işleyecek”
Ama maalesef davalar çok ve zaman açısından bitmiyor da bitmiyor…
Arabuluculuk, kira davalarına çözüm olabilir mi; kapsam dışından çıkarılmazsa ortaklığın giderilmesi davası arabuluculukla bitebilir mi?..
Meclis’in bol hukukçu(!) vekilleri elbet öngörmüşlerdir bir mucize, göreceğiz zamanla.
Ama şahsi kanaat olarak söyleyelim; kapsamın bu kadar genişletilmesi hak arama ve adaletin tecellisi sürecini ötelemekten başka bir sonuç doğurmayacaktır ve bu noktada hayret ediyoruz ki bu düzenlemeleri yapanlar uygulamadan ve fiili gerçeklikten bu kadar mı kopuk olurlar?
İş, alacak ve ticari davalarda evet belli bir ölçüde arabuluculuk çözüm sağlar.
Ancak kapsamın olur olmaz özel hukukun neredeyse tüm alanlarına genişletilmesi, hatta ileride aile hukukunun bile bu kapsama alınmasının düşünülmesi inanılır gibi değildir.
Bu arada, arabuluculuk ve uzlaştırıcılık sınavları, eğitimler, dal eğitimleri, eğitim ücretleri, sınav ücretleri ile devlet baba, belli bir gelir kaynağı da sağlamış durumda, bunun da altını çizmek gerek özellikle…
Velhasıl…
Taraf sayısını tarafların dahi bil-e-mediği ortaklığın giderilmesi davasında arabuluculuk nasıl bir başarı sağlayacak; bunu da bir süre sonra Adalet Bakanlığı istatistikleri ile görürüz artık.
Netice olarak, ara bulacağız diye arayacağımız ve bulacağımız adalet şimdilerde asgari 5-6 yılda tecelli ederken bakalım ara bula bula bundan sonra kaç yılda kendini gösterecek?