Tapeler ortaya saçıldıkça Türkiye silkiniyor! Titriyor! Aklın sınırlarını zorluyor!
Çok önceleri söyledim! "Burası Türkiye! Yakında birbirine benzemeyenlerin ilişkilerini görecek ve şaşıracaksınız" diye!
İnanın bunlar daha ilk sahne!
Dikkat edin tapelerde son tarih EKİM!
Daha bunun Kasım'ı, Aralık'ı, Ocak'ı ve elbette daha eski tarihleri var!
Çıkar mı bilmem! Ama çıkarsa daha çok sürprizler olacak. Bunu bilmek için de kahin olmaya gerek yok! Sadece dikkatli olmak, kimin kimle oturup kalktığını gözlemek yeter de artar bile!
Ancak günlük yayınlara bakınca inanın kendimi başka bir ülkede, tek başına hayatta kalmaya çalışan bir TÜRK gibi hissediyorum!
Yabancı ve yalnız!
Gerçeklerin özenle örtüldüğü TÜRKİYE'de elinde kalem tutanların daha çok DIŞARIYA çalıştığı ortada!
Bunu değişik kılıflarla yapsalar da ortada!
Patronların koordinatları zaten malum!
BARON ise hiç sapma yapmadan dimdik duruyor!
Bu nedenle manşetler, radyolar, televizyon haberleri, spikerler, konuklar, ağır ağır konuşan çok bilmişler, parayla saldıran tipler, Laiklik ve Cumhuriyet tabelasının altından aparkat çakmaya çalışan zavallılar, hedef saptıran görevliler, ülkeyi arka cebine koyan inanmışlar kol geziyor...
Bu kadar mı?
Elbette hayır!
Laikliğin en büyük savunucusu DOĞAN GRUBU'nun cemaatle ilişkisi...
BURLA BİRADERLER'in verdiği borçla kurulduğu söylenen AMİRAL GEMİSİ'nin, Cumhuriyet'i ortadan kaldırmaya niyet ettiği ve bu amaçla örgütlendiği iddia edilen YAPI ile yollarını birleştirmesi... 28 Şubat'ta "Ortadan kaldırılması gereken birinci tehdit!" diye sundukları insanlarla denizaşırı toplantılarda bir araya gelinmesi...
Atatürk'ten hiç hazetmediği söylenen cemaatin en büyük ortağının ATATÜRK'ün partisi CHP'nin olması! Ve partinin lideri Kemal Bey'in kimsenin haberi yokken SARIGÜL konusunda Pensilvanya ile anlaşması... Ramazan ayında ağzından kadehi düşürmeyen BARON ve oğullarının HİZMET'le iç içe geçmesi... New York'taki büyük baronlardan bazılarının içeriye "ANLAŞIN!" diye talimat vermesi... Sarıgül ve Faruk Loğoğlu'nun Boğaz'da bir balıkçı'da CFR'nin (Council on Foreign Relations) Ortadoğu masası şefi Richard Murphy'le ÇİPURA yemesi...
Bütün bunlar bir yanda dururken öte yanda hizmete gönül verip ülke ülke, şehir şehir gezen TÜRK ÇOCUKLARI bayrağı yükseltmek için gece gündüz çırpınıyorlar! Memlekette bıraktıkları anababalarından istedikleri bulgur, pirinç, fasulye, bakla, un, reçel, şeker gibi temel ihtiyaçlarla günlerini geçiriyorlar! Çünkü öylesine fedakarlık içinde yaşıyorlar ki aldıkları paralarla ay sonunu getirmeleri hiç kolay değil! Ama hiç şikayet etmezler!
Bu milleti ve bayrağı temsil ettiklerini düşünürler! İslam'ın oradaki SON KALESİDİR onlar! Tertemiz ANADOLU çocuklarıdır! Süngüyle gidemediğimiz yerlere onlar giderler!
Arkalarına bile bakmadan! Gönülden fethederler! 140 ülkedeki tablo budur!
Bir pantolon ve ayakkabıyla yılı devirenleri biliyorum!
Binlerce gönül adamı biliyorum elini cebine atıp SIRALI ÇEK kesen! Hiç düşünmeden milyarları bağışlayan...
Sözlerle anlatılmayacak bir BAĞ vardı!
Bir dayanışma, bir başarı, bir destan, bir hikaye ve bir mucize vardı!
Fethullah Gülen sağlık gerekçesiyle ülkeden uzaklaştırılmadan önce bu yapının yüzde 100 sahibiydi! Onun kaçmasını isteyen ve bu oyunu göremeyen bir DEVLET vardı!
Operasyonu anlamayanların yanında "İleride ortaklık yapacağız!" diye avuçlarını ovuşturan İSTANBUL sermayesinin seçkin üyeleri hazırda bekliyordu! Devletin bilmediğini bilen işadamları gülümsüyordu!
Çünkü DIŞARIYA bağlı basınımız İNGİLTERE aleyhine tek satır yazamazdı!
Yahudiler aleyhine tek cümle kuramazdı! Yani ASIL GERÇEK şu yüce milleten kaçırılır ve gizlenirdi!
Sermayenin başındaki BARON, Kraliçe'nin has adamıydı! O istemediği sürece kimse çıt çıkaramazdı! İşgal dönemlerinde bile bundan daha haysiyetli BASIN vardı!
En azından hainleri biliyorduk!
Gizli gerçekle karşılaşıp onu alt edemediğimiz için hep bu ülkenin ÇOCUKLARI zarar gördü! Cemaat mensubu da olsa, Fenerli de olsa, Diyarbakırlı da olsa hep çocuklarımız hırpalandı! Hep bizim analarımız ağladı!
Acı evlerimizden hiç eksik olmadı!
Çocuklarımız ağlarken bizim BARONUN New York'taki FİNANS işiyle uğraşan ABİLERİ Saylorsburg'a devamlı giderlerdi!
80 milyon dolardan fazla himmet yapan BEYAZ TÜRK buradaki meşalenin taşıyıcısıydı! Amerika'da da çok fazla para veren vardı!
Graham Fuller'in desteği ortadayken neden 10 CIA ve FBI ajanı her hafta oraya giderdi! Neo-Con'larla olan yakınlığın nedeni neydi? Nasıl bir kurgu yapılmıştı! Gülen'i Türkiye'nin dışına çekenlerin planı neydi? Ordu içinde bu planı bilenler var mıydı? Neden kimse "DUR!" diyemiyordu!
Asla ve kat'a GÜLEN'in bilemeyeceği ve takip edemeyeceği PARA AKIŞI nasıl dizayn ediliyordu!
EN az 100 ayrı hesaptan gelen paralar neden takipten korunuyordu! Eğer ortada iyi niyetli bir BAĞIŞ sözkonusu ise neden bazı isimler farklı farklı yollardan bilinmeyen bir başka isme para yağdırıyordu! İçlerinde kaçı TÜRK ve MÜSLÜMAN'dı!
Bütün plan Gülen'i dışarı aldıktan sonra tıkır tıkır işliyordu! İstenen de buydu!
Hizmet hareketinin başındaki isim Gülen olsa da yapılanların büyük çoğunluğu HABER verilmiyordu! Altta ve özel ilişkili bir takım insanlar bildiklerini okuyordu! Ve benim için çok acı olan böylesine bir oluşum neden TÜRKİYE için çalışamıyordu! Türk çocuklarının kurduğu sistem nasıl YABANCILARIN sızmasına imkan vermişti!
Ve belki çok az kişi biliyor ama HİZMETİN peşinden giden ve daha görünmeyen çok ama çok sayıda insan DEVLETİN içindeydi! Elbette olacaklardı!
Ülkenin çocuklarına kilit vurulamazdı!
Ancak devletin içine sızan ve bir avuç azınlık olarak CUMHURİYET'i istedikleri gibi yönetenlere karşı başlayan HAREKET nasıl olmuştu da bunların KORİDORUNA girmişti!
Amaç neydi! Finalde ne istiyorlardı!
Türk çocukları önce birbirine girsin, ardından da Kürtlerle nasıl olsa savaşırız mı deniyordu!
Bakın ARKA PLANDAKİ gücü öncelikle cemaatin sonra da ANKARA'nın bilmesi ve görmesi şart!
Bizi bize düşürüp sonuç almak gayretindeler!
Herkesin uyanık olması gerekirken bu kadar "anlık" davranılması iç açıcı değil!
AKLIMIZI devreye sokalım!
Bu ülkenin çocukları karşı karşıya gelmesin!
Başörtüsü Meclis'e girmişken, üniversiteye, hastaneye, devlete kabul edilmişken, ANADOLU'nun sesi yükselmişken, ORDU içindeki azınlık dizginlenmişken kısaca ÇOK AMA ÇOK yol alınmışken bu kavga niye!
Neden bu ORTAKLIKLAR!
Erdoğan gidince kim gelecek onu söyleyin de bilelim!
Ya da BAŞBAKAN'ın gitmesini isteyeni açıklayın!
Devletin yenilmeyeceği ortada!
Zarar vermek AKIL işi değil!
Unutmayın ağlayan yine bizim analarımız olacak! ÖCALAN gördü bunu!
Biz görmezsek ayıp olmaz mı!
Sevindirmeyin İNGİLİZ'i!
Gelin kuralım İMPARATORLUĞUMUZU!