Plan, adım adım uygulanırken, sessiz kalmak “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek zulme göz yummak yarın yaşanabileceklere ortak olmaktır.

Bir zamanlar bir büyük otlakta öküz sürüsü yaşarmış ama çakallar öküzleri bir türlü rahat bırakmazmış.

Sürekli öküz sürüsüne saldırırlarmış.

Öküzler de bir araya gelir, çakallara karşı birlik olurlar, birkaç sıyrıkla saldırıyı kurtulurlarmış.

Gün geçtikçe çakallar güçten düşmüşler.

Ya bu otlağı terk edeceğiz yada onları aldatacağız demiş topal çakal ve yanına bir iki çakal daha alarak öküzlerin yanına beyaz bayrakla gitmiş.

Öküzler bakmış çakallar elinde beyaz bayrak geliyor yaklaşmışlar.

Topal çakal:

Bilin ki biz çakallar barışçı bir milletiz. Hele öküzlerle hiçbir alıp vermediğimiz olamaz. Size defalarca saldırdık, ama hep aranızdaki Sarı Öküz yüzünden. Onun rengi öyle sizinkiler gibi değil ki. Gözümüzü alıyor, bizi sinirlendiriyor. Onu gördük mü size saldırıyoruz ve sürünüze zarar veriyoruz. Yoksa bizim sizinle alıp veremediğimiz yok. Verin onu bize kurtulun, biz de barış içinde yaşayalım."

Bir tek yaşlı Benekli Öküz olmaz” demiş ama kendini kimseye dinletememiş.

Sarı öküz diğer öküzlerin kurtuluşu için çakallara kurban edilmiş.

Bir süre öküz sürüsüne saldıran olmamış, ama çakallar sonra gene acıkmış.

Topal çakal yanına birkaç çakal daha alarak öküzlerin yanına gitmiş:

“Gördünüz ya biz çakallar ne denli uysal bir milletiz. Doğru kararınız için sizi bir daha kutlamak isterim. Siz de huzur içindesiniz, biz de. Ne güzel. Şu aranızdaki Uzun Kuyruk gerçek bir problem, Öyle uzun bir kuyruğu var ki, nereden baksak görünüyor, bizi sinirlendiriyor. Onun suçu yüzünden hepiniz zarar göreceksiniz. Siz onu bize verin, barış içinde yaşayalım”.

Yine sadece Benekli Öküz karşı çıkmış.

Gelgelelim kimse onu dinlememiş.

Hepsi “verelim gitsin” demişler.

Uzun Kuyruk’u sürüden dışlamışlar.

Uzun Kuyruk çırpına çırpına çakallara yem olmuş.

Çakallar her geçen gün güçlenirken öküzler her geçen gün zayıflamış.

Çakallar küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış.

Artık bir sebep bile söyleme gereği bile duymadan “verin bize şu öküzü yoksa karışmayız” diyorlarmış.

Öküzlerin hayır diyebilecek güçleri kalmamış. Hepsi birer birer çakalların pençesinde can vermiş.

En sona boz öküz ve birkaç öküz kalmış.

Ne oldu bize ne zaman kaybettik bu savaşı çakallara karşı, oysa ne kadar da güçlüydük?” diye sormuşlar boz öküze.

Boz öküz, “Biz bu savaşı sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik, vermeyecektik onu” demiş, ama işi işten geçmiş.

İsrail'in kilometrelerce ötedeki İran'a saldırmaya başlamasıyla bu bildik "sarı öküz" hikayesi geldi birden aklıma.

Aslında her şey 11 Eylül İkiz Kuleler olayı bahane edilerek Afganistan'a sözde "özgürlük götürülmesi"ne sessiz kalmakla başladı.

Irak'ta Saddam'ın idamına, Libya'da Kaddafi'nin linç edilmesine göz yummakla devam etti,

Suriye ile "verecek öküz" kalmayınca İran'la nirvana yaptı.

Çakallar azdıkça azdı, doymak bilmedi! Dünyadaki tüm canlıların izlediği durdurulamaz canavara dönüştüler!

Biz yine de şunu bilir, şunu söyleriz; Gün gelecek demir kubbenin sahipleri, gök kubbenin sahibine yenilecektir...

"Savunan Adam" Erbakan tüm bu senaryoyu yaşanmadan 35-40 sene önce kafamıza çivi çakar gibi tane tane anlatıp uyardı, ama gelgelelim ona da bizim ülkenin generalleri darbe yaptı!

Erbakan meselesi neresinden bakarsanız bakın, oynanan oyunun taa o yıllardan nasıl bir çakallıkla karşı karşıya kaldığımızın örneğidir.

Aslında Türkiye yönüyle bakıldığında meselenin özü, Erbakan hocanın şeftali yerine, motor üretmek istemesiydi.

O tarihlerde set çekilmesiydi motor üretimine, bugün belki de komşu topraklarda yaşadıklarımızın hiçbirini konuşmuyor olacak, ülkemizin geleceği adına kaygılar taşımayacaktık!

İran'dan sonra hedef bellidir.

İsrail’in insanlık dışı, uluslararası hukuk kurallarını ve insan haklarını hiçe sayan Ortadoğu'daki zulmünün karşısında dik duruş sergileyemeyen ve onunla iş birliği yapan hiçbir millet, hiçbir devlet esaretten kurtulamaz.

İsrail burada sadece bir devlet değil bir operasyon merkezi.

Oyun tahminlerinizin ötesinde büyük ve kadim.

Plan, adım adım uygulanırken, sessiz kalmak “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek zulme göz yummak yarın yaşanabileceklere ortak olmaktır.

Planın adına ister "BOP", ister "Vaat edilmiş Topraklar" deyin.

Planda Türkiye’ye sıra geldiğinde, zaten oyun bitmiş olacak!

Haritaların değiştiği yeni bir medeniyet yol ayrımındayız.

Bir, beraber, iri, diri ve uyanık olmaktan başka çaremiz yok.

Allah memleketimizi ve tüm insanlığı bu doymak bilmeyen emperyalist ve siyonist çakallardan muhafaza etsin.

#17Haziran #RamazanDemir #KendimeNotlar