O anda rütbeler, makamlar, unvanlar anlamını yitirdi. Orada bulunan herkes, üniformalı veya sivil, sadece evladını kaybetmiş bir ananın karşısında saygıyla eğilen, boğazı düğümlenmiş insanlardı.
“Şehitlikte Bir Annenin Gözyaşları”
Jandarma Teşkilatımızın 186. kuruluş yıldönümü... Balıkesir'in Karesi ilçesinde, bu anlamlı günün bir parçası olarak düzenlenen programda yolumuz şehitliğe düştü. Her bir mezar taşının bir kahramanlık destanını, bir yarım kalmış hayatı ve ardında bıraktığı tarifsiz bir acıyı simgelediği o kutsal mekânda, törenin vakur havası hâkimdi. Ancak hiçbir resmi konuşma, hiçbir tören adımı, birazdan şahit olacağımız o an kadar yüreğimize işlemeyecekti.
Şehitlerimizin kabirleri arasında ilerlerken, bir mezar taşının başında, sanki evladının başını okşar gibi toprağa eğilmiş bir anne duruyordu. Yanına yaklaştığımızda, zamanın ve acının yüzünde açtığı derin çizgilere rağmen gözlerindeki evlat hasreti ilk günkü gibi taptazeydi.
Bize döndü ve titreyen bir sesle, kelimeleri boğazında düğümlenerek o cümleyi kurdu: "Benim için zaman, oğlumun şehit olduğu 1997 yılında durdu. Ben hala 1997 yılındayım."
O an, sanki tüm sesler kesildi. Şehitliğin üzerindeki gökyüzü, rüzgârın fısıltısı, törenin uğultusu... Hepsi sustu. Geriye sadece bir annenin, 28 yıldır dinmeyen acısını iki cümleye sığdırdığı o an kaldı. Yanaklarından usulca süzülen gözyaşları, sadece kendi evladına değil, bu topraklar için can vermiş her bir kahramana dökülüyordu. Oğlunun nasıl şehit düştüğünü anlatırken sesi titrese de, her kelimesinde bir annenin evladına duyduğu sonsuz gurur ve hasret vardı.
O anda rütbeler, makamlar, unvanlar anlamını yitirdi. Orada bulunan herkes, üniformalı veya sivil, sadece evladını kaybetmiş bir ananın karşısında saygıyla eğilen, boğazı düğümlenmiş insanlardı. O annenin feryadı, en gür sesli nutuklardan, en görkemli törenlerden çok daha fazlasını anlatıyordu. Vatan sevgisinin, fedakârlığın ve geride kalanların dinmeyen acısının ne demek olduğunu yüzümüze bir tokat gibi çarpıyordu.
Bizler için takvim yaprakları 1997'den günümüze hızla akıp giderken, o anne için zaman biricik oğlunu toprağa verdiği o kara günde donup kalmıştı. Bizler yıldönümlerini anarken, onlar her gün aynı acıyla yaşıyor, aynı boşlukla uyanıyorlardı.
Bu tanıklık, "vatan sağ olsun" sözünün ardındaki o devasa fedakârlığı ve bir annenin yüreğinde zamanı durduran sevginin ne kadar büyük olduğunu bize bir kez daha hatırlattı. O annenin nezdinde, bu vatan için canını feda etmiş tüm şehitlerimizi ve onların ardında "zamanı durdurmuş" kıymetli ailelerini saygı, rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun.