İnsanoğlu bazen hayatı yaşar, bazen de onu sırtında taşırmış. 
Bazen hayatın santimi santimetresi, saniyesi dakikası inanılmaz anlarla geçer.  
Bazen de dönüp geriye baktığınızda ceviz kabuğunu doldurmayacak bir yaşam, bir an görürsünüz. 
Sorsalar, “yaşamın, eşin, dostun, çocukların veya kentin ve ülken için ne yaptın?” diye. 
Bazılarımızın bu soruya verebilecek cevabı yoktur mutlaka.
Böyle bir soru karşısında sus-pus kalıp boynununu bükenlerin yaşadığı; kin, nefret ve düşmanlıkla bulanmış bir süreçtir aslında.
Ne kendilerine, ne eş-dostlarına, ne bulundukları camialara, ne kentlerine, ne de ülkelerine yararları var.
Çığırtkanlıklarıyla dolu ve hayattan daha çok rezalet diyebileceğimiz rüya gibi adeta..
Uyanabilseler gördükleri rüyadan, kurtulabilseler yakalandıkları şizofreni rahatsızlığından anlayabilecekler hayatı, yaşadıkları kenti ve ülkeyi ama!..
İşte bu ama herşeyi berbat ediyor!
***
Geçmişte gördüğüm, yaşadığım, tanık olduğum anları film şeridi gib gözlerimin önüne getiriyor, ardından bugünkü manzaraya bakıyorum
İçim kararıyor, gözlerime perde iniyor.
Yüreğimize soruyorum tepki vermiyor
Gözlerim ışık almıyor
Yapabileceğim birşey yok anlayacağınız. 
Onlar adına gelecekten umutlu değilim. 

***
Eli kalem tutan, aydın geçinen, toplum adına birşey ürettiklerini sanan veya yönlendirme konumunda bulunan insanların bu tarz tutumları hoş olmadığı gibi, toplum için zarar teşkil ediyor diye düşünüyorum.
Kendi kendileriyle yaşadıkları kavgaya veya birbirlerine karşı besledikleri kin, nefret ve düşmanlığa birşey demiyorum. 
Yesinler birbirlerini!
Allah yollarını açık eylesin,
Haklarında hayırlısı neyse onu versin!
Versin, eylesin ama, 
asıl üzüldüğüm nokta 
kendileriyle birlikte başkalarına da zarar veriyorlar.
Topluma ve camialarına kötü örnek oluyorlar..

***
Bilirsiniz, “bütün” parçaların toplamından ibaret değildir. 
Kendisi bir “parça” iken, diğer parçalarla uğraşmak, onları yapmak veya bozmak, temelde kişinin “bütün”le bağlantısını zedeler, ancak bütüne zararı dokunmaz, dokunamaz.
“Bütün”, kendi dengesini korur, herşeye ve kişiye rağmen korur. 
Hepimiz kabul etmeliyiz ki, “BÜTÜN” bir denge içerir. 
Haydi gelin, bir an için hepbirlikte kanaviçe işlediğimizi düşünelim.
Çoğunluğumuz belli renkteki iplik ile küçük bir alanda çalışıyoruz. 
Yanımızdakine baktığımızda onun elindeki iplik de, çalıştığı ortam da farklı.
Kendimizin tarzını “doğru”, yanıbaşımızdakinin ise “hatalı” olduğunu düşünür, söyleriz hemen. 
***
Bir an için kanaviçenin tümünü görebilsek, mükemmel manzara serilir gözümüzün önüne. 
Bu manzarada siyah da, en az beyaz kadar gereklidir.
Birbirimize katkımız ne olabilir? 
İşlediğimiz kısım özen ve düzen içeriyorsa, çevremizdeki biri veya birileri bizim rengimizi sever, az veya çok o rengi de kullanır kendi alanında.
Bize düşen, kendi işimizi doğru ve güzel yapmak ve kılmaktır.
Topluma ve geleceğe iyi örnek olabilmektir. 
Kendimiz, kentimiz ve ülkemiz için güzel anlar yaşayalım, yaşanmasına katkı sağlayalım.
Yapmamız gereken sadece bu kadar.
Bugüne kadar yapabildiysek bunu ve gelecekte de yapabilirsek ne mutlu bize.. 
İşte o zaman hem  hayatı yaşar, hemde sırtımızda taşırız.
Gülen yüzleriniz solmasın, yüreğinizdeki sevgi eksik kalmasın...
....