Başlığı 'Sivas yangını' diye de atabilirdim. 1993, Türkiye'nin yangın yerine döndüğü uğursuz bir yıl.
Sivas olayı da bunlardan biri. Hakkı Öznur'un birkaç ay önce piyasaya çıkan kitabı '1993 Örtülü Darbe' kitabı masamın üzerinde. Bütün ayrıntılarıyla 1993'ü anlatıyor. Gazeteden meslektaşımız Muhsin Öztürk de geçen yıl 1993'ü kitap yapmıştı. 'Adı Konulmamış Darbe 93' adıyla.
1993, gerçekten kâbus gibi bir yıl. İşte yaşananların birkaçı: Uğur Mumcu o yıl öldürüldü. Hâlâ tam aydınlatılabilmiş değil. Yakın tarihin en karanlık olaylarından. Turgut Özal'ı da 93'te kaybettik. Normal bir ölüm mü yoksa zehirlendi mi? Hâlâ tartışılıyor. Zehirlendiğine inananların oranı hayli fazla...
Soğuk bir Ankara sabahında Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in uçağı çakıldı. Kaza olmadığı kesin. Ama çözülemedi de... General Bahtiyar Aydın kurşunların hedefi oldu. Tetiği kim çekti? Terör örgütü mü yoksa başka bir örgüt mü hâlâ meçhul.
Malatya-Elazığ yolunda 33 asker şehit edildi. Terörle mücadelenin en kritik dönemindeydi. Bu olaydan sonra bambaşka safhaya girdi. Milletvekili Mehmet Sincar öldürüldü. Ahmet Cem Ersever başta olmak üzere onlarca faili meçhul.
1993'ün Temmuz'u son yılların en sıcak ayıydı. Üç gün arayla iki büyük olay... Meçhul bir el iki perdelik oyunu sahneye koydu. Önce Sivas, Madımak Oteli'nde 37 can yandı. Daha Sivas'ın dumanı tüterken üç gün sonra silahlı bir grup Erzincan Başbağlar köyünü basarak, 33 kişiyi katletti.
Şüpheli bir grup yakalandı, siyaset müdahale etti, ardından salıverildi. Bir daha da izlerine rastlanmadı. Sırra kadem bastılar. Sonra Başbağlar sessizliğe gömüldü. Dosyanın akıbetini bilen yok. Ne konuşuldu, ne yazıldı. Yıldönümlerinde bile hatırlanmadı. Sivas da, Başbağlar da hâlâ kanayan yaradır. Aradan geçen 19 yıla rağmen yaranın kabuk bağlamadığını, için için kanadığını zamanaşımı sırasında gördük. Şimdi Sivas davası yeniden gündemde... Üstelik bütün yönleriyle.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün 'Bu olay yakın siyasi tarihimizin en acı ve en utanılacak olaylarından birisidir. Bunun bütün veçheleriyle ortaya çıkarılması lazım. Bu olay tam aydınlatılamamıştır, tam aydınlatılması gerektiği kanaatindeyim.' dedi. Sivas olayının aydınlatılamadığını söyleyen sıradan biri değil, devletin zirvesindeki isim.
Bir noktaya dikkat çekmek isterim: O dönem işbaşında olaya duyarlı olduğu kuşku götürmeyecek bir hükümet işbaşındaydı. Erdal İnönü'nün başında bulunduğu SHP iktidar ortağıydı. Soruşturma ve dava sürecinde Adalet Bakanı Seyfi Oktay'dı. Oktay'ın bu konulardaki hassasiyetini vurgulamaya gerek yok herhalde. Ondan görevi benzer duyarlılığa sahip Mehmet Moğultay devraldı.
Bugün olayın aydınlatılamadığını konuşuyoruz. Madımak'ın yakılmasında dahli bulunanlara ceza vermekle bitmiyor iş. Sivas'ın sıradan, basit bir olay olmadığı kesin. 'Bir grup kışkırtıldı, galeyana geldi, sonra olanlar oldu.' diye geçiştirilmeyecek bir olay.
Sivas'a büyük resmin 1993'ün parçalarından biri olarak bakmak lazım. O yıl yaşanan bazı gelişmeleri onun için hatırlattım. O iki perdelik oyunun figüranları önemsiz değil ama mühim olan arkadaki yönetmenin kim ya da kimler olduğu... Sivas'ı bir operasyon olarak planlayanlar ortaya çıkarılmalı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 'Bu katliam gibi feci olayda kusuru bulunan veya kusurlu oldukları düşünülen kamu görevlileri hakkında soruşturma başlatılıp, bunlarla ilgili yargılama yapılabilir.' açıklaması bu açıdan çok önemli. Asıl sorumluların ayak izlerine oralarda rastlanabilir. Dönemin Tugay Komutanı Ahmet Yücetürk, 'Olayın hesabını vali vermeli.' dedi. Buradan ilerlemekte fayda var. Sivas'ın çözülmesi 1993'ü de aydınlatabilir.