ERZURUM milletvekili İbrahim Aydemir; "Sabah erken kalkanın 'gazeteciyim' diyerek ortalarda dolaştığı günlerdeyiz" demiş TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısındaki konuşmasında.

Benim gibi Sürekli Basın Kartı sahibi olması hasebiyle Aydemir, kimin ne olduğunu, ne peşinde koşuşturduğunu en az bizim kadar biliyordur. Zatın gözüne ve kullandığı üsluba baksın, o kişinin gazeteci mi, tetikçi mi, şantajcı mı, şarlatan mı olup olmadığını hemen anlar herhalde!



İşte bu yüzden "sabahleyin kalkan 'gazeteciyim' deyip orta yere çıkıyor ve orada neşet eden bütün sevimsiz hâller tüm gazetecileri ilzam ediyor. Oysa bu bir haksızlık, bu bir yanlış." vurgusu yapmakta yerden göğe haklı Aydemir.



Ülkemizdeki medya sektöründeki manzara, Erzurum milletvekilinin, gazetecilerin yıpranma hakkıyla ilgili yasal düzenlemenin ele alındığı komisyondaki görüşmeleri esnasında dillendirdiği gibi aynen.

"Ev adresini yaz bir kağıda" desen, bunu hatasız yazamayacak insanlar sabah erken kalkıp "gazteciyim" diyor.

Teknoloji ve iletişimin ışık hızıyla ilerlediği çağda, ayda/yılda bir belediye bülteni çıkaranlar "gazteciyim" diyor.

Bugüne değin girdikleri her işte dikiş tutturamayan asalaklar, hazır haber bültenlerini facebookta ve free bloglarda paylaşıp "gazteciyim" diyor.

Kendilerine selam ve mama vermeyenlere sabahtan akşama attıkları çamurun önce kendi ellerini kirlettiğini göremeyen pespayeler "gazteciyim" diyor.



Bu da yetmiyor artık onlara.

Bir vakitler iyi firmaların isimlerini tağşiş edip vurgun yapmaya kalkışan, ama sonrasında yok olup giden çakallar gibi, "öz", "hakiki", "enternasyonal", "avrupa" vb. can alıcı, gönül okşayıcı, cilalı isimlerle tencere yuvarlamış kapağını bulmuş misali aynı kazanın içerisine doluşup tepişen tipler "biz hakiki gazteciyiz" diyor ulu orta her yerde.



Sorsan bunlara; "gazeteci kime denir?" diye. Teki bile cevap veremez!

"Yaz şu haberi" deseniz öküzün trene baktığı gibi bakarlar, işin ucunda "mama" yoksa!

Yaptıklarının hakikatla çeliştiğini söylersen bunlara, üçkağıtçı tipler ile hainlerin dillendirdiği bildik naraları atarlar sadece.

Enterasan olanı, kamu ile yerel yönetimlerin başındakilere de bunu yutturmaları ve kendilerini pazarlamaları!

Yanılıyor olabilirim.

Belki de; "Neme lazım. Bu tipler pimi çekilmiş bombaya benzer. İstedikleri neyse vereyim de ayağımın altında dolanmasınlar" diye düşünüp inanıyormuş gibi yapıyordur siyasiler, bürokratlar ve iş dünyası!!



Bu hakikat ışığında bunu bilir, şunu söylerim;

Sabah kalkıp "gazteciyim" diyenlenlere,

gazeteciliği şahsi çıkarı, basın özgürlüğünü kendi şahsi özgürlüğü gibi algılayıp sağa/sola saldırarak tetikçilik yapanlara, menfaet sağlayıcılara, iki kelimeyi bir araya getiremeyenler ile belagatçı tiplere tek sözüm yok.

Onların işi/gücü bu.

Hiç kabahatleri yok!

Çünķü meslek ve kutsal değerler anlam ifade etmiyor onlar için.



Kabahat kimde biliyor musun?

Hemen söyleyeyim sana.

Kabahat, bunlara "gazteci" muamelesi yapıp belediyelerin ve kamunun kapılarını sonuna kadar açıp, kaynaklarıyla besleyip canavara dönüştürenlerde.

...ve gazeteciyle "gazteci" ayrımı yapılamaması sonucu, bu tiplerin örnek alınarak sayılarının ayrık otu gibi her yerden orta yere çıkıvermesine can suyu verenlerde..

İşini kutsal bilip, buna göre ilkeli durmaya çalışan hakiki gazete, radyo, televizyon, internet haber siteleriyle hakikatın peşinde koşan gazetecilere kapıları kapatanlarda..


İyiyle kötüyü, güzelle çirkini ayırt etmekte zorlananlarda.

Galiba biraz da işimize geliyor, işinin ehli olmayanlar daha kullanışlı olmaları hasebiyle..

Böyle olunca da "temiz toplum, temiz basın" istemi, tıpkı siyasilerin seçim dönemi attığı değersiz bir nutuk gibi sahipsiz kalıyor orta yerde!

Bütün mesele bu aslında.



Erzurum'da yerel gazete ve televizyon yaptırımları bulunan Basın Kartı sahibi İbrahim Aydemir vekilimle tezat düştüğümüz yer tek belki de burası.

İşte bu yüzden; "Basın Meslek Yasası" diye bağırmaktan sesimiz çıkmaz, yazmaktan usanç, siyasi erkten talepte bulunmaktan gına geldi.



İbrahim Aydemir vekilimize buradan bir çağrı yapalım.

Sayın vekilim sizin gibi Basın Kartı taşıyan bizim şehrin milletvekili Mustafa Canbey ile ön ayak olun lütfen.

Getirin "Basın Meslek Yasası"nı Gazi Meclisimize.

Çıksın ki bu yasa, hem siz kurtulun; "gazteciyim" diyenlerden, hem meslek, hem cennet ülkemiz kurtulsun.



Çünkü sabah kalktığında "gazteciyim" diyebilen pespayelerden dert yanmayanı görmedim, duymadım bugüne değin ben.

Lâkin bunlardan kurtulmak amacıyla adım atan da yok!

Mesleği ilkelerine göre yapmaya çalışan gazeteciler ile  kamu yayıncılığını savunan meslek örgütlerinden başka.



Eğer ciddiyse sayın vekillerimiz, başkanlığını üstlendiğim Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti ile yönetimlerinde temsil edildiğimiz Marmara Gazeteciler Federasyonu ve çatı kuruluş Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu olarak gece gündüz her katkıyı vermeye hazırız.



Aslında fazla da kafa yormamak gerek retorik pespayeler karşısında dik duruş sergileyemeyenlerin varlığı sürdükçe..

Bedeller ödeyerek öğrendik bunu öğrenmesine de dayanamıyoruz işte.

Balıkesir, Balıkesirspor denildiğinde olduğu gibi, gazetecilikten konu açılınca da balıklama atlıyoruz mevzuya..




Bir de not düşüp nokta koyalım bugünkü dertleşmemize;

Ey güzel insanlar!

Sabah kalkıp "gazteciyim" diye ortalıkta dolaşan belagat tayfasından

korkmayın

çekinmeyin

hüzünlenmeyin

ye'se kapılmayın.


tek bir Allah'tan korkun!.

Selâmetle...