Ben derin uykudayım galiba.

İşitmiyor, görmüyor olabilirim de.

Veyahut öylesi işime geliyor.

Her işe balıklama atlamıyorum, anlamadığım konulardan uzak durmaya çalışıyorum.

Hasanla Hüseyin'in, Ayşeyle Fatma'nın boyu kısaymış, kaşı beyazmışla ilgilenmiyorum.

★★★

Bulunduğum ortamlarda, 

Mustafayla Ali, Haticeyle Gülsüm birbirine küsmüş, 

o şuna bunu demiş, 

bu onun hakkında şöyle konuşmuş falan-filan diyen olursa

ya orayı terk ediyorum veya öyle konuşanı tersliyorum. 

 Kimi isimler; 

"Senin hakkında şunu-bunu konuşuyorlar" lâflarını taşıdığında;

"Onları boş ver! Sen ne diyorsun. Onu söyle" karşılığını veriyorum.

İşte o an yüzlerinin kızarıp susmalarını görmek var ya, harika bir duygu insan olan için.

İnanmıyorsanız, deneyin, görün, yaşayın o hazzı..

★★★

En başta uykudayım dememin nedeni,

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından 27 Kasım'daki AK Parti grup toplantısında Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak açıklanan Yücel Yılmaz'ın "adaylıktan geri çekileceğine" ilişkin dedikodularla ilgili.

Meğerse şehir 10 gündür çalkalanıyormuş, ben duymamışım!

AK Parti Balıkesir Milletvekilleri Yavuz Subaşı, Mutlu Aydemir, Belgin Gökçe Uygur, Mustafa Canbey ile Adil Çelik imzalı ortak açıklamayı görmesem, yine bilgi sahibi olmayacaktım!

Bir yanda dedikodu üretim merkezleri

Diğer yanda safsataları ciddiye alıp yalanlamaya çalışan aklı başında insanlar. 

Neresinden bakarsanız bakın dijital çağ adına düşündürücü.

Öyle bir duruma geldik ki; 

Birisi yalan söylediğinde inanılıyor. 

Doğru söyleyen ise, doğru söylediğini ispatlamak zorunda kalabiliyor!

★★★

Sosyal medyayı takip edenler bilir.

Kimdir, neyin nesidir belli olmayan 'yaratık'larla dolu.

Açtıkları 'çakma' hesaplarla kimi kadın kılığına girmiş, kimi iblis.. 

Her biri itibar suikasçısı olan şahsiyet yoksunları, silaha dönüştürdükleri klavyenin tuşlarına basarken hiçbir kutsalı tanımıyor!

Durum, hal, vaziyet böyleyken fazlada ciddiye almamakla iyi ediyorum bazı meseleleri.

Size de tavsiyem ne idiği belirsiz kimliklerden, hesaplardan uzak durun.

Bol makyajlı görüntülerine aldanarak iblisle dans etmeye kalkışmayın, sonunuz olur!

★★★

Kardeşlerim, 

O değil de bu şehir 'boş işlerle' enerjisini yitirmeyi iyi beceriyor.

Uğraşılan, konuşulan meselelere bir bakın.

10 iş varsa konuşulan, belki biri elle tutulur.

Diğerleri ne ipe gelir ne sapa gelir.

Çok seviyoruz dedikoduyu. Aşığız sırılsıklam o illete!

Birde ciddiye alıyorsanız bu itibar suikastçılarını, işte o zaman prim üzerine prim yapıyor dedikoduculuk..

★★★

Şunu sakın unutma;

Gıybetin girdiği yerden kardeşlik çıkar gider..

...ve orada ne bet olur, ne bereket!

"biz böyle iyiyiz" diyorsanız, mesele yok.

O vakit; 

"Ölü kardeşinizin etini yemeye devam" edin!

★★★

Gelelim şu Yücel Yılmaz meselesine.

Her ne kadar uzak dursamda kuru laf üretilen ortamlardan

Bu 'küçük' şehirde kimlerin ne yaptığını, ne işler peşinde koştuğunu bilmiyor değilim.

Sadece üzülüyorum.

Kendi adıma değil, şehrin geleceği adına kahroluyorum.

★★★

Hiç mi ders alınmaz geçmişten?

Hiç mi utanılmaz yalandan, yolandan?

Hiç mi korkulmaz Allah'tan?

Eli vicdana koyup geçmişe bakmak gerek.

Bu şehir için gecesini gündüzüne katanların nasıl küstürüldüğünü, hatta öldürüldüğünü görmek, bilmek, hatırlamak, unutmamak, unutturmamak gerek..

Tekrar tekrar bakıp geçmişe, vicdan azabından kurtulmanın yollarını aramak gerekirken bugün küçük hesaplar yapıldığını görmek kimi vicdanların kararıp köreldiğinin göstergesi değil de nedir Allah aşkına?

★★★

Bizler bu şehirde herşey daha iyi olacak derken, 

İşin ucundan tutması, hatta öncü olması gerekenlerin beyinlerini yoğunlaştırdığı minik hesapları bildikçe geleceğe dair umutları yitiriyorsun ya..

İşte o öyle böyle değil, çok hırpalıyor insan olanı..

Anlayacağınız bu iş geçmişte 

ne Ziyaettin Tan-Sami Gökdeniz meselesiydi

ne de İsmail Ok - Edip Uğur meselesi.

Bugünse Zekai Kafaoğlu - Yücel Yılmaz meselesi hiç değil.

Bu iş, Balıkesir'in bir ileri, iki geri gidip gitmeme meselesi.

Kararını verdiğimizde bunun,
mesele kendiliğinden çözülecek.

Çok mu zor?
...