Bizim nesil çok iyi bilir. Cadde ve sokaklar çöp yığınlarıyla dolar, ortalık kokudan geçilmezdi. Sular günlerce akmaz, insanlar çeşme başlarında kuyruklara girerdi. Bugünkü manzara sanki o günleri işaret ediyor gibi...

Dün bir ilçe belediye başkanı ile sohbet ediyoruz.

Tasarruf tedbirleriyle beraber İller Bankası gelirleri kesintisinden dert yandı.

Her ay 22 milyon lira olan gelir, yeni yıl ile birlikte 12 milyon liraya düşmüş.

"Maaşları nasıl ödeyeceğimi bilemiyorum. Geçen ay bulup buluşturduk. Bu ay ne yapacağımı şaşırdım. Stresten öleceğim. Geceleri gözüme uyku girmiyor. Belediyenin neyi var, yok, satmaktan başka seçenek görünmüyor" derken çaresizliği her halinden belli oluyordu.

Yaklaşık 1 saatlik sohbetimizde öyle şeyler anlattı ki, iki de bir yapma yahu, öyle mi olmuş demek zorunda kaldım!

Ezcümle;

Bu gidişle şehirlerde çöplerin toplanamadığı,

köstebek yuvasına dönüşmekte olan yolların daha da bozulacağı,

parsel parsel satışların artacağı,

insanların "nerede bu devlet" diyebileceği günlere dönersek şaşırmam...

Onu bunu bilmem.

Dün de söylüyordum, bugün de aynı mevzuyu tekrarlıyorum.

Yerel yönetimler yasası ivedilikle değişmeli.

Belediyeler, her gelenin kafasına göre işler çevirebildiği veya aklına eseni yapabildiği, bir diğerinin yaptığını yok edip, aynı işi yapmak için milyonların har vurulup harman savurulduğu, işe göre adam değil, adamına göre işlerin yaratılarak kadroların şişirildiği, imar değişiklikleri adı altında kentlerin geleceğinin yok edildiği yerler olmaktan çıkarılmalı..

İmar, iman, güven şart...

Selâmetle..