hocam

aklıma takıldı;

oyucuları bizim cuma pazarındaki kazım abinin tezgahından elma seçer gibi piyasadan ince eleyip sık dokuyarak alan, araya araya ta afrikadan bulup getiren ve milyonları har vurup harman savuran kulüp başkanlarıyla yanındaki 1-2, bilemedin 3 kişi.

antrenörleri de eş dost ve genelde siyasetçi tavsiyesiyle bulup maaşa bağlayan onlar.

ha bazen taraftar gruplarının gazını almak için görev verdikleri antrenörler de oluyor, olmasına da... söyledikleri pek ciddiye alınmadıkları için gel-git modelinin figuranları gibi kullanıliyorlar.

Bir manada "cankurtaran" da diyebiliriz yerli malı antrenöre. Lakin kurtardıkları takım veya kulüp değil, başkaları oluyor genelde.

- kısa kes, boş/beleş işler ile ve gereksiz kelimeleri geveleyip beni meşgul etme. aklına takılanı sor.

hemen sinirlenme hocam.

soru şu:

tezgahtan malı çürük olduğunu göre göre aldın.

ya da mercedese doğan görünümlü şahin motoru taktırdın, ama yolda kaldı.

kendini mi suçlarsın, yoksa tezgahtarı mı, rektificiyi mi?

kulüplerde de başarısızlıkta hesap vermesi ve gitmesi gereken kimler olmalı?

a) kulüp bekçisi

b) top toplayıcı

c) saha komiseri

d) sayın seyirciler

tabi ki bu şıkları ben uydurdum. hiçbiri gitmiyor. sadece o dalda eğitim almış, yıllarca top peşinde koşmuş yani işini bilen, yapmaya çalışan gidiyor.

ondan sonra bir başkası geliyor, o da gidiyor,

diğeri geliyor, o da gidiyor. böyle devam.edip gidiyor. gel-git..gel-git..

ama gitmesi gereken gitmiyor.

işin sırrı sence nedir hocam?

- ulen bi sus başbelası! gıcık olduğun kadar ahbelsin aynı zamanda. hep riv riv riv.. ne anlarım ben toptan poptan. de git başımdan...

ama hocam, bu mevzu Türk futbolu için çoook önemli. hem ülkenin en zengin insanı bile bu işleri ben çözerim diye koç gibi geçtikten sonra fenerin başına biçare duruma düştü. bi el versen de kafasını çıkarsa dipsiz kuyudan bizim ülke futbolu.

-o vakit şimdi beni iyi dinle. fitbol, bir oyun alanını sınırlayan çizgilerle sınırlı değildir. Oyun kurucular malını balkondakilere sebil etmek istemez. arenalar azmanlaşıp muhkemleştikçe kapanırlar. sınırları olmayan piyasanın kudreti, kayıt dışı üretimle mani olamadığını içine alır, öğütüp ekmek yapar, onu da sizin gibilere yedirir.

hocam ne diyon sen, benim anlayacağım şekilde tane tane telaffuz etsen de bilsem.

- şimdi ver gözünü bana, aç kulağını.

fitbol herkesin her ince ayrıntısına kadar anladığını sandığı, aslında hiç anlamadığı ve bilmediği, senaryosunu yazanların da rolleri karıştırdığı bir oyundur.

hem sen kimi vakitler, "ben balikesirsporu a'dan z'ye bilirim" diyorsun ya.

hadi hikayesini yaz bakalım yazabiliyorsan, fitbol sadece fitbol muymuş değil miymiş ögrenelim çekirge.

sen hâlâ ispanyol veletlerine takılı kalmışsın.

o veletler 80 öncesiydi.

şerefli mağlubiyetlerin yerini şerefsiz galibiyetlerin aldığı günlerdeyiz.

unutma;

bi yerde amatör ruh ve heyecan yoksa

orada düzenbaz çoktur!

bu çağdaki fitbol, oyun alanın dışındakiler için bildiğin afyonspor değil, afyondur!

ciddi bi soru sorduk, hem azar işittik, hem cevabını alamadık iyi mi...

- bak şuna, hala konuşuyor.

akıllanmadın mı daha sen.

hadi git ormana, ağaçlara yakın, insanlara uzak ol, hem kungfunu geliştir, hem beynine az oksijen gitsin ırmızan.

bu arada maskeni tak, benim söylediklerimi takma!

hocam

dalganı geç sen, ama ben sana diyim.

kaf dağından kartal tüyü getirip önce tesislerde dolandırıp sonra santra çizgisinin altına gömseler var ya bizim takım kupayı kesin kaldırır. birde el kilitme hareketi çok önemli. rahmetli orhan baba öğretmişti hepimize.

kungfuyu 50 yıldır beceremesem de anlarım top-pop-mop işlerinden.

demedi deme.

- devid de senin gibi diyordu, kovayla bidona su taşıyıp yok oldu!

ne diyon hocam, anlamadım.

- akciğer ciğer.. corona korona.. maske diyorum. maskeni tak maskeni...

ha öyle desene hocam, anladım şimdi. hadi ben kaçar selâmetle..

6 Kasım 2020 | Balıkesir