Siz onu spor, basın, siyaset sahnesinden bilirsiniz.

Spor sahalarında düdük çalıp, bayrak sallarken 'adalet'liydi. 

Siyaset sahnesinde Hakk ve Halkın gür sesi oldu her daim.

Gazetecilik günlerinde de öyleydi. 

Kalemini eline aldığında, daktilonun başına geçtiğinde,
kişilerin özel hayatlarıyla değil, ülkenin ve şehrin meseleleriyle ilgilenip, kafa yorardı. 

"Biz de oradaydık" köşesinde güzellikleri yansıtırdı.

Sessiz yığınların sesiydi.

"Allah razı olsun desinler yeter" deyip hiç tanımadığı kişilerin işine koşan merhametli biriydi aynı zamanda Ahmet abi (Aydemir

Geldiği yeri ve elinden tutanları asla unutmaz, vefasını gösterirdi her daim.

Tuttuğunu öyle bir tutardı ki, kim ne derse desin toz kondurtmazdı.

Bu isimlerden biri de dava arkadaşı Süleyman Soylu'ydu. 

Ahmet Abi, sohbetlerimizde yere göğe sığdıramazdı İçişleri Bakanımız sayın Soylu'yu. 

Sadece dün, bugün değil, 
Doğruyol, Demokrat Parti günlerinde de aynı duyguları taşırdı Demirkırat Ahmet abi..

Evladı gibi görür, üzerine titrerdi.

Suç örgütleriyle mücadelesini kahramanlık destanı yazarcasına anlatırdı.

"Allah ömrüne, ömür katsın, ayağına taş değdirmesin" derdi.

Konuşurken yaşadığı heyecanı yazıya dökecek kelimeler bulamam.

*

Süleyman Soylu da en az Ahmet Aydemir abimiz kadar vefalıymış. 

Son görevini yerine getirmek üzere eşiyle beraber Balıkesir'e geldi sayın Soylu.

'Vefa'nın sadece İstanbul'da semt adı olmadığını hatırlattı!

Yıldız annemiz ile Mutlu, Burcu, Buket kardeşlerimizin acısını yürekten paylaştı.

Sayın Bakan ile Başçeşme Mezarlığında ayak üstü hasbıhal ettik.


Ahmet Abi'yi konuştuk. 

Onu aramızda hissettik.

Ahmet Abi'ye olan sevgi ve saygısını anlatırken sayın Soylu, bir kadim dostunu, ağabeyini kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyordu;

"Çok özel ve değerli bir ahbabımdı. Eksikliğini hissedeceğim." diyerek.

*

Ey güzel insan

Seni bu şehirde çok kişinin sevdiğini biliyordum, lakin bu kadar fazlasını tahmin edemiyordum.

İşçisi de vardı, patronu da.

Ayakkabı boyacısı da vardı, müdürü de.

Başkanı da vardı, bakanı da.

Hemen her kesimden herkesi gördüm Zağnos Paşa'da.

Tam istediğin gibiydi.

"İşte bu beyim" dediğini işitir gibiyim.

*

Ahmet abi

Bugün anacağınla kucaklaştın.

"Anne ben geldim, ver elini öpeyim" dediğini duydum sanki abi, seni ona ve Allah'a emanet ederken!

Rabbim seni ve senin gibi bir beyefendiyi doğurup bizim şehre, bizim camiaya hizmet etmene vesile olan anneciğini de rahmetiyle sarsın, 

Peygamber efendimize cennette komşu eylesin. 

Beyefendiydin, abiydin, amcaydın.

Seni ne bizler, ne de bu şehir unutur.

*

Sen merhametliydin,

bu nedenle çok duygusaldın.

Sohbetlerimizde eski günleri yad ederken

gözyaşlarına boğulurdun hep.

Hatırlıyor musun abi

en son Demirkapı'daki okulun temeline ilk harcın konulduğu gündeki konuşmanı..

"80 yaşındayım.

Lafı daha fazla uzatmak istemiyorum.

Hepinizi Allah'a emanet ediyorum." diyerek bitirmiştin. 
 

O kadar konuşup yazmak, içimi dökmek istiyorum ki Ahmet abi,

velakin şu an kelimeleri yan yana getirecek takatim yok!

Şimdilik sen bizden önce başladın ahiret yolculuğuna.

Buluşana kadar sık sık ziyaretine geleceğim, o vakit anlatırım sana bizim şehirde olup biteni.

*

Hani yine entübe edilmeden bir gün öncesiydi sanırım;

"beni unutmayın" demiştin de ben "daha çok yapacak işimiz var seninle" karşılığını vermiştim ya Ahmet abi...

O gün aslında sen bizimle vedalaşmışsın, ama ben sana "hoşçakal" diyememiştim.

Bugün annenin yanına sakladığımız toprağı okşayıp "hoşçakal" derken beni de ağlattın be abi...

*

O değil de Ahmet abi,

Sen bizleri yere göğe sığdıramazdın
ne zormuş seni bir "hoşçakal"a sığdırmak.

...

Yıldız anneyle, Mutlu, Burcu ve Buket kardeşlerimin acılarını paylaşıyor başsağlığı, sabır ve sağlıklı ömür diliyorum.

21 Eylül 2021 | Ramazan Demir | Balıkesir