Beşik gibi sallanıyoruz. 

Kimini iliklerimize kadar hissediyoruz, bazısından haberdar bile olmuyoruz.

Örneğin bugün (11 Aralık) ben bu yazıyı yazdığım saatlerde Balıkesir’de 120 sarsıntı yaşandı kayıtlara geçen.

Son 16 saatte ise ülke geneli 180 deprem meydana geldi Kandilli Rasathanesi verilerine göre.

Hemen her gün onlarca yer sarsıntısı yaşıyor birinci derecedeki deprem kuşağında yer alan ülkem.

10 Aralık gecesi saatler 23.14'ü gösterdiğinde 
Ölüm korkusunu ta yüreklerimizde, iliklerimizde, tüm benliğimizde hissettik.

Bir kaç saniye de olsa bu, sanki bir ömür gibiydi.

★★★

O an gözümün önünde.

İnter ile Barcelona arasındaki Şampiyonlar ligi mücadelesini izliyordum. Bir anda televizyonun yer aldığı vitrin kıpırdamaya, üzerindeki ıvır-zıvır süsler yere düşmeye başladığını gördüm. 

Öyle baka kalırken ben, o an mutfakta olan hanımın koşa koşa, çığıra çığıra odaya gelerek yüksek sesle Kelime-i Şehâdet getirdiğini..

...ve benimde ona eşlik ettiğimi hatırlıyorum o anlardan.

Birkaç saniye sonrasında aklım başıma geldiğinde; 

"Ulen niçin o anları kameraya kaydetmedin. Birde gazeteciyim diyorsun" ifadelerini mıraldanıp kızdım kendi kendime. O işin o an hiç basit olmadığını bile bile..

Donup kalıyorsunuz işte çaresizce.

Allah var, affına sığınabileceğin o an sadece.  

Başka dost, başka yardımcı yok!

Hele bir de depreme hazırlıklı değilseniz bizim şehir, bizim şehir insanı gibi

Yaşam ile ölüm arasındaki ince çizginde gidip geliyorsunuz ecel terleri dökerek!

★★★

Kardeşlerim; 

Çok sevdiğim iki cümle var ; 

Önce Tefekkür. 

Sonra Tevekkül..

Bu iki sözü çok sık telaffuz ederim eş, dost ortamlarında.

Hele kimi anlarda bazılarının kafasına çivi çakarcasına anlatırım tefekkür ile tevekkülü..

Bilirsiniz.

Tefekkür, insanın varlıkları, kâinatı ve olayları anlama çabasının adıdır. 

Tevekkül ise, kulun her türlü tedbiri alıp elinden geleni yaptıktan sonra işini Allah'a havale etmesidir.

Kısacası,

Tedbir alınmadan ve gereken yapılmadan "ben Allah'a tevekkül ediyorum" demek tevekkül yerine geçmez.
 

★★★

Bunu şundan hatırlatıyorum.

Ders almıyoruz yaşadıklarımızdan.

Oysa

Nice acılar yaşadık. Nice canlarımız gitti. Nice bedeller ödendi..

Balıkesir'de, Ayvalık'ta, Van'da, Erzurum'da, Yalova'da, Gölcük'te, Sakarya'da, Bingöl'de, Düzce'de, Çaldıran'de, Gönen'de, Lice'de, İstanbul'da, Erzincan'da...

Konuşuyoruz, ölüp gidenlerimizin ardından ağıt yakıyoruz sadece.

Sanki elimiz kolumuz bağlımışcasına..

★★★

Önlemler, tedbirler alınmıyor değil, alınıyor.  Deprem tatbikatları yapılıyor, yapılmasına da...

Her an beklenen 7 büyüklüğündeki Marmara depreminde yüzbinlerce insanımızın ölebileceğini söylüyor durmadan işin uzmanları yıllar yılıdır.

Peki ya tedbir?

İşte o işte kaplumbağa hızındayız.

Balıkesirimiz de öyle...

Denizler dolduruldu, üzerine turistik (!) mekanlar yapıldı bu şehrin ilçelerinde.

Tarım arazileri talan, ovaları yok edildi. Yerine bu şehrin mezar taşı gibi yüksek katlı binalar dikildi

Akçay'a, Altınoluk'a bakın.

Altıeylül'de Bahçevlievler'e, Karesi'de Paşaalanı'na, Balıkesir'de Küçüksanayi Sitesine ve karşısındaki düz ovaya bakın ne demek istediğimi iyi anlayacaksınız.

Şehirleştikçe vahşileştik, medenileştikçe eşşekleştik!

★★★

Kardeşlerim, 

Sekiz, dokuz, hatta üzeri büyüklükte depremlerin yaşandığı Japonya yanında Türkiye 2. derecede deprem ülkesi olarak nitelendiriliyor.

Çünkü bizim ülkedeki en büyük deprem büyüklüğü 8’dir. 

Böyle olmasına rağmen Türkiye, depremlerin yıkımları açısından dünya beşincisi. Birinci derece deprem kuşağındaki Japonya ise çok gerilerde.

Neden mi?

Kıssaca anlatayım.

Japonya deprem için en hazırlıklı ülkelerden.

1995 Kobe depreminin 6 bin 400 kişinin ölümüne sebep olmasından sonra alınan önlemler sayesinde kayıpların önüne geçebiliyorlar.

Her ay okullar sirenlerle tatbikat yapıyor Japonya'da. İtfaiye birimleri çocukları deprem simülasyonlarına tabi tutuyor.

2'den fazla katı olan okullarda hızlı tahliyeler için oluklar mevcut.

Deprem anında çekilen videolarda çocukların sakinliği göze çarpıyor. 

Depremden hemen sonra tüm radyo ve televizyon kanalları deprem bilgilendirmesine geçiyor ve halkı olası tehlikelere karşı bilgilendiriyor.

Binalardan çıkamayanlar için her okul, ev ve iş yerleri içme suyu, baret, gıda ve ilk yardım çantası bulundurmak zorunda.

....

Bizim Japonlardan neyimiz eksik Allahını seversen.

O vakit bizimde sallanırken güvenli yerlere tutunmamız gerek.

Balıkesir’in 1. derece deprem kuşağında yer aldığını aklımızdan çıkarmayacağız.

Hep beraber tefekkür edeceğiz, yani düşünüp tedbir alacağız.

Ovalar sadece tarımsal alanlar içindir diyerek üzerine mezar taşları dikilmesine müsaade etmeyeceğiz.

İmar rantının değil, bilimsel aklın peşinden gideceğiz. 

Sonrasını Allah’a havale edeceğiz.

★★★

Unutmayın;

İnsanı diğer canlıların ayıran özelliği aklıdır. 

Akıl tefekkür etmeyi gerektirir.

Hâlâ bunu anlamayanların kafasına çivi çakasım var!

Selâmetle...