Karayollarında enine bir şekilde uzanan tümseklere kasis denir. Şehir içlerinde insan trafiğinin yoğun olduğu ve arabaların hız yapmaya elverişli olduğu yollarda kullanılır. Kasis, trafik kazaların önlenmesi ve insanların can ve mal güvenliğini korumak amaçlıdır.

Belli faydaları mutlaka var, ancak bu kasisler ne kadar ülke ekonomisine yararlı ne kadar zararlı ne kadar insani?

Eskiden köylerde büyükbaş hayvanlar sığıra gönderilirdi. Köyün bütün hayvanlarını güdecek bir aileye de yaz boyu için çobanlık ücreti hayvan başına anlaşılır ve ödenirdi.

Ne var ki bazı genç hayvanlar çok densiz olduğundan koşar tepinir sağa sola zarar verirdi. Bunu önlemek için hayvan sahibi hayvanın ön ayağının diz altına elli altmış santim uzunluğunda kol kalınlığında bir odun parçasını urgan ile biraz sallak olarak bağlar, bunun adına da tokmak denirdi. 

Bu odun parçasından yapılan tokmak hayvan koştuğunda ya da tepindiğinde sallanır hayvanın ayağının kemiğine vurur ve canını yakardı. Kendi kendine canını yakan hayvan koşmayı ve tepinmeyi bırakır sakin şekilde yürümeyi kendi kendini döve döve öğrenirdi.

İşte bu kasisler kendini bilmez trafik kurallarına uymayan, tabela okuma alışkanlığı edinmemiş insanlara yapılan bir tokmak vazifesi görüyor.

Her kasisten geçtiğimde bana bu hayvan muamelesini reva görenlere beddua ederim.

Her kasise yaklaşırken frene bas hızını iyice düşür, kasisten geçince tekrar gaza bas aracı hızlandır. Buradaki aracın Fren Balata kayıpları, amortisör yıpranmaları, tekrar hızlanma için yakılan ekstra yakıt maliyeti biz araç kullanıcılarından çıkıyor gibi görünse de enerji de dışa bağımlı bir ülke olarak milli servetimizin çöpe gitmesidir. Bu kasislerden geçerken makas kıran kamyonları saymıyorum bile, bunlar hep milli servet değil midir?

Çözümü kolay aslında. Elektronik hız radarı koyarak trafik akışını gerekli yerde gerekli hıza düşürebiliriz. Bunun örnekleri var. Avrupa ülkelerine gidip görenlere soruyorum hiç kasis gördünüz mü?

Önceden çiftçiler tarlalarındaki ürünü yabani hayvanlardan korumak için insan benzeri korkuluklar yaparak hayvanları korkutarak ürünlerini korumaya çalışırdı.

Şimdi aynı uygulamayı, karayolları kenarlarına konulan geceleri kırmızı mavi ışıkları yanan polis ve jandarma aracı maketleri ile insanlara yapıyorlar. Bir Avrupa Televizyonunda bu maketleri göstererek ülkemizle dalga geçtiklerini görmüştüm.

Yazık ki ne yazık, Devlet kendi insanını korkutmak için maket güvenlik gücü aracı kullanıyor. Kendi vatandaşına hayvan muamelesi yapıyor.

Bunlara daha insani çözümler bulmak bu kadar zor olmasa gerek. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bu işleri çözen ülkeler nasıl daha insani bir şekilde çözmüş bakmak yeterli. 

Özellikle şehir içi trafiğinde teknolojinin de gelişmesi ile birçok çeşit ve modelde iki, üç ve dört tekerlekli elektrikli bisiklet veya engelli aracı benzer, bazılarının etrafına kafes ile tente benzeri şeffaf naylonlar bağlanmış (rüzgârdan korunmak amaçlı olsa gerek) içinde kadın ve çocukların da olduğu kask ve koruma önlemi olmayan trafik güvenliğini, insan can ve mal güvenliğini hiçe sayan uygulamalar görüyoruz.

Trafik akışına ve güvenliğine hiç uymayan bu vasıtalar sanki giderek Hindistanlaşıyoruz imajı veriyor.

Üç tekerlekli elektrikli, tek koltuklu araca metal kafes yapılıp naylon giydirilmiş kucakta çocuk şehir içi trafiğinde geziyor.

Hiçbir güvenlik önlemi yok, Allah bilir ehliyeti de yok. Yahu bu memleketin trafik polisi nerede?

Trafik akışına uymayan bir sürü üçteker elektrikli araç kaldırım demeden, yaya geçidi demeden, ters yön düz yön demeden her yer ve alanda fink atıyor. Yazık çook yazık. Herhalde yetkililer Avrupa Birliğine giremedik bari Hindistan olalım gayretinde. 

Lütfen sizler de dikkat edin, bu dediklerimi iyice hissedeceksiniz. Bu yazımı da milletvekillerimize göndereceğim ki gerekli yasal çalışmalar yapılsın ve daha insani çözümler üretilsin.

Giderek artan ve bazıları artık koca ve uzun bir tümsek halini alan bu kasisler ile bu korkuluklar ile her yerden her yoldan kaldırımdan, yaya geçidinden giden neyi düğü belirsiz taşıtlar ile, Atatürk’ün hedeflediği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkabilir miyiz? 

 Ben her şeye rağmen ümitliyim.