Genç nesil hatırlamaz bilmez. Bizim bir İlhan Şeşen’imiz vardı. Gönül okşayıcı sesiyle manidar şarkılar seslendirirdi. “Amca” lakabıyla ünlenen Şeşen’in o harika sözleri içeren şarkılarından birini mırıldanmaya başladım, bugünkü yazım için klavyenin başına geçtiğimde; “Neler oluyor bize..”
 Sanki bugünleri görerek yazıp seslendirmiş Şeşen bu şarkıyı.  “Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm.. Neler oluyor sana bana neler oluyor..” dedirten bir tablo ile karşı karşıyayız.
Sadece adli vakalar değil, bu şarkı dizelerini bizlere hatırlatan. İnanılmaz oyunlar oynanıyor her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış bu cennet vatanımız üzerine. 15 Temmuz bunun en aleni ve unutulmaz örneğidir. 
Kardeşlerim, AB sevdası uğruna getirilen dayatmalardan tutun da, Türk toplumunu ayakta tutan ahlaki değerlerin yok edilmesine yönelik, mane-viyatımızı içten içe kemirerek çökerten olaylara bir bakın. 
Hiçbiri tesadüfi değil tüm bunların. Tarihe bakıldığında Avrupalıların aslında biz Türkleri hiç mi hiç sevmedikleri görülecektir. 
AB/D’nin İslam dünyası ile müslümanların kafasını bulandırmak için milyarlarca dolarlık bütçe ayırdıklarını bilmeyen var mı? 
***
Asıl tehlike, ahlaki ve manevi değerlerimizin köreltilmeye çalışılmasında yatıyor. Bunun temelinde Türkiye’nin Avrupalılaştırması değil, müslüman kimliğinden uzaklaştırılması gerçeğinin bulunduğunu hiçbir zaman gözardı etmememiz gerekiyor. 
Üzücü olan Türk kimliği taşımalarına rağmen, Türk kimliğine, Türk aile yapısına, Türk’ün manevi değerlerinin erozyona uğratılmasına katkıda bulunanların varlığı. Bu bizi gerçekten üzerken, geleceğimiz açısından da endişelere sevkediyor. 
Yaşadığımız olaylara bakarak bizleri nasıl tehlikelerin beklediğini algılamamak  için “kaçık” olunması gereken tablo karşısında, Türk toplumu-nun her zamankinden daha çok uyanık olması, geleceğini emanet edeceği yeni nesille-rine sahip çıkması gerekiyor. 
***
Toplumsal olaylarla ilgili uzman bir arkadaşım şöyle diyor:
Daha önceki dönemlerde 11-12 yaşındaki çocuklar, kurbanlık hayvanların kesildiği alanların dışında tutulurdu. Çocuklarımızda kurban kesilmesine bakamazdı. Böyle bir Türkiye tablosundan yaşlı bir kadının boğazını kesecek derecede vahamet taşıyan bir toplum yapısı içine geldiğimiz görülüyor” 
Kulaklarımıza küpe olması ve  hafızalarımızdan hiçbir zaman çıkarmamamız gereken bu sözler yanında, Türk kimliği taşıyanların Türkiye ekranların-dan Türk toplumuna verdikle-rine bir bakın. 
Ne veriyorlar Türk toplumuna, Türk gençliğine?.. 
Bilen varsa söylesin..
***
Yeraltı dünyasının karanlık ilişkileri ve hesaplaşmaları, sus-mayan silahlar, suikast girişim-leri, yaralanmalar, öldürmeler, psikopat birisinin etrafındaki-lere karşı sadist davranışları, şantaj, haraç alma, tehdit, özel korumalar, adam kaçırmalar, boğaz kesmeler, uyuşturucu kullanmalar ve pazarlamaları, kolay yönden para kazanma-nın yolları... Sabahtan akşama çöpçatanlık sahneleri..
Kardeşlerim, tüm bunlar tek bir dizinin bölümünde, hem de tekmili birden gösterimde. Ekranlar mafya ve kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan dizilerin istilasına uğradı. Modern eşki-yalar türetildi. 
Eşkiya dedik de, aklımıza geldi. Edip Akbayram, o büyüleyici sesiyle “Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz” diye haykırıyor ama, dünyaya hükümdar olmaz denilen eşkıya medyaya hükümdar oldu. Erkekliğin kitabını yazan Aynalı Tahirler.. Şovalyeliliğe soyunan Deli Yürekler.. Kendi adaletini kendisi sağlayan Baron, Çakır ve Polatlar ile diğerleri Türkiye’nin her yerine yayıldı(!) Bir nesil böyle yok edildi.
Bakar mısınız 21.yüzyıl Türkiyesi’nde insanların hayal gücüne.. Mafya, ağa, alavera-dalavere dizileriyle Türkiye’yi lanse ediyoruz. 
***
Bu mudur çağdaşlık denilen Alllah aşkına?.. 
Aydın  olduklarını söyleyen yönetmen ve senaristler, kokoreç yememizi içlerine sinderemeyen Avrupalı dost-larına böyle mi hizmet ediyor dersiniz acaba?..
Onlar gurur duyabilirler görevlerini başarıyla yaptıklarına  dair. 
Çünkü 21.yüzyılın Türkiye’sinin sokaklarında takır-tukur adam öldürülüyor, çek-senet tahsilatları yapılıyor, işyerleri kurşunlanıyor, adamlar kaçırılıyor, topuklara sıkılıyor. Kafalara maskeler geçirilip gasplar yapılıyor, tecavüzler ediliyor. Fuhuş ortaöğretime yansıyor.. Herşeyden daha da kötüsü, 11-12 yaşındaki çocukların, ninesi yaşındaki kadınlarımızın boğazlarını üç kuruş para için kesebildiğini gördük, yaşadık. 
TV ekranlarından gözümüzü ayırmadığımız bir gerçek. Her an “bu dizi BOMBA etkisi yaratacak” diye bir fragman veya alt yazı görebiliriz. Gerçekten de öyle oldu. Ağa, baba, mafya, delikanlı dizileri BOMBA etkisi yarattı. 
Eskiden kurban kesilmesine bile bakamayan çocuklar, şimdi gözünü kırpmadan ve yüreği sızlamadan insan kese-biliyor ekranlarımız sayesinde.
“İyi de kardeşim kumanda senin elinde. Zap yapar başka kanala geçersin, izlemezsin..” diyebilirsiniz..
Haklısın benim güzel kardeşim. Ya interneti ne yapacağız. Geleceği nasıl kurtaracağız!
***
En başta söylediğim gibi  bunların temelinde bizi ayakta tutan manevi değerlerimizi yok etmek yatıyor. 
Sokaklar tuzaklarla dolu. Özellikle 10-16 yaş arasındaki çocuklarımızı tuzaklarına düşürmek isteyen aç kurtlar ve bunları barındıran, adlarına da café denilen yerler var. 
Evlatlar için sevgi şevkat yanında ardını-önünü aramak önemli. Aile içi şiddet önemli.. Biliyorum her şeyin temelinde ekonomik nedenler yatıyor. 
Unutmayın ki, kimliğimizi kaybettiğimizde hem geleceğ, hem de umutları yitireceğiz..
Uyanık olun..
Çünkü eskiden  ekranlar siyah-beyazdı... Bugün ise kan kırmızı.....! 
Unutmadan şunu da not düşeyim; 
Benim facede 850 arkadaşım var, 13 yaşındaki çocuğun 5 bin...
Neler oluyor bize neler?
...