Güzel insandı Olcay abi..
Gazeteciliğe bulaştıran bendim.
Profesyonel futbol yaşamından sonra geldiğini Balıkesir'de hem amatör futbol oynadı, hem de amatör takım antrenörlüğü yaptı.
Yeni Haber'de amatör spor haberleriyle başladığı kariyerine, Akşam. Star ve Türkiye, Hürriyet gazeteleriyle İHA yurt muhabirliğini de ekledi.
Kimsenin göremediğini görüp farklı bakış açısıyla enteresan fotoğraflar çekerdi.
Her fotoğraf karesinin bir öyküsü vardı.
Bizlerin onlarca sayfa yazıp anlatamayacağı hikayeleri tek bir kareyle insanların gözüne adeta sokar, beyinlerine kazırdı!
Kimimiz gülüp geçse de, kadrajına sığdırdığı çiçek, böcek. kedi, köpek, doğa ve insan manzarasını içeren fotoğrafları bakanları büyülüyordu.
Sokakta, caddede, okulda, sanat galerilerinde yüzlerce sergi açtı.
Sadece Balıkesir'de değil, yurdun bir çok yerinde fotoğraflarını sergiledi.
Sanırsam
Türkiye'nin sergi açma rekortmeniydi Olcay abi..
Şehirdeki her gazetenin gönüllü muhabiri gibiydi. Gazeteleri tek tek dolaşır, haberlerini servis eder ve maddi karşılık da beklemezdi.


Kıskananları da yok değildi, vardı.
Çok dert yanmışlığı vardır bana.
"
Görme, duyma, onlar yokmuş gibi davran be abi.. Bilirsin 'kedi ulaşamadığı ciğere murdar dermiş'. Hasetlenenler patlasın. Durmak yok, yeni sergi için yola devam abim" vb. ifadeleri işittiğinde yüzü gülmeye başlardı.
Hatta bir gün "
kıskananlar çatlasın" başlığıyla yazdığım makalemi fotoğraflarının arasında taşır, her gördüğünde; "beni ateşledin, ihya ettin" derdi.
Bugün cenazeside
Adalet abla hatırlattı o makalemi.
"S
eni ayrı bir severdi Ramazan" derken gözyaşları sağanak yağmur damlası gibiydi.
"
Tarkan gittikten sonra biz çöktük, bir daha toparlanamadık Ramazan" dediğinde ise, için için akan gözyaşlarım yüreğimdeki yangına kor oluyordu!


Arkeolog idi Tarkan.
Balıkesir Kültür Müdürlüğü'nde çalışıyordu. Kyzikos Antik Kenti kazı görevlisi olarak bulunduğu Erdek'te talihsiz bir deniz kazası sonucu genç yaşta yaşamını yitirdi.
Her yaştan insana karşı saygılı, heyecanlı ve yüreği sevgi dolu biriydi.
Öldüğünde
Kuvayi Milliye Müzesi bahçesindeki kedilerin yas tutuşuna da şahit olmuştu bu gözler.
9 yıl önceki cenazesinde Olcay abinin; "
Tarkan'ım beni de yanında götür" diye ağıt yakışı şu an gibi gözlerimin önünde.
Nihayet
Tarkan'ına kavuştu!
Üzerine titrediği evladının kabrine sakladık.

Son görevi yerine getirmek de bana düştü.
Ruhu şâd, mekanı cennet, makamı âli olsun.


Olcay Özal'ın seveni çok olsa da, Adaletiyle engelli kızından başkası yoktu.
Son anda haberimiz olmasaydı az daha sessiz sedasız çekip gidecekti.
Belki de bir sonraki arayışımıza kadar öldüğünden bile bi haber yaşayacaktık(!)

İnsan arkadaşını, dostunu, sevdiğini bir süre görmediğinde aramalı, sesini duymalı, hâlini hatırını sormalı. Bazı şeyler elinden gelmese bile; "senin için yapabileceğim bir şey var mı?" demeyi insani vazife saymalı.
Yoksa öldükten sonra "iyi insandı" demek... Cenazesinde boy gösterip, iki kürek toprak atmaktan kaçmak hiç bir mana ifade etmiyor bence.
Her şey sağlığında anlam kazanıyor.
Her yaptığınız ile her söylediğinizin içi o vakit dolu oluyor.
Ekonomik tarafınızla cimri olabilirsiniz.
Lâkin sevgiyi, arkadaşlığı, dostluğu gösterme noktasında eli açık, cömert olun.
Çünkü;
"
Güzel konuşmak, ince düşünmek, halden anlamak, sevmek, düşeni kaldırmak, ağlayanı güldürmek, sarılmak hep bedava biliyor musunuz?"

Adalet ablayla Kübra kardeşime başsağlığı, sabır ve sağlıklı ömür diliyorum.

Selametle...

27 Aralık 2023 | Balıkesir | Ramazan DEMİR