Balıkesir hafta sonu Kurtdereli Mehmet Pehlivan adı ve şanına yakışan organizasyon gerçekleştirdi.
Cuma günü başlayan etkinlikler dünkü finalle son buldu.
Kurtdereli'nin er meydanında muhteşem idi herşey tek kelimeyle.
Balıkesir adına 10 numara iş oldu.
Herşeyden güzeli siyaset kokmadı!
Türkiye değil sadece, dünyanın dört bir yanındaki yağlı güreş sevdalıları Kurtdereli'yi izledi, Balıkesir'i konuştu.
Bu yönüyle daha muhteşemdi benim için Kurtdereli.
Emeği geçenleri tekrar kutlamayı görev sayıyorum kendime.
***
Kurtdereli güreşlerini TV 100 ekranlarından izlerken, öyle bir an geldi ki, dalıp gittim geçmiş yıllara..
Meydan er meydanı olunca, vatan için gözünü kırpmadan can veren yiğitleri gördüm!
Şehitler geldi gözümün önüne, onların bize emanet ettikleri yetimleri düşündüm..
Babalarının yüzünü görememiş şehit çocuklarının neler hissettiklerini merak ettim.
İşte o bir hikaye geldi aklıma.
Dedem Çanakkale Savaşı'na gittiğinde, henüz ninemin karnında olan babam anlatırdı bana bu hikayeyi.
Görmemiş yüzünü hiç ama, "O Seyit Onbaşı gibi, Kurtdereli Mehmet Pehlivan gibi adamdı" derdi babam adını gururla taşıdığı Raşit Çavuş için.
Çok duygulanmıştım dinlediğimde.
Çanakkale Savaşı'nın her yıl dönümünde ve her şehit oğlu gördüğümde aklıma gelir bu hikaye, içten içe göz yaşı dökerim .
Paylaşayım sizinle.
***
Yetmişli yıllarda şive üzerine araştırma yapan bir akademisyen teybini açıyor ve Anadolu köylerinde yaşlı insanları konuşturup kayda alıyormuş.
Köy kahvesinde teybi önüne koyduğu ihtiyarlardan akıllarına gelen herhangi bir hikaye anlatmasını istiyormuş!
İhtiyar amcalardan biri Ali Dayı, Çanakkale gazisi.
Şöyle bir hikaye anlatıyor Ali Dayı;
Komşu köyler dahil bunlar birbirini falancıların oğlu diye tanıyan dört hemşeriymiş Çanakkale’de. Aynı birlikte savaşıyorlarmış.
Bu dört arkadaşın üçü birbiriyle çok samimi, dördüncü arkadaşlarının adı Ahmet Çavuş, yine samimi arkadaşlar ama, aralarında bir niza çekişme rekabet varmış.
Çünkü Ahmet Çavuşla yıllar yılı köy meydanında pehlivan güreşleri tutarmış ve bazen yener bazen yenilirmiş.
Savaş sürerken birlik çok fazla şehit verip bir cepheden geri çekilmiş, savaş ilerlemiş, amcanın iki yakın arkadaşı şehit düşmüş, ve nihayet savaş sürerken ara-larında yenişemediği rakibi pehlivan Ahmet Çavuş da şehit düşmüş.
Bizim Ali Dayıyı almış bir ağlama, bir gün ağlıyor, iki gün ağlıyor, durduramıyor kendini.
Komutanları gelmiş, ‘yahu Ali Dayı, bir çok şehit verdik cepheden geri çekildik ağlamadın, birliğin yarısı öldü ağlamadın, iki köylün öldü ağlamadın, üstelik pek de çok iyi geçinemezdiniz Ahmet çavuş ölünce ne oldu sana?’
Ali Dayı:
"Komutanım, savaş biter de köye dönersem ben kimle güreşeceğim?"
Ve hikaye şöyle bitiyor:
"Köye döndüm, onbeş sene beni kimse yenemedi, Ahmet Çavuş’un yetimi büyüdü oldu pehlivan.
Çıktı karşıma, ne zaman el ense çekmeye başlasak, “biliyon mu Ali Dayı ben şehit Ahmet Çavuş’un oğluyum” diye hücuma geçiyor.
Çok kuvvetli ama acemi oğlandı. Üç dakika tutmaz paçasından tutup havada ters döndürürüm onu, ancak bir türlü tutamadım.
"Şehidin oğluyum" dedikçe kollarına bir kuvvet geliyor ki, yıktı beni…
Bir yıl geçti. Yine güreşler geldi çattı. Bu sefere baktım gene Ahmet Çavuş’un yetimini bana karşı çıkardılar. İçimden ulan dedim bu yetim oğlan yine “şehidin oğluyum, şehidin oğluyum” deyip kollarına kudret gelecek. Güreşmedim, pehlivanlığı orada bıraktım…”
***
Bunu niye anlattım biliyor musunuz?
15 Temmuz’da bu milleti nasıl bir inancın tankların önüne geçirdiğini, hainleri nasıl püskürttüğünü de unutmayasınız diye.
Biz Türkler öylesine asil bir milletiz ki, dünyada bir eşimiz-benzerimiz yok.
Her birimiz söz konusu vatan olduğunda şehit oğlu gibiyiz.
O kudret asil damarında mevcut Türk gençliğinin Mustafa Kemal’in dediği gibi.
Kardeşlerim,
Bir Türk dünyaya bedeldir” sözünün nasıl ortaya çıktığını bilirsiniz.
Yine de hatırlatayım. Hafızalarınız yenilensin.
Amasya’da, asker koğuşlarını ziyaretten çıkarken; “Bir Türk, on düşmana bedeldir” yazılı levhayı görmüş Atatürk.
Subaya levhayı göstererek sormuş:
-“Öyle midir?”
-“Evet Paşam.”
-“Hayır, çocuğum, bence öğle değildir. Bir Türk dünyaya bedeldir.”
...
Hiç merak etmeyin kardeşlerim.
Geçmişte gösterdik bunu İngilize Almana.
Yakında yine görecekler!
Şehit oğlu, şehit torunuyuz biz!
Mutlu haftalar diliyorum.